Yine 'Dersim' dedi!

Bildiğiniz zat yine "Dersim" dedi. Kime yükleniyor? CHP'ye... "Siz var ya siz geçmişte halka şunları yaptınız..." mealindeki sözünü asıl kime gönderiyor? CHP üzerinden M. Kemal Atatürk'e değil mi?

Dersim çarka hazır malzemedir... Çünkü Seyit Rıza'nın isyanına müdahale M. Kemal'in hastalık dönemlerine rastlamıştır. Başbakan, 1937'deki ilk harekâtta İsmet İnönü, 1938'deki ikinci harekâtta ise Celal Bayar'dır. "Atatürk'ü mü suçluyorsunuz!" deseler, "Estağfurullah! İnönü'yü, Bayar'ı!" diyecekler.

Dersim, Tunceli'dir. 1935'de ismi değiştirilmişti. Değişmemeliydi ama değiştirmişler. Diyarıbekir'i de Diyarbakır yapmışlar. Artık böyle anılıyor. İllâ "Dersim" demelerindeki maksat, M. Kemal'e göndermedir. İsyanı ve isyanın tenkilindeki aşırılıkları akla getirmedir.

Tunceli bir aşiretler bölgesiydi. 40 aşiretten bahsedilir. Her biri bir "devlet" neredeyse. Kendi kanunları var. Bölge zaten sarp ve engebeli. Şimdi bile PKK eşkıyasını, sadece orada yuvalanabilmiş sol örgütleri temizliyorsunuz, bir bakıyorsunuz, bir yerden bitiveriyorlar.

Bütünleştirici cumhuriyet, devlet içinde devlete, aşiret düzenine razı gelemezdi. Kışkırtılmaya hazır kitleler, cemiyete entegre edilmeliydi. (Dr. Aytekin Ersal'ın "Şeyh Sait'ten Dersim'e Cumhuriyet'in Şark Meselesi" (Tarihçi Kitabevi yayını) kitabını dönemin hemen bütün raporları verilmiş, isyan ve tenkil ayrıntılı tahlil edilmiştir. Yazmıştım.)

"Cumhurbaşkanı" sıfatını almış bir kimse, nasıl olur da bir başka parti için "Siz geçmişinizle yüzleşin." demeye gelen sözler eder! Hakikaten bu sözleri mantıkî bir alan içine sokamıyorum.

Reis'in tekrar "Dersim" demesinin sebebi, Necip Fazıl olmalı. Necip Fazıl ödüllerini dağıttığı yerde konuşuyor.

Necip Fazıl, Dersim'deki dramatik hâdiselerden ilk bahseden isimdir. "Mazlumları" dinlemiş, 1950 yılında, Büyük Doğu'da "Dedektif X Bir" müstearıyla dört sayı yazmıştır.

Çok acı ama çok acı. Hamile kadının karnı deşildiğinde çocuğunun topuğunun çizildiğinden ve o çocuğun yaşadığından bahseder. İlk gençlik yıllarımızda bir kitabında okuduğumuzda irkilmiştik. Necip Fazıl'ın M. Kemal'e tavrı kesindir. (Ben de, talebeliğimde, Ankara'da Gölbaşı Sineması'ndaki konferansında, tavrına bizzat şahit olmuştum.) Dersim hâdiseleri için "1 numaralı mesul, son 25 senelik ruhî izmihlalin 1 numaralı müessiri..." ifadesini kullanır. 

Meseleyi Sünnî-Alevî, Türk-Kürt-Zaza gibi tartışmalara götürmeyelim. "Ermeni soykırımı" dediklerinde, "Tarihçilere bırakalım, arşivlerimizi açalım, akademik sınırların dışına çıkmayalım..." lafları ederler; ama "Dersim"e gelince ağızları sulanır, kendilerince buradan ekmek çıkarma hesabı yaparlar.

Düşmanlığa, ayırıma, bölücülüğe yol açacak tavırlardan kaçınmalıyız. Ne edersek kendimize ederiz. Zulüm varsa zulmü yapan da içimizden acıyı yaşayan da.

Tarihçiler her şeyi didik didik ediyorlar. Bakınız, Dersim halkı için nasıl bir netice buluyorlar:

"Kayı Boyunun bile ilk gelip yerleştiği yöre Erzurum-Erzincan civarı, Fırat boylarıdır. Onun için köken itibariyle, Şamanizm'in izlerini, Türkmen boylarının işaretlerini taşıyan bir halk yapısına sahiptir." (Prof. Dr. Caner Arıcı, "Dersim Olayı, Bir Jakobenizm Faciası Mı?", Medeniyet ve Toplum, C. 1, C. 1, S. 2, Güz 2017).

Cemiyeti birbirinden kuşku duyar hâle getirmeyelim, "düşman"ın ekmeğine yağ sürmeyelim.

 

Yazarın Diğer Yazıları