Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Güvenlik ve ülke itibarı ciddiye alınmalı

Güvenlik ve ülkenin itibarı konularının iç politikaya alet edilmemesi gerekirken, birçok kere bu konuya gereken hassasiyetin gösterilmediği anlaşılmıştır. Dış politika, güvenlik ve ülke itibarı, partiler ve iç siyaset üstüdür. Bu konular istismar edilmemelidir.

Barzani'yle ilişkilerde ihtiyatlı olunmalı

Irak Kürt Bölgesel yönetimi, zoraki birlikteliğin yürüyemeyeceğini, bağımsızlık sürecinin şiddetten uzak ve diyalogla yürütülerek gerçekleşeceğini her platformda dile getirmektedir.

Niyetin böyle olduğu ve bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye'nin güvenliği açısından bir tehdit olduğu bilinmesine rağmen, Barzani'nin devlet başkanı statüsünde karşılanması ve bu statüde görüşülmesi, bölgesel yönetim bayrağının, bağımsız devletmiş gibi göndere çekilmesi hatalı bir yaklaşımdır.

Bu yaklaşımın, anayasa referandumunda, belirli bir kesime hoş görünerek, oyların yönetimin istediği yönde olması için sergilendiğine ilişkin yorumlar yapılmıştır. Nitekim KDP'nin Mardin-Midyat'ta düzenlediği basın toplantısındaki açıklama bu yorumları teyit etmiştir.

Bu durum, dış politika ve güvenlik konularının, iç politikaya alet edildiği şeklinde değerlendirilmektedir.

Suriye'deki gelişmeler itibar zedeliyor

Suriye politikasında izlenen yanlış tutum, Kuzeyde bir Kürt oluşumunun doğmasına ve dış güçlerin desteğiyle de güçlenmesine sebep olmuştur. Sonradan çıkan fırsatların da değerlendirilememesi bu oluşumu kalıcı hale getirmiştir.

Bizim için asıl hedef PYD'nin yok edilmesi iken, PYD başkanının diplomatik statüde karşılanması ve onunla müzakere edilmesi hatasına düşülmüş, sonradan düşman olarak görüldüğünde ise iş işten geçmiştir. Fırat'ın batısını kırmızıçizgi ilan etmemiz, doğusunu meşru olarak gördüğümüz anlamına gelmiştir. Üstüne üstlük ilan edilen kırmızı çizgi de PYD tarafından ihlal edilmiştir.

El Bab'dan sonra Menbiç'in hedef olacağı hususu, ABD'nin silah, araç ve gereç takviyesiyle, bölgedeki asker sayısını artırmasıyla, bayrak göstermesiyle, Rusya'nın sembolik de olsa asker göndermesi ve bayrak göstermesiyle, Suriye rejimine bölgede alan açılmasıyla, yerine getirilemeyecek hale gelmiştir. Sözde özerklik ilanı ise, bizim açımızdan "yok hükmünde" olmasına rağmen sıkıntılıdır.

Yönetimin söylemleri havada kalmaktadır. Bu gelişmelerin bizi zor duruma soktuğu, güvenliğimizi tehdit ettiği ve itibarımızı zedelediği görülmektedir. Gerçekçi bir yaklaşım sergilenmesi elzem hale gelmiştir.

"Kontrollü gerginlik" uygulanıyor

Yönetim mensuplarının referandum için propaganda amacıyla, başta Almanya ve Hollanda olmak üzere, Avrupa ülkelerinde toplantı yapmak istemesine gösterilen tepki, uluslararası ilişkiler ve hukuk açısından tam bir skandaldır. Bu haksız, hukuksuz ve insanlık dışı davranış karşısında Türkiye'nin gösterdiği tepki ve aldığı yaptırım kararları yerindedir.

Ancak yapılan ön görüşmelerden ve Avrupa'daki iç siyasi ortamdan böyle veya buna benzer bir durumun ortaya çıkacağı, aşağı yukarı anlaşılmasına rağmen, yönetim mensuplarının bunu bilerek o günlerde Avrupa'ya gitmekte ısrar etmelerinin sebepleri incelenmelidir.

Yönetim mensuplarının olaylar karşısında gösterdiği tepkilerin, eylemlerin ve söylemlerin şiddeti gittikçe artmıştır. Yetkililerin yaptığı açıklamalarda, özellikle Hollanda'daki davranışların ve bunlara gösterilen tepkilerin, referandumdaki oyları kendi lehlerine çevirdiğini belirtmeleri manidardır. Bu durum, referandumda avantaj elde etmek için, itibarımızı korumak adına, Avrupa'yla "kontrollü gerginlik stratejisi" yürütüldüğü algısını yaratmaktadır.

Kontrollü gerginlik uygulamasının, anketlerden yönetimin istediği tarzda sonuç alındığı görüldükçe, hem iç, hem de dış politikada devam ettiği ve bundan sonra da edeceği değerlendirilmektedir.

İtibarımızın her türlü düşüncenin üstünde olduğu dikkate alınmalıdır. Ege'de işgal altındaki adalarda yaşananlar için de aynı hassasiyetin neden gösterilmediği sorgulanmalıdır. Acaba orada Türk seçmen yok diye mi ses çıkarılmıyor?

Yazarın Diğer Yazıları