Havalar ısınırken tatil planları erken başladı

Bu hafta herkes İstanbul'da yazın geldiğine hem fikir.  Kalabalığın içinde insanları izliyorum. Kimi dalmış gitmiş.. Kim bilir?. Nerelerde olduğunun bekli de farkında bile değil... Kimileri de rengarenk çiçekler, laleler, yeşillikler arasında güzel havanın tadını çıkarıyor. Keyiflerine değecek yok. Çimenlere sere serpe yatıp uyuyanlar bile var. Kalabalık içerisinde şimdiden tatil fırsatlarını değerlendirmek için plan yapanları duyuyorum. Bir grup beyefendi yüksek sesle konuşuyor:

-Arkadaş biz her sene aynı yere gidiyoruz. Bizimkilere alın size tatil. Doya doya tadını çıkarınız diyorum. Her şey dahil... Yemek derdi yok. Çeşit çeşit her yöreden yiyecek... Çocuklara da her imkan sağlanmış. Oyun parkurları su kaykayları animasyon eşliğinde yapılıyor. Erken rezervasyon, 6 kişiyiz bayağı indirime geliyor. Hanımla tatil konusunda anlaşamıyoruz. Denizi sevemedi. Yaylanın da köy havasının da tadını biliyor. Çocukların hatırına bir hafta deniz tatiline katlanıyor. Sonra haydi yallah okullar açılana kadar memlekete, Karadeniz havası almaya.

Gülüşmeler eşliğinde,"Bütçen sarsılmıyor mu?" diye biri soruyor, "Hem de tatil, hem köy bize tuzluya patlar da..."

-Yoo, eşim kirli çıkı derler ya... Her hanım gibi kenarda mutlaka paraları oluyor... Köy için biletleri yıllardır bana sormadan kendi alıyor. Ben de taksitle kıştan rezervasyon yaptırıyorum. Bütçemizi ayarlıyoruz. Öyle aman aman zorlanmıyorum. Çok şükür... Bizim hanım ben ne zaman zorda kalsam hisseder. Hemen destek olur. Ödeme yaparız. Hakkını yiyemem.

-Ne güzel.. Bizim hanım da bunları keşke duysaydı. Bizimki bir kuruş vermez. Bütün sülalesine de baktırır. Her şeyi de beğenmez hep dediğim dedik. Biz yıllardır tatile gitmiyoruz. En son gittiğimizde bir kavga. O gün bugündür tövbe ettim. Ben kafama göre takılırım. Onlar kızlarla kendilerince ayarlayıp giderler. Bazen bana son dakika söyledikleri bile oluyor. Tatil konusunda o kadar kopuğuz. Aman sağlıkları yerinde olsun da. Gerisi boş. Ölümlü dünya. Hır gür gidiyoruz işte.

Bir başkası söze giriyor:

-Her şey sınırsız, her şey dahili ben hiç sevmiyorum abi... Bir sürü yemek çöpe gidiyor. O kadar kaptırıyoruz ki kendimizi. Yemek ye, bir şeyler iç, denize gir. Sonra aynı şeyler hep rutin. Ve çok kilo alıyorduk. Bizim de ilk başlarda hoşumuza gitti. Sonra baktık olmuyor. Yazlık tutuyoruz. Hem daha mutluyuz. Kafamıza göre istediğimiz gibi takılıyoruz. Bazen denize girdiğimiz bile oluyor. Maksat ortam değişikliği. Kendimiz marketten, pazardan taze taze alıp yemeklik yapıyoruz. Misafirlerimiz geliyor. Daha samimi ortak, hanım da hamarat. Benim gibi misafir gelince daha mutlu oluyor. Sohbet, muhabbet yemek derken sabahlıyoruz..

Beyefendilerden biri, "-Biz de yazlıkçı ya da yarım pansiyon geçmiş dönemlerde gidiyorduk ama..." diye başlayıp devam edemeyince, eşini kaybetmiş olduğu anlaşılan  bu kişiyi arkadaşı teselli etmeye çalışıyor:

-Sevgili arkadaşım, öyle acılar var ki yaşam sürerken hiç eksilmeyen ama güzel anlarla hafifleyen, sabır ve dayanma gücü veren. Değerli eşinin huzur içinde uyumasını diliyorum. Sabır ve dayanma gücünüz eksilmesin. İyi insandı, komşuluğu, hatırnazlığı hepimize örnekti. Hepimiz geldik. Gideceğiz. Allah'tan çocukların biri evli. İkisi de okul döneminde. Ya daha küçük olsalardı. O zaman daha sıkıntı. Biz hanımlar gibi değiliz. Mecbur ya evlenecektin. Ya da yardımcı tutacaktın.

-Evet.. Aynı şeyleri ben de düşündüm. Fakat çocuklar evlenmemi istemedi. Bu saatten sonra ben de istemem. Evli olan hafta sonları geliyor. Evi temizliyor. Yemek yapıyor. İki numara zaten lise sonda. Sınavları bitti. Bitiyor. O da eve yardımcı oluyor. Yaşıtlarından çok daha olgun.  Hanımın yokluğunu hep birlikte birbirimize destek olunca dediğin gibi acılar zamanla hafifliyor...

Bu konuşmalar benim de yüreğimi burkup içimi sızlatınca daha fazla kulak misafiri olamayıp oradan uzaklaşıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları