Müslüman demokrasisi?

Arap Baharı dedikleri -olmaz olsun- hareketlenmelerde geline geline mezarlığa gelindi! Arap ülkeleri hâlâ mezar yeri açmakla meşgul... Her yer barut, her yer kan...

Bir ülke en az zayiatla "demokrasi" kültürünü -şimdilik- yerleştirdi: Tunus.

Tunus'ta Nahda Hareketi'ni başlatan Gannûşî'den bahsediyorduk. Gannûşî, Türkiye'de verdiği bir konferansında Medine Vesikası'ndan söz açmış ve "İslam'daki ilk devlet örneği Müslüman olan olmayan herkesi kucaklayan çoğulcu anlayışa sahipti." demişti. Sonrası için üzüntülü:

"Ancak zaman içinde bu anlayıştan uzaklaşıldı. Şûra, danışma meclisi terk edilip, diktacı anlayış hâkim oldu. İslam toplumu açık toplum olma özelliğini kaybetti.

Dinde zorlama yoktur. Din kişisel tercih meselesidir. İnanıp inanmamak Allah'la insan arasındaki bir meseledir. İslam devletinin görevi, İslam'ı insanlara zorla kabul ettirmek değildir. Devletin görevi insanların güvenliğini sağlamak, adaleti gerçekleştirmek, en iyi şekilde onlara sağlık ve eğitim hizmetleri sunmaktır.

Toplumların ve devletin özgürlüğü, devletin vatandaşlık ilkesine dayanması gibi laikliğin Batı'da gerçekleştirdiğini, İslam daha önce gerçekleştirmiştir.

Çünkü İslam, 'Dinde zorlama yoktur' ilkesini esas alır. İslam'da kilise türü bir dini otorite yoktur. Yeryüzünde Allah'ı temsil ettiğini iddia eden bir otorite yoktur. Dinin resmi sözcüsü Kur'an, Hz. Peygamber ve sünnetidir."

Türkiye'de Ak Parti'nin uygulamalarıyla, Tunus'ta, 50 yıldır -20 yılı ülkesinin dışında- "İslâmcı" faaliyet gösteren Gannûşî'nin söyledikleri arasında uyum görecek misiniz?

Gannûşî, "Millî Görüş"ü iyi bilen ve hatta zamanında örnek gösteren bir liderdir.

Gannuşî, 19 Mayıs 2016'da Fransızların Le Monde gazetesine yaptığı açıklamalarda "siyasî faaliyet ile dinî faaliyet arasındaki farklılığı açık bir biçimde iyi belirlemek gerektiği"ni söyledikten sonra şöyle devam eder:

"Siyasî faaliyetin yeri cami değildir. Cami halkın toplandığı bir yerdir, dolayısıyla tek bir partinin faaliyetlerinde camiyi kullanması için bir sebep yok. Dinin Tunusluları birleştiren bir unsur olmasını istiyoruz; bölen değil. Bu yüzden bir imamın hiçbir siyasî partiye yönetici ya da üye olmamasını istiyoruz. Gündelik sorunları, ailelerin ve kişilerin yaşamını söz konusu eden bir parti olmak istiyoruz; kıyamet gününü ya da cenneti vs.'yi söz konusu eden değil. Dinî faaliyetin siyasî faaliyetten tamamen bağımsız olmasını istiyoruz. Siyasetçiler için çok iyi olur bu; zira böylece, dini siyasî amaçlarla kullanma suçlamasıyla karşılaşmazlar. Din için de çok iyi olur bu; böylelikle siyaset tarafından rehin alınmaz, siyasetçiler tarafından kullanılmaz."

Evet... Sorumu tekrarlayayım: Gannûşî'nin söyledikleriyle, şu anda Ak Parti'nin uygulamaları arasında bir uyum var mı?

Gannûşî İslâmı bildiği için böyle konuşuyor. Bizde "İslâm" idrak edilemediği için, muhakeme yürütülemiyor ve "din"le toplum korkutularak mesafe alınmak isteniyor.

İmam hatiplerdeki zorlama en basit örnek... İnsanlarımız İslâmdan uzaklaştırılmak için ne gerekiyorsa yapılıyor.

İslâmcılarımızın hâl-i pür melâli: Derinliksizlik, çapsızlık, mantık yürütememe, sevdirme yerine korkutma, kişiyi ilâhlaştırma...

(Sudanlı Hasan et-Turabî'ye de ayrı bir sayfa açmak gerekir. Yeri gelince diyelim.) 

Yazarın Diğer Yazıları