Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

BOP'un Balyoz'u: Yeni anayasa ve başkanlık

Olayları, olguları sonuçları açısından değerlendirdiğinizde "şimdiki zaman"ın insanı körleştiren yalan dünyasından sıyrılıyorsunuz...

Biz yine ağaca bakarken ormanı görmeye devam edelim. Türkiye'nin içine sürüklendiği başkanlık sistemi, yeni anayasanın emperyalizmin isteği doğrultusunda hazırlanması için bir basamak olarak duruyor.

Açmam gerek;

AKP'nin MHP oyları ile "garanti" gördüğü referanduma gidiş ve arkasından gelecek olası başkanlık sistemi, yeni anayasanın, yepyeni bir hukuki ve siyasi düzlemde yeniden ele alınmasının miladını oluşturacak.

Yapılan anketlerde yeni anayasanın referandumla geçmeyeceğini anlayan Saray aklı, dümeni referandumdan çıkması garanti gibi görünen başkanlık sistemine kırdı.

Oysa bu iki hedef; yani "başkanlık" ve "yeni anayasa" bir elmanın iki yarısı gibi... Elmanın sahibi ise sanıldığı gibi AKP değil...

Emperyalizm Türkiye'ye uzun süredir her türlü kurum ve kuruluşları ile, başkanları, başbakanları, parlamenterleri, açık gizli istihbarat elemanları, hatta derecelendirme şirketleri ve ekonomik örgütleri üzerinden "yeni anayasayı" dayatıyor...

Türkiye'de darbe anayasasının artık bir "darbe anayasası" olmadığını, dokunulmaz denilen maddeleri hariç, neredeyse tüm maddelerinin değiştirildiğini bilmeyen var mı?

Bence yok! O halde iktidarı ve muhalefeti ile siyasetçiler bu tiyatroyu neden oynuyor?

Çünkü oyun kurucular, Türkiye'de hükümet kurup hükümet yıkanlar yeni anayasayı istiyor. Siyasetçiler de bu güç ile çatışmak yerine "uzlaşmak" arayışında!

Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin, merkezi Brüksel'de bulunan, ABD derin devletinin plan ve projelerini farklı bir şapka ile açıklayıp duyuran Uluslararası Kriz Grubu'nun bir raporunu gündeme taşıdı. Aynen aktarıyorum:

Türkiye, PKK ile bu şekilde mücadele etmeye devam ederse karşılaşacağı tehditler:

* Türkiye'nin güneydoğusunda kan gövdeyi götürür.

* Türkiye'nin batısında istikrar bozulur.

* Türkiye, PKK veya IŞİD veya her ikisinden birden kaynaklanan iç savaşla karşı karşıya gelebilir.

* Türkiye ekonomisi çöker.

Bunların olmaması için alınması gereken tedbirler ya da söz konusu grubun tavsiyesi ise şunlar:

* Türkiye PKK ile hemen masaya oturmalı ve barış görüşmelerine başlamalı.

* Abdullah Öcalan bu konuda rol almalı.

* Derhal yeni bir Anayasa yazım çalışmalarına başlanmalı.

* Yeni anayasada özerk bölge yer almalı.

* Söz konusu özerk bölgenin güvenliğinin PKK tarafından sağlanacağı da Anayasa'da belirtilmedir.

***

Görüldüğü gibi ister HDP ile ittifak halinde getirmeye çalışın, ister Bahçeli yönetimindeki MHP'nin yol temizliği ile; Türkiye'ye dayatılan yeni anayasanın içeriği bu şekilde olacak! Yeni anayasayı isteyenlerin bu gerçeği, bu açıklamaları göz ardı etmesi düşünülemez!

AKP yeni anayasa çalışmalarında "direnç" görünce rotayı yeniden "başkanlık" tartışmasına çevirdi. Yani öncelikler yer değiştirdi. Yeni anayasanın önündeki direncin, Türk tipi başkanlık modeli ile yani bir anlamda "tek adamlık" yönetimi ile çözülebileceğinin mesajı veriliyor.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaratılan rüzgar, Saray'ın yelkenlisinin Başkanlığa demirleyeceği müjdesini vermiş olmalı...

Zaten yakın tarihimizde de her toplumsal olayın ardından bir tanzim etme, düzenleme süreci beri gelmiştir... 24 Ocak kararlarının ardından 12 Eylül diktasının gelmesi gibi, 15 Temmuz'dan sonra yeniden biçim verilmeye çalışılan Türk toplumu, yeni bir hukuki ve yönetimsel şekille tanzim edilecek! Bunun adı Türk tipi başkanlık rejimidir.

Başkanlık sisteminin eyaletlere bölünmüş ülkelerde "kullanışlı" olduğunu, ABD'de dahi Başkan'ın yetkilerinin sınırlı, hem başkan hem de seçilmişlerin hukuki denetime tabi tutulduğunu, atılan her adımın Anayasal çerçeve ile sınırlı olduğunu anlatmaya gerek var mı?

Oysa Türkiye'de Başkanlık sistemine neden ihtiyaç duyulduğunu bizzat Başkan olmak isteyen kişi özetle şöyle  tarif ediyor "Seçilmişlerin aldığı kararları atanmışlar engelliyorlar. Bu kalkınmanın önündeki bir engel!"

Seçilmişler dediğinden anladığımız aslında hükümetin kendisi... Muhalefet de seçilmişlerden oluşuyor ancak ne derece dikkate alındığının takdirini siz yapın...

Atanmışlar ise yüksek yargı, hakimler, savcılar, özeti; yargı ve denetim sistemi ile Anayasa Mahkemesi... Yani seçilmişlerin yaptıklarını hukuk ilkeleri doğrultusunda, anayasa zemininde denetleyen yargı üyeleri ve bürokratlar...

Saray denetim istemiyor!

Bu durumda Başkanlık isteğinin Türk tipi versiyonu; "istediğimi yaparım, kimse önüme çıkmasın!" öz cümlesi değil mi?

Örnek verilen ABD'de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ağırlığını anlatmaya gerek var mı? Orada tonla bizde gramla bile değil...

Sonuçta Başkanlık sistemi ve ardından gelecek yeni anayasa çalışmasını Türkiye'yi bölünmeye sürükleyecek sürecin iki önemli basamağı olarak görüyorum.

Bugünkü ittifaklara bakarak yarını anlamaya çalışmak yerine, AKP'nin bugüne kadar izlediği yolu, eylem ve açıklamalarını yorumlamak daha aydınlatıcı olabiliyor.

Gerçeği toplumla buluşturmak gazetecilerin, medyanın, siyasetçilerin ve sivil toplumun görevi...

BOP'un balyozu tepemize indiğinde geç kalmış olacağız...

Yazarın Diğer Yazıları