Su alan gemi...

Türkiye sıkıntılı günler yaşıyor. AB ile ilişkiler, sınırlarımızda olup bitenler, ABD'de Türkiye'yi mahkûm etmek isteyen girişimler, bunların iç siyasette yarattığı gerilimler...

Bu gerilimlerin düşürülmesi için öncelikle siyasetin dilinin değişmesi lâzım. Türk milleti olarak memleketin bekasına tehdit söz konusu olduğu zaman nasıl tek vücut olunacağını tüm dünyaya 15 Temmuz'da gösterdik.

Bu yol üzerinde yürümeliydik, lâkin olmadı.

Bunda hükümetin de muhalefetin de kabahati var. Hep dediğimiz gibi şu şartlarda Türkiye'nin yeni bir siyasi dile, anlayışa ihtiyacı var. Türkiye, adına Muhafazakâr-Demokrat denilen Neo-İslamcı çizgi ile Katı Devletçi Kemalizm'i "sol" olarak nitelendirmeye çalışan siyasi anlayış arasına sıkışmış durumda.

Bu sıkışmışlıktan kurtuluş "geleneksel" iktidar adaylarının v'az ettiğinden daha sağlıklı bir devlet yapısını, "Türk" millî kimliği altında bütün unsurları bütünleştiren bir millet anlayışını, samimi bir muhafazakârlığı ve Atatürk'ü iktidar aygıtı olarak görmeyen bir Atatürkçülüğü benimseyen bir siyasi anlayışı inşa etmekle mümkündü.

Türk Milliyetçiliği fikrini merkeze alan bir siyasi hareket olan MHP, geleneksel siyasi yapıların karşısında milleti ferahlatacak üçüncü bir yol açmaktansa bu yapılardan biri ile ittifakı seçti. Türk milletinin ihtiyaçlarına cevap verecek bir siyasi yapıyı Türk Milliyetçileri inşa edebilirdi.

Tarihi bir fırsat kaçırıldı.

Sadece Türk Milliyetçileri adına değil, Türk Milleti adına da...

2012'den beri MHP içinde yürütülen siyasi mücadele bu fırsatı kaçırmamaya yönelikti. Ne yazık ki tüm bu girişimler anlaşılmadı; kişisel iktidar kavgası zannedildi ve bu iddiayı dillendirenlere ya kapı gösterildi ya da kapıdan içeri sokulmadı.

Milliyetçi kalabalıkların alternatif çözümlere yönelmesini bir de bu açıdan değerlendirmek lâzım...

***

Cemil Meriç merhum bugün yaşadığımız problemi çok önceleri teşhis etmişti: "Bu ülke 89'dan beri su alan bir gemi... Asırlarca krallardan baç alan Devlet-i Aliyye'nin mecalsiz avuçlarında fetih kılıcı yok artık, dilenci keşkülü var. Birbirinin gırtlağına sarılacakları mesut günü iple çeken renk renk insan, ve nihayet çözülüş."

Cemil Meriç'in işaret ettiği "çözülüş"ü durduracak "şey" aynı gemide seyahat eden bu milletin gemiyi bir taraftan tamir ederken, diğer taraftan menzile ulaştıracak birlik ruhunu ortaya koymasıdır. Hiçbir siyasi ve ekonomik çıkarın engelleyemeyeceği bir birlik ruhundan bahsediyorum.

Peki bu nasıl olacak? 

İsmet Özel 1999'da Yeni Şafak'ta yazdığı bir yazıda bir yaklaşım önermişti. Önce dönemin Türkiye'sine bir göz atalım: Yeni bir hükümet kurulmuş, ülke krizin içinde, "başörtüsü" özneli tartışmalar almış başını gidiyor, asker hükümetlere "ayar" vermekle meşgul, toplum kompartımanlara bölünmüş durumda.

Şöyle başlıyor Özel: "Türküyle Kürdîyle, Alevîsi Sünnî''siyle, sağcısı solcusuyla aynı geminin yolcularıymışız. Gemi batarsa hepimiz mahvolurmuşuz. İşte bu yüzden ne yapıp yapıp gemiyi yüzdürmeye çalışmalıymışız... Türkiye'de yaşayan insanlar olarak bu tespiti ve ardından gelen tavsiyeyi kabullenmekte hiç zorluk çekmeyiz."

"Türkiye'nin bir gemi olduğu benzetmesi kimlerin işine geliyor?" diye sorarak devam ediyor:

"Öncelikle mevkiini koruyabilmek için çok sayıda insanın "niçin?" sorusunu sormaksızın itaat göstermesine muhtaç olanların. Toplumun işleyiş düzeneğinde iyi durumda olanların niçin iyi durumda olduklarının sorgulanması istenmiyorsa işin içinden "hepimiz aynı gemideyiz" deyip çıkıveriyoruz. İyi de, hangimiz geminin, ne sebeple, neresinde? Gemi benzetmesi bir de geminin gerçekte çoktan beri karaya oturduğu halde yüzer gibi durduğunu düşünenlerin işine geliyor. Gemi yüzer gibi durduğu için onlar hem gemide bulunmanın zevkini çıkarıyor; ama geminin karaya oturduğunu, asla sefere çıkamayacağını bildikleri için de kıymetli saydıkları ne varsa hepsini geminin dışında bir yerde muhafaza ediyorlar."

Bu yazıdan iki sonuç çıkartabiliriz.

Birincisi "İslamcılar kendi iktidarları söz konusu olunca 'aynı gemideyiz' diyorlar, başka iktidar dönemlerinde ise gemi batarken şu yazıyı yazabiliyorlar!".

İkincisi ise "aynı gemi mottosu ile gemisini yüzdürenler her dönemde var olmuştur, tedbir alınmasında faide vardır!.."

Bu kez gökten iki elma düşsün...

Yazarın Diğer Yazıları