Galatasaray'ı savunabilmek

Türkiye Kupası asıl bundan sonra başlıyor. İlk 16'ya kalan takımlar belli oldu. Bunlardan 1-2'si dışında anormallik yok.

Tuhafıma giden ise tüm yorumcuların meşrebine uygun davranışları. Hatta, kimilerinin bu kadar fanatik oluşu üzüntü verici. bunları normal karşılamak mümkün değil.

Düşünün Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı dahi "Fenerbahçe'ye nasıl hizmet ederim"in peşinde. Nihat Özdemir'in söylediklerini görünce şaşırıyorum. İki koltuğu birden doldurmaya çalıştığı meydanda.

Görünenler

Hadi bazı futbol spiker ve uzmanlarının ne olduğunu biliyoruz. Kimilerinin  renklerini ise yeni anladık.

En çok şaşırtan, a Spor'un Ender Bilgin'i oldu. Tuzla-Galatasaray maçını seyretmesek ona inanabilirdik.

Bereket yanında Levent Tüzemen vardı da fazla ileri gidemedi. Şu hali için bile "Ali Koç = Ender Bilgin" demek mümkün.

Olay diye aktarılanlara bakıyorum, saldırganlar meydanda.

Bir yedek futbolcu Gökhan Çıra kulübede otururken daha 17. dakikada neden sarı kart gördü?

Galatasaray altyapısından yetişen bu sporcunun ilk maç sonrası attığı mesajlar ortada. Verdiği demeçler de bütün reziliklerin ateşleyicisiydi.

Bu nasıl kin böyle?

Koca camiaya hakaret eden birinin korunup kollanması tuhaf değil mi?

Muslera tezgahı

Uruguaylı kaleciyle ilgili kurgunun baş senaristi Tuzla antrenörü Gürses Kılıç'a gelince, o da başlı başına bir felaketti. 2-0 kazandıkları maçtan sonra onu alkışlayan sarı-kırmızılı camia bunları haketti mi?

"Bu futbolu Paris ve Madrid'de gösterselerdi" şeklindeki saygızsızlığına ne demeli?

Hele Fernando Muslera'ya ceza aldırma tezgahı akıl dışı. Bu kalecinin 9 yıllık geçmişini bilmesek belki de çokları inanırdı.

Eğer bir sporcu suçlanacaksa, mutlaka somut delil ve belge şart.

Gözlemlerimiz

Kişisel olarak iki gözlemim var: Öncelikle  Galatasaray görevlisi Hande Sümertaş'a elle, kolla yapılan sarkıntılık. Bu ahlaksız görüntülerde de açıkça belli.

Diğeri; sağa sola hatta kendi arkadaşlarına saldıran Tuzla kalecisi Bayram'a ne demeli?

Galatasaray hakkındaki suçlamalara sadece, "Muslera'ya ceza aldırma çabası" diyebilirim.

PDFK yanılıp da Gökhan Çıra'nın başlattığı oyuna gelmemeli.

Bir de tebrik

Hemen her ekranlarda yandaşların egemenliği var. Bunların dışında tutacağım tek maç sonu değerlendirmelerini TGRT'de gördüm. Sabri Ugan yönetimindeki tartışmada katılımcıların objektif tavırlarını sevdim. Sadece bir kişinin haline şaşırdım. Doç. Dr. Barış Aydil'in saçları oldukça ilginçti. İnsan kendini nasıl bu hale getirir.

Eskrim diye bir spor

Orhan Ayhan'la programı spor kültürümüzü artırmaya devam ediyor. Üstad bu defa TRT Spor'da eskrimimizi işledi. O meşhur animasyonlardan biriyle de çok iyi tanıttı. Tarihte ve bizdeki geçmişini iyi anlattı. Sevindiklerimizin başında, geldiğimiz noktanın belirlenmesiydi. Şaşırdığım da Trabzonspor Başkan Vekili Müminhan Bilgin'in Eskrim Federasyonu yönetiminde olması. Bilgin, hem bilgili hem de aktif.

Olacak şey değil

Üzüldüğüm, eski federasyon arşivlerinde bir kılıç ustası Kemal Mısırlı'ya ait hiç bir kaydın bulunmaması. Bir itirafta bulunayım, Mısırlı'yı ben tanıyorum ama Federasyon'da kaydı yok. Orhan Ayhan'ın sıra arkadaşı yaşayan bir tarih. Robert Koleji'nin ünlü eskrim hocası Mösyö Nadovski'den dahi söz ettiler.

Sanırım katılımcılar arasında en şanslı isim Nisanur Erbil'di. Şimdiden altın ve gümüş madalyaları toplamaya başlayan genç bir sporcu.

Alınan söz

Ayhan, önümüzdeki haftalarda Balkan Kardeşler başta, Halet Çambel dahil eskrimcilerle birlikte tüm sporcularımızın yaşamlarına da yer vereceğini açıkladı.

İmkanlar

İçimde yara olan bir konu da Kemal Mısırlı'nın hatırlattığıydı:

"1964'de Tokyo Olimpiyatları'na katılma hakkını elde ettim. Ancak 'para yok' diye götürmediler..."

Şimdilerde böylesi yakınmaları duymuyoruz. Sebebi de Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu'nun olağanüstü çabaları.

+++++

GÜNÜN SÖZÜ

 

Belki de acı, yaşadığımızı hissettiren bir dosttur.  Magritte Schreiner

 

Yazarın Diğer Yazıları