İyi sonuç tamam, sıra iyi yönetimde…

İstenilen oldu ve Trabzonspor ezeli rakibi Fenerbahçe'yi 8 yıl aradan sonra, yani takılıp kalınan 2010-2011 sezonundan sonra ilk kez mağlup etmeyi başardı.

2-1'lik bu galibiyette hiç şüphesiz Trabzonspor'un iyi oyunu kadar Fenerbahçe'nin son haftalardaki yükselen performansını bir kenara koyan kötü futbolu da etken oldu.

Ama bana göre asıl etken, Trabzon camiasının 8 yılda sadece sarı kanaryalar karşısında değil, çok yerde kendisine çok şeyler kaybettiren aşırı Fenerbahçe karşıtlığını bu maçta bir kenara koyarak, bir anlamda fabrika ayarlarına dönmesi olmuştur. Onun içindir ki maçtan önceki günlerde, "Trabzonspor kazanmak için normale dönmelidir" başlığını atarak, düşüncelerimizi sıralamıştık. Futbolun bir husumet aracı olmadığını, kuralları çerçevesinde mücadele edilmesi gereken bir oyun olduğunu kabul etmek, başarının en üst kazanımı olan galibiyet için en önemli etkendi. Trabzonspor'da oyunu yaptı ve kendisi iyi oynayıp, rakibini de kötüye mahkum ederek hak ettiğini aldı.

Bu noktada özellikle saha dışındaki gereksiz olumsuz etmenlerin ortadan kaldırılmasında Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu'nun yaptığı çağrıların ve bu davete de tam bir spor adamı olarak icabet edip, destek veren Fenerbahçe başkanı Ali Koç'un katkılarını en üst düzeyde önemsemek, bir hakkı teslim etmek demektir. Bu hakkı hem teslim, hem de bunun için teşekkür etmek herkesin görevidir.

***

Burak ve Onur'un "çok şeylere mal olma ihtimali de yüksek olan" yokluklarında, Efsane Trabzonspor gerçeğine dönüşün sinyallerini de veren Oğulcan, Yusuf, Abdulkadir, Hüseyin'li alt yapı gençleriyle donatılmış kadronun ortaya koyduğu mücadeleci futbol Trabzonspor için çok şey demektir. Oğulcan, 2-1'den sonra mükemmel bir kurtarış yaparak, iyi futbolun güzel sonuçla bitmesini sağlamıştır. Bu bile tek başına yeterlidir.

Maçtan önce basına "gol atacağım" garantili demeç veren Novak'ın sözünü tutmasına ne demeli? İnancın zaferi desek yeter mi?

"Böyle oyna, gol atmasan da olur" dedirten Yusuf futbolunun yarattığı coşku, agresifliğini kontrol etmekte güçlük çekse de, asıl işinin defans değil, asist yapmak olduğunu gösteren Pereria'nın katkısına, kaptanlık dümenine geçerek kimliğini hatırlamaya başlayan Sosa'nın gol ile ilavesi Trabzonspor'u iyilere yöneltmiştir. Tabiki, zaman zaman eleştirilse de Ünal Karaman'ın teknik direktör olmaktan ötesine varan spor adamlığı…

***

Evet; futbolda geride kalan hafta sonu iyi bir sonuç alındı. Sıra geldi iyi bir yönetim yapmaya. "Kimse Trabzonspor'dan büyük, hiç kimse de vazgeçilemez değildir" ilkesini ve inancı bir kenara konulmadan Ahmet Ağaoğlu, ekibini yeniden yapılandırarak yola devam edecektir. Ağaoğlu, saha sonuçlarından daha da önemli hale gelen ekonomik tablonun düzeltilmesi noktasında, "az konuşan, buna karşın çok iş yapan" anlayıştaki idarecilerle yola devam etmelidir. Yoksa, Burak ve Onur gibi saha dışı işlerle uğraşma anlamına eş değer olan, yönetici olanların sadece medyada yer almak için konuşmalarının hiçbir yararı yoktur. Aksine zararı çoktur.

İşte bu gerçeklerden hareketle, Trabzonspor adına sadece alınan 2-1'lik galibiyetle değil, ortaya konan zihniyet ile de dönüm noktası olan Fenerbahçe maçının ardından sandık başına gidecek üyeler de, yeni bir dönemin ve yeni bir anlayışın yöneticilerini seçmelidirler. Daha doğrusu Ahmet Ağaoğlu, böyle bir ekibi Trabzonspor camiasının önüne koymalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları