Dünyanın derdi, tasası bitmiyor ki...

İki tonton hanım toplu taşıma aracında yüksek sesle konuşuyor:

Hayatta her şey bizler için

Allah elden ayaktan düşürmesin.. kimseye muhtaç etmesin.. Çocuğuna bile

-Nereye Mürvetcim görüştüğümüz yok çoktandır. 

-Sorma..

-Hayırdır..

-Doktora..

-Geçmiş olsun. Neyin var.

-Yok bi şeyim. İlaç yazdıracağım. Reçetesiz vermiyorlar. Bilgisayarda çıktı geçen elimde var. Şu gün geldi diye söylediler. Şimdi gidiyorum.

-İyi bari. Sevindim. Aman havalar da insanlar gibi. Değişime uğruyor. Dikkat et kendine.

Mürvet Hanım Gülüyorum. Öyle valla. Sorma Ayten Hanım.

-Aslında çok şeyim var. Her şey var da hangi birini sayayım ki. Kurcalamıyorum. Takmıyorum artık. Dursun bakalım yerinde duracağı kadar. (Kahkaha atıyor) Böyle iyiyim. Valla korkuyorum da yaş da var artık. Hangi birinle baş edeceğim ben de şaşırdım. Her şeyi koyverdim. Yapabildiğim kadar.  Üzüntü, üzüntü. Mahvetti bizi. Biliyorsun. Oradan buradan konu açılıp kafam bozulacağına. Bütün gün bir yere çıktığım yok. Evdeyim. Adam çok erken gidiyor. Kahvaltı bile hazırlamıyorum. Kendi kendine bir şeyler mutfakta yapıyor. Ben öğlene kadar anca evin işlerini yapabildiğim kadar yapıyorum. Akşam oluveriyor. Mutfağa gir. Bizimkinin geliş saati akşam yemeği hazırla . Sofrayı topla derken.. Al işte gün bitti.

Günler de çok hızlı geçiyor. Gün günü kovalıyorlar sanki. Bir bakmışın anlamadan hafta sonu gelivermiş.

Arada facebooka bakıyorum herkesi görüyorum. Kim nerede ne yapmış. Bizimkiler meraklı biliyorsun hemen paylaşım yapıveriyorlar. Nazan da kızını daha yeni evlendirdi. İlk hafta çatırtı başlamış. Neydi o düğündeki halleri. Yazık. Hiç o çocuk bizim aileye yakışıyor mu?.. O çocuk olmazdı. Diyecektik, bizimki boş ver yine kötü sen olursun. Görmüyorlar mı?.. Sonra hata nerede, suçlu kim arayışında hedef biz oluruz. Kötü biz olmayalım diye ağzımızı kapattık. Bak ne oldu. Alsana travma. Üzüntü. Annesi neymiş evlilikte keramet varmış. Destek oluruz dediler. Haa oldu destek.

Son zamanlarda tartışma çok yapılınca.. kızına kararını ver. Evine gel diye söylemiş. Benim kulağıma geliyor.. Hepsini duyuyorum. Kız da ne yapsın. Cesaret bulunca, almış eşyalarını gelmiş baba evine. Geçen de duydum tek celsede boşanmışlar.

Çocuklar korkudan bize gelemiyor. Gelin çok fena. Bir söyle bin konuşur. Bir anda acilde nefes nefese bulursun kendini. Gelin değil sanki kaynana. Gören kaçıyor. Çok sert çok. Hiç alçak gönüllü değil. O yüzden aman, aman uzaktan en iyisi böyle. Kör topalak gidiyoruz işte. 

Emine de kaynanasını ziyarete haftaya gidiyormuş.. Bir gün gel de kaynatalım. Çok konuştum. Sen nereye hayırdır? Hava da ısırıyor. Yaz bir türlü gelmedi. Çok kalın giyinmişsin.

-Valla havalara ayak uyduramıyorum artık.  Ne bulduysam elime geçeni giydim çıktım. Kıza temizlik yapmaya gidiyorum. Eltim de gelecek. Kız yeni kiraya çıktı. İlk oturdukları ev çok ufaktı. Şimdi üç artı bir  kocaman mutfağı da varmış. Geleni gideni çok. Çocuk okuldan gelene kadar temizlik bugün bitmesi lazım. Ne yapacağız. Bilmiyorum.

-Aman ne olacak. Hepiniz bir odaya daldı mı. Boş oda olunca çabucak biter. Eşya olsaydı.. zorlanırdınız.

-Öyle tabii.

-Eşyalar da içine geldiği zamanda çok rahat ederler. Hayırlı olsun. Güle güle otursun.

***

Durakta iniyorlar. İki durak sonra ben de alışveriş merkezine  varıyorum. Kulak verdiğim gençlerin Afrin Zeytin Dalı Harekatındaki şehitlerimiz için duydukları üzüntülerini dile getiren konuşmaları ateşin sadece düştüğü yeri yakmadığının bir delili oluyor. Gençlerin konuşmaları benim de yüreğimi sızlatırken şehitlerimize sonsuz minnet duygularıyla Allah'tan rahmet diliyorum. Allah, Mehmetçiklerimize güç, kuvvet versin. Bütün şehit ailelerimize sabır versin.

Yazarın Diğer Yazıları