İlk günden gündeme gel!

Yeni bir yıla girmişiz..

Her zaman olduğu gibi sabah ilk iş gazetelere göz atmak, bültenlere kulak vermek..

Dün dilekler havada uçuşuyordu ya hani, "Yeni yıl yenilikler getirsin, sağlık, huzur getirsin.."

Hah.. Tam süper oldu, getirdi..

**

İlk dikkat çeken haber Millî Piyango..

Sayıştay çekilişleri güvenilir bulmamış.. Geçenlerde dolaşan bir video zaten kafaları karıştırmıştı..

Şimdi de koskoca Sayıştay diyor ki, "Millî Piyango çekilişleri sorunlu.."

**

Sosyal medyadan bilirsiniz Zaytung'u.. Millî Piyango'yla ilgili esprisi taşı gediğine koşmuştu;

-Son Dakika: Millî Piyango yılbaşı çekilişinde büyük ikramiye, Kolin-Limak-Cengiz-Kalyon konsorsiyumu tarafından satın alınan bilete isabet etti..

Espri olduğunu bilmesem, diyecek ki içimdeki ses;

-Devletin bütün ihalelerini sektirmeden alabilen(!) abiler, bir de garibin umudu Millî Piyango'ya mı el attınız? Bu ne doymazlıktır..

Memlekette nereye elini uzatsan elinde kalıyor.. Millî Piyango'da mı yolunda gidecek işler..

**

Buna kafa yorarken görüntü düştü her yere.. Taksim Meydanı olmuş sana "Hakiki Çapulcu" meydanı..

O meydana çıkanlara 'Çapulcu' diye diye, en sonunda gerçek çapulcuları çıkardılar meydana..

Ülkesi ateş altında, kan gölüne dönmüş, kıçını kaldırıp gitmiyor da, Taksim Meydanı'nda bayrak açmış, "Suriyecilik oynuyor" zibidiler..

Sıfatı tekrar ediyorum, ülkesi ateş altındayken Taksim'de yılbaşı kutlayabilen karaktersiz zibidiler..

ÖSO flaması falan da açmışlar..

İçimdeki ses durur mu;

-Ulan Taksim'de Suriyecilik oynayacağına, defol git de, ülkende işin ucundan tut..

Bunu da tekrar ediyorum, "Defol git de.."

**

Veee ilk zam.. Alkollü içkilere yüzde 13.4 vergi artışı yapılmış..

Hadi bu neyse, iki duble içince acısı geçer de, aynı pakette ithal tütündeki ton başına 150 dolar olan vergi de sıfırlanmış..

Bunun Türkçe meali şu;

-Dış güçlerin tütünü daha çok tüketilsin, dış güçler daha kolay kazansın diye, akşamcı iç güçlerin mazotuna zam yaptım.. Üstelik, tütün üreticisi iç güçlerin de canına okuyacağım, bu böyle biline..

Sizi gidi el iyileri sizi.. Şekeri Cargil raporuna peşkeş çekenler, tütünü de 'Bıritiş' ya da 'Amerıkın' tabakoya kurban ediyor.. Sıradan bir iş yani..

**

Bir de müjde var.. 2019'da köprü geçiş ücretlerine zam yapılmayacakmış.. Ama Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi Köprüleri hariçmiş..

Neden? Çünkü diğer köprüler milletin.. Bu iki köprüyse yandaş müteahhitlerin..

Damarlarını şişirerek 'Millet millet' diyenlerin, kimin yanında olduğunu görebilmek için bir fırsat daha..

**

Başka?

Sinema salonlarına düşen kavga büyüyor.. Malumunuz olayın en önemli iki aktörü Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar..

Diyorlar ki, "Kardeşim mısırdı kolaydı, milletten 20 lira 30 lira alıyorsun.. Bilet fiyatını 8 lira gösterip, biz yapımcılara bu rakamdan pay veriyorsun.. Ayıptır.."

Bence haklılar..

Zaten son dönem sinema bileti almak, üniversite sınavına girmek gibi.. O ünlü kahvecideki gibi soru yağmuruna tutuyorlar..

Hele bir de broşür zulmü var ki sormayın gitsin.. Bilete broşür zımbalayıp uzatıyor.. Diyorum ki;

-Broşürü istemiyorum..

-Almak zorundasınız?

-Neden?

-Anlaşmamız var..

-Kardeşim benimle mi anlaşman var? Bana ne senin reklam gelirinden.. O kağıtlara yazık.. Alıp üç adım sonra çöpe atacağım..

-Atabilirsiniz ama vermek zorundayım..

Düşünün, bilete parasını veriyorum.. Üstüne de abilere reklamdan kazandırmak mecburiyetindeyim.. Sanırsın bana bedava izletiyor filmi..

Bütün bu saçmalıkların ardından salona girip de isyan etmeyenimiz var mı?

Dedim ya, parasını ödemişim parasını.. Sen daha çok kazanasın diye, yarım saat reklam izlemek zorunda mıyım ben?

Anlatamıyorsun.. Öyle doymaz bir iştah var ki bu abilerde.. Hepsinde bir TRT havası..

Parasını ödeyip, karşılığında film başlayıncaya kadar zulüm alıyorsun..

**

Amma dolmuşum.. Döneyim yılın büyüyecek gibi görünen polemiğine..

Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar başı çekti.. MARS sinemalarıyla kavga başladı..

Ünlü isimler "Senin salonlarına vermiyorum filmlerimi" dedi..

Bence iyi de etti..

Üniversiteden arkadaşım Cengiz Semercioğlu'nun Hürriyet'teki röportajı da işin üzerine tüy dikti..

Bu MARS sinemalarının kurumsal iletişim direktörü dedi ki;

-Valla olmadı Yeni Cem Yılmaz'lar çıkar..

Vay anam vay.. Özgüvene bak.. Ukalalığa bak.. Şımarıklığa bak sen..

İçimdeki ses başladı söylenmeye;

-Oldu anam.. Nasıl çıkaracaksın, nereden çıkaracaksın bilmem ama, MARS'lı abla, Dünya'da öyle olmuyo o işler..

Mars'lı ablanın bu nobran ve hadsiz sözleriyle ortalık iyice karışık..

Du bakali n'olcek?

**

Aslında işin her alanda böyle olacağı belliydi biliyor musunuz?

Balık baştan kokar..

"Onu da, bunu da, şunu da sizden öğrenecek değiliz" kafasıyla, keyfe göre yönetilen bir ülkenin, bütün müesseseleri, bütün yetkilileri, bütün yetkisizleri haddini aşmakta bir sorun görmeyecekti.. Bu oldu..

Önüne gelen, önüne gelene, bir atar bir gider sorma gitsin..

İmam-cemaat muhabbeti..

**

Ülkeyi yönetenlerin, Anayasa'yı keyfine göre yorumladığı bir ülkede, MARS'lı abla da "Cem Yılmaz" gerçeğini, kafasına göre yorumlayacak tabii..

Nobranlık bulaşıcıdır.. Hadsizlik bulaşıcıdır..

Neyse ki ve umudumuz o ki, "İYİ"lik de bulaşıcıdır..

1919'un 100'üncü yılında, her şey normale dönsün, kâbus bitsin efendim..

1919'un şartlarında oldu da şimdi niye olmasın..

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları