Hayata tutunmanın ilacı var!..

Kuafördeyim... Salon epeyi kalabalık... Evlenen çiftler ve yakınları, güzellik merkezlerinden randevu almak için gelenler... Makyajını yaptıran ya da, düzenli alışkanlıkla kişisel bakım ihtiyacı için gelenler... Kafa dağıtmak, bir anlamda terapi için kuaförü tercih edenler... Anlık mutlu olmak ya da belki de o anlık yaşadığı stresi yansıtmamak, iyi görünmek adına çok sık uğramasa da soluğu mekanda alanlar... Gelen bütün hanımlar; neredeyse hayat hikayelerini, akrabalarını, kiminle gülüp, kiminle ağladıklarını, hatta kime hangi nedenden dolayı nasıl davrandıklarını anlatıp duruyor..

Kesim yapan iki arkadaş konuşuyor:

-Dün gelen damat bey nasıldı?..

Gülüyorlar..

- Allah kolaylık versin. Gelinden önce gizli gelmiş, "Gelin başı ve 20 kişinin ödemesini sen yap" demişler. Çocuk perişan, "Kaç para?" diye sormuştu.

- Evet hatırladım. Sen ne dedin?

- Gelin başı 1500-2000 lirayı bulur...  "Tamam" dedi. Tam kapıdan çıkarken, "Peki yanındakilerin fiyatı ortalama ne tutar?" diye sordu. Abi ortalama 5-6 bin tutar deyince damat kızardı, "Çok pahalıymış" dedi. Damat bilmiyor. Çekinerek sormayı sürdürdü: "Abi bilmiyorum. Ben sadece gelinin mi yoksa hepsinin mi parasını ödemek zorundayım?.. Kavga çıkmasını istemiyorum..."  Haline üzüldüm... Damada, "Kafana takma gelininkini öde yeter" dedim. Diğerlerini ödemesine gerek yok. Herkes kendi cebinden ödesin. Damat düşündü, düşündü, "Tamam ben öyle yapayım. Usulünü bilmediğim için sordum..." diyebildi. Çıkarken teşekkür edip, "Aramızda kalsın, geldiğimi bilmesinler. Ben öğrenmiş oldum. Biraz fazla geldi de ödeyemem herkes kendi ödesin, belki birkaç kişi olabilir" dedikten sonra rahatlamış olarak ayrıldı.

***

Fön sesleri, müzik sesleri araya giriyor. Hanımlardan biri hem pedikür yaptırıyor hem de, heyecanla karşısındaki kalabalığa yakınındaki bebek arabasını işaret edip bişeyler anlatıyor. Baktım ki ne göreyim?.. Bebek arabasının içinde sevimli bir köpek yavrusu. Ben de yaklaşıp köpekle ilgilenirken sahibesi hanım kendisini dikkatle dinleyen çevresindekilerle konuşmayı sürdürüyordu:

- Ele ele, göz gözeyiz hep onunla... Bir lokma ekmek için gözümün içine bakıyor. Bayılıyoruz ailecek. Adı da Fırfır. Hayatımda öyle sıkıntılı bir dönemdeyim ki.. Canım acıyor, kimseyle konuşamıyorum. Ciddi anlamda maddi kayıplarım, aileden ölüm, arkadaşlarımdan dost kazığı... İçine kapanık bir dönemdeyim. Ailem dışında kimseyle görüşmüyorum. Etrafımdaki binlerce insandan bir tanesi işe yaramıyor. Duygularımı anlatamıyorum... Anlatsam da beni anlayacak konumda değiller. Çünkü hep alışmışlar, seni para olarak görmüşler, vur kaç, paylaşma... Ona bişey olmaz onda çok vardır gibilerinden düşünmüşler... Yaşadıkça başıma gelince anlıyorum. Aslında unuttukları en önemli şeyi unutuyorlar: ''Ben insanım'' kırılabilirim, üzülebilirim, hatta ağlayabilirim hem de hıçkıra hıçkıra...

Duraksıyor...

-Keşke ağlamayı da, istemeyi de becerebilsem.. İçimdeki fırtına dinmiyor. Bişeyler eksik... Bu böyle olmayacak diyorum. Eve kapandım. Bir dönem kilo çok aldım. Derken bir gün aynada kendimle yüzleşirken, kendimi tanıyamadım. Halime bir kez daha çok üzüldüm. Ruhen çöktüğümün resmini görüyorum. Sinirlerim bozuldu. İnsanlara güven sorunum başladı... Yalnızım.. Eşime oğluma gözyaşlarımı göstermeden ağlıyorum. Gözyaşım dinmiyor, sel oluyor. Depresyondan çıkmam için; Hadi bir cesaret, at kendini dışarı, dedim.. Yüzümü yıkayıp taktım güneş gözlüklerimi attım kendimi dışarıya...

Tek şansım beni kucaklayan, çok seven eşim, oğlum var. Ancak rahatsızlığımın tanısı, (tükenmişlik sendromunun) dolayısıyla onların mücadelesinin farkında değilim. Onların işi daha zor. Haklarını ödeyemem. Büyük sınavın içindeyim... Tekrar sevmeyi, mutlu olmayı, çıkarsız, karşılıksız paylaşmayı, olanla yetinmeyi ve en önemlisi eski öz güvenimi kazanmalıyım. Kendimi zorlayarak da olsa yürüyüşlere vermeye başladım. İlk günkü gibi acımasız değilim kendimi sorgularken ...

Günlerden bir gün çarşıda geziyorum. Petshop önünden geçerken gözüm içeri takılıyor. Sevimli hayvanlara bakarken nefes almayı, gülümsemeyi hatırladım. Fazla bakakalmışım ki, dükkan sahibi gülerek sesleniyor:

- Hoşgeldiniz... Ne masum ve güzeller değil mi?.. Buyrun yakından bakın...

Davete icabet ederken uzun zamandır hissetmediğim duyguyu hissediyorum. Bir anda hiç tanışmadığım dünya ve hayvan sevgisini tadıyorum... Kendime geliyorum bir anda... Petshopun sahibi sevmem için şu an sahibi olduğum Fırfır'ı bana doğru uzatıyor. İlk göz göze geldiğimde içim ısınıyor bu yavrucağa... Daha önce hiç evcil hayvan beslemiş değilim ama bana o kadar pozitif enerji veriyor ki ani bir kararla sahipleniyorum kucağımdaki Fırfır'ı...

...

O gün bugün arkadaşım, yoldaşım oldu Fırfır... Bir anda dünyama girdi... Sonra benim ikinci oğlum, bebeğim oldu... Onunla hayata tutundum, yaşadığımı hissetim... Sonra kendisine bebek arabası, kıyafetler alıp sokağa daha sık çıkmaya başladım. Seyahatlerime, işime, çevreme birlikte gitmeye başladım.

Pek sıkıntı yaşamadım. Benden önce hayvan sevgisini yaşayanların sevgi yumağıyla karşılaşmanın keyfini yaşadım. Evimizin neşesi oldu Fırfır...  Kuaför işlemleri, yıkanması, mama parası, yazlık-kışlık kıyafetleri, aşıları, ödül paraları ortalama bizim aileye aylık 700-800 lira masrafı oluyor. Çok şükür karşılayabiliyoruz.

Hayata tutundum. İşime tutundum. Kendimi buldum. İnsanları yeniden sevmeyi öğrendim. En önemlisi eksik olan yanımı; hayvan sevgisini öğrendim...

...

Kuaförde herkesin ilgi odağı olan kadın ve köpeği Fırfır'ı çevreleyenlerin arasından sessizce ayrılıp hesabımı ödemek için kasaya doğru yönelirken gruptan yükselen gülüşmeler mutluluğun paylaştıkça çoğaldığını gösteren canlı bir tablo gibiydi...

Yazarın Diğer Yazıları