Katar Emiri'nin annesi ve Boğazlar!

Tayyip Erdoğan, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'daki temaslarının sonunda, ABD Kongresi'nin Türkiye'ye karşı yaptırımlarını değerlendirdi ve S-400'leri konusunda "Biz bu işi bitirmişiz. Bunu kaç kere söyledik. Şimdi bir de utanmadan, sıkılmadan Türk Akım ile ilgili 'buna yaptırım uygularız' diyorlar. Bu, tam manasıyla haklarımıza tecavüzdür. Bütün bunlara karşı tabii ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır.' Burası Türkiye…" dedi.

Bir an için "Helâl olsun" diyebilirsiniz ama keşke sözle icraat birbirinin aynısı olsa!

***

Meselâ, Erdoğan'a Kanal İstanbul ile ilgili olarak "Sanki bu bir rant projesiymiş gibi takdim edenler var. Hatta Katar Emiri'nin annesinin oradan bir arazi aldığı yönünde bir tezvirat yapılıyor Kanal İstanbul'la ilgili. Bu konuda ne diyorsunuz?" şeklinde bir soru soruldu!

Hani, bu soruyu sorana da "Gazeteci olduğunuza emin misiniz? Sorunuzdan Hükümet adına çalıştığınız anlaşılıyor" denilebilir ama biz Erdoğan'ın cevabına geçelim.

Erdoğan, "Katar Emiri'nin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu? Yani bunu herhangi bir yerden George, Hans vesaire gelip almaya kalksa herhalde kimsenin sesi çıkmaz. Yani Katar Emiri'nin annesi böyle bir alım yaptığı zaman niye rahatsız oluyorlar? Kaldı ki aynı şekilde Katar Emiri'nin kendisinin zaten bizde aldığı yerler var. Yani biz, bu kapılarımızı açmışız. Allah rahmet etsin Turgut Bey döneminde o zamanki Suud Kralı, Sevda Tepesi'nde büyük bir yer almışlardı. Tabi orada da imar noktasında sıkıntı olduğu için o iş yürümedi. Ve hala o yer onlara ait. Bunlar çok tuhaf şeyler." diye cevap verdi.

***

Burada rahatsızlık duyulan konu, sadece Katar emirin annesinin, Kanal İstanbul çevresinden arazi satın alması değil ki... Bir defa Kanal İstanbul güzergâhının, önceden iç ve dış çevrelere sızdırıldığı ve bu şekilde siyasi iktidarın tespit ettiği kişilere altın tepsiyle haksız kazançlar sunduğu anlaşıldı!

Turgut Bey ise Sevda tepesini Suud kralına değil, ABD Başkanı'na da satsa o iş yürümezdi! Kaldı ki, biz Yeniçağ gazetesi olarak AKP iktidarının George ve Hans'a sattıklarına da aynı tepkiyi gösterdik, "Vatan namustur satılamaz" diye yayınlar yaptık.

Erdoğan şimdi "Halk Partisi olsun, İyi Parti olsun, onlarla bir yere varmak mümkün olur mu? Bunlar kim legaldir, kim illegaldir, kim Türkiye dostudur, kim değildir, bunları bilecek çapta değiller" diyor ama Suriye'deki iç savaşın düğmesine basılmadan önce de Türkiye-Suriye sınırındaki araziyi, mayınları temizleme bahanesiyle 49 yıllığına bir İsrail firmasına vermek isteyen kendisiydi.

O zaman İYİ Parti yoktu ama CHP vardı ve Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak Türkiye-Suriye sınırının İsrail firmasına verilmesini durdurmuştu.

***

Yine Türkiye'deki şeker fabrikalarının özelleştirilerek kapatılmasını isteyen ABD Dışişleri Bakanı Tillerson idi. Adamın dediği yapıldı. Bursa'da ise Danıştay'ın aleyhte kararlarına rağmen, yasa üstüne yasa çıkarılarak Orhangazi'deki arazi Amerikan tatlandırıcı şirketine teslim edildi. Bu arada Danıştay'a da baskın yapıldı! Şehitler verildi.

Bunlar, Türkiye'nin dostlarının işleri miydi?

Kaldı ki, Kanal İstanbul da ABD tarafından dayatıldı. ABD'nin hedefi, Kanal İstanbul sayesinde Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni yok ederek sınırlama olmadan Karadeniz'e savaş gemilerini çıkarabilmek ve Türkiye'yi faydasız bir projeyle meşgul etmektir...

Bir de şu var; ABD Erdoğan'ın "Gerekirse İncirlik ve Kürecik'i kapatırız" uyarısını ciddiye almadığını Savunma Bakanı'nın ağzından açıklamış; Almanlar da "Bunlar iç politikaya dönük manevralar" yorumunu yapmıştı. Bakalım Erdoğan'ın son sözleri hakkında ne diyecekler?

 

Yazarın Diğer Yazıları