Fırat'ın doğusu Türkiye'nin beka sorunudur

2011 yılından beri Suriye'de Esad yönetimiyle muhalifler arasında devam etmekte olan iç savaşla eş zamanlı küresel güçlerin de birbiriyle kapıştığı görülmektedir.

Suriye krizinde herkesin hesabı birbiriyle farklı olduğu için ne BM'nin Cenevre konferansları ne de İslam konferansı girişimlerinden sonuç alınmamış olsa da Türkiye, Rusya ve İran'ın işbirliğiyle düzenlenen Astana Süreçlerinin akabinde devam eden toplantılarda kısmen bir ilerleme sağlanmıştır.

suriye,-cuneyt-mengu-nun-yazisina.jpg

Suriye'deki küresel nüfuz alanları neredeyse defacto olarak yerlerini almışlardır. Haritada görüldüğü gibi, Esad Yönetimi Suriye topraklarının yarısından fazlasını ve Suriye'de halen bulunan toplam nüfusun %65'ini kontrolü altında tutmaktadır.

ABD'nin terör örgütlerinden sözde SDG müttefikleriyle Fırat'ın doğusundaki toprakların yaklaşık %30'u kontrolü altındadır.

Daha da önemlisi Suriye petrollerinin %90'ı ve doğalgazın %45'i bu bölgede üretilmektedir. ABD petrol zengini Deyrzor'da büyük bir askeri üs kurmuş ve petrolün büyük bir bölümünü Esad'a para karşılığı vermektedir. 

Türkiye ve Suriyeli bazı muhalif gruplar ise yine Suriye topraklarının yaklaşık %20'si üzerinde hakimiyet sağlamışlardır.

Şam yönetiminin müsaadesiyle haritada görüldüğü gibi Tarsus ve Lazkiye limanları Rusya'nın kontrolündedir. Ayrıca Rusya, İdlib ve Tel Rıfat'ta da neredeyse söz sahibidir. Yine Yönetimin müsaadesiyle İran ve yandaşlarının Tedmür ve Şam yakınlarında askeri üsleri bulunmaktadır.

Bu tablo karşısında Ankara, Suriye'de cereyan eden olayların yanı sıra doğal olarak ülke güvenliği ve bekası için tehdit unsuru oluşturan Fırat'ın doğusunda yaşanan hareketliliği yakından takip etmektedir.

Bilindiği gibi 2012 itibariyle PKK uzantısı PYD-YPG terör örgütleri ABD'nin desteğiyle Fırat'ın doğusunda yer alan Afrin, Kobani ve Cizre olmak üzere 3 kanton adı altında özerk bölge ilan ettiler.

Bu meselenin diğer bir boyutu Irak'ın kuzeyindeki Sincar ve Kandil'in de Fırat'ın doğusunun devamı şeklinde görülmesidir.

Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları sonucu kantonların birleşmesini engellediyse de ABD'nin aynı bölgedeki askeri tahkimatları, inşa edilen havaalanları ve askeri üsleri Türkiye'yi rahatsız etmektedir.

Türkiye, sürekli uyarılarından netice çıkmadığı takdirde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları benzeri başka bir operasyon yapması konusunda kararlı olduğunu dünyaya ilan etmiştir.

Bu bağlamda geçen ayın ortalarında Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa ülke başkanları katılımıyla yapılan İstanbul zirvesinde yapılan görüşmeler kapsamında Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapacağı askeri operasyonun gündeme geldiğini ve 4 ülkenin de Suriye'nin toprak bütünlüğü ve yeni anayasanın hazırlanması için oluşturulması gereken komitenin acilen kurulması yönündeki ifadeler Amerikalıları telaşlandırdı.

Londra kaynaklı Asharq Al Awsat Gazetesinin 01.11.2018 tarihinde yayınlanan haberine göre; ABD'nin Suriye yeni Özel Temsilcisi eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'in  ABD-İngiltere-Fransa-Almanya-Suudi Arabistan-Mısır ve Ürdün ülkelerinin temsilcileriyle Londra'da yapmış olduğu toplantıda; Washington'un Suriye'ye bir dizi yaptırımlar uygulayacağını, Fırat'ın doğusunda yapılacak askeri harekatların kaygı verici olduğunu, ABD'nin Fırat'ın doğusuyla ilgili bir çözüm bulunmasına yönelik çaba göstereceğini ve Türkiye ile ABD'nin Fırat'ın batısında Menbiç'te yapılan müşterek çalışmanın başarı ile yürütüldüğünü ifade etmiştir.  

Ne kadar inandırıcı olduğunu bilemem, ancak ABD idaresinin son geri adımları etüt edilmelidir.

Türkiye, ABD güçleriyle karşı karşıya gelemeyeceğine göre BM'nin 51. Maddesinin ülkelere tanıdığı meşru müdafaa hakkını kullanarak ABD güçlerinin olmadığı noktalarda Türk askerini de Afrin ve Azez'de olduğu gibi konuşlandıramaz mı? Bu sayede Türkiye de Suriyelilerin dönebileceği yeni bir alan yaratacak ve terör sızmaları da engellenecektir.

Ayrıca Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğü adına Astana sürecindeki tezleri öne sürerek destek alamaz mı? Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ancak ve ancak Suriye'de meşru Yönetimle yapılacak işbirliğiyle korunması mümkün olabilir. Dolayısıyla Türkiye'nin Esad yönetimi ile diyaloga geçmesi önem arz etmektedir.

Netice itibariyle Fırat'ın doğusu önümüzdeki dönemde yalnız Türkiye'nin değil bölge için de sıcak bir krize dönüşmesi ihtimal dahilindedir.

Yazarın Diğer Yazıları