Vuruşmayalım, tartışalım

Bir gün aradan sonra aynı tartışmaya dönüyoruz. "Tarihselcilik" deyip duruyorlar.

"Tarihselcilik"i, o meşhur felsefeci Prof. Dr. Bedia Akarsu nasıl açıklıyor, bakalım: "Tarihsel olanın varlık biçimi; zamana bağlılık, gelip geçicilik; tarihsel koşulluluk, tarihe bağlı olma ve bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu."

Ne dedi? Bir şey anladınız mı?

Neyin karşılığı "Tarihsel"? "î" nispet eki yerine tartışmalı "-sal, -sel" ekiyle uydurulmuş bir kelime. Duymadığınız bir kavram daha var: Tarihsicilik! 

Hepsini birleştirip, "henrmeneutik" deseniz daha manalıdır. İşlenmiş bir kavramdır. İlmî çevrede kullanılır.

Burada tefsircilerin konusuna girmeyeceğim. Haddim de değil. Ama beni-sizi ilgilendiren bir husus var ki, onun üzerinde duracağız

Tartışma eski ama "piyasa"ya yeni düştü! İnsanlar "Ne oluyor?" diye soruyor. Gün geçmiyor ki, Prof. Dr. Mustafa Öztürk'le başlayan "tarihselcilik" tartışması yazıları yazılmasın. Çok isim M. Öztürk'e karşı... O, karşısında yer alanları cahillikle suçluyor.

Bir kesim, bırakın fikrini söylesin, diyor, bir kesim ise -yazmaya kalemim varmıyor- çok kötü ifadeler kullanıyor. Ben, bırakın fikrini söylesin, diyenlerdenim. Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun başında olduğu Kur'an Araştırmaları Merkezi de M. Öztürk'ün, sonra kitap olarak yayınlanan "İslâm Kaynaklarında, Geleneğinde ve Günümüzde Cihad" konulu toplantıda yaptığı konuşmanın kendisini bağladığını açıklama ihtiyacı duymuştur. (24 Aralık). 

M. Öztürk'ün en çok tartışılan sözleri:

 "Kur'ân'ın Mekke döneminde Ehl-i kitap, özellikle de Yahudiler hakkında olumlu bir dil kullanmasına rağmen, Tevbe sûresi 29. âyette aynı zümrenin "Allahsızlar" diye nitelendirmesi arasındaki uçurum az çok anlaşılır hale gelir. Kur'an'daki bu keskin üslûp ve tikel hüküm değişikliklerinin tek tek ve lâfzen Allah tarafından belirlendiği kanaatinde değilim. Çünkü Allah'ın bu denli güncel ve politik bir sürecin içinde bizzat müdahil olduğuna kani değilim. Allah'ın bizzat savaşa katıldığı izlenimi veren âyetlerin Hz. Peygamber'in zihnindeki genel ve küllî vahiyden istinbat edilmiş tikel referanslar olduğu kanaatindeyim."

Diyanet'in Din İşleri Yüksek Kurulu, 19 Aralık 2018'de gereken açıklamayı yaptı:

"Söz konusu iddialara göre Kur'an'ın sadece manası bir öz olarak Hz. Peygamber'e indirilmiş, o da bunu kendi kültürünün kelimeleriyle söze dönüştürmüştür. Diğer bir iddia ise, Kur'an kıssalarının tarihsel gerçekliğinin olmadığı, sadece bazı mesajların verilmesi için kurgulanmış anlatımlar olduğu şeklindedir. (...)Kur'an'ın, gerek indiriliş keyfiyeti gerekse indirildiği lafız örgüsüyle ilgili bu doğrultuda pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif bulunmaktadır. Nitekim İslam ilim geleneğinin temel kabulleri doğrultusunda Müslümanlar da tarih boyunca böyle inanmışlardır. (...) İnzal aşamasında Kur'an'ın lafzı ve manası üzerinde Hz. Peygamber'in herhangi bir tasarrufunun kesinlikle söz konusu olamayacağı hususu da birçok ayette belirtilmiştir. (...)Kur'an kıssalarının gerçekliği olmayan kurgusal anlatılardan ibaret olduğu iddiasına gelince, bu yorum da yine bizzat Kur'an'ın kendi ifadelerine ters düşmektedir. Zira Kur'an-ı Kerim, kendisinin anlattığı kıssalar için dile getirilen "öncekilerin masalları/uydurmaları" nitelendirmesini birçok ayetinde reddettiği gibi (Furkan 25/5-6; Nahl 16/24-25; Kalem 68/15-16) yine pek çok ayetinde anlatılanların "gerçek ve yaşanmış" olduğunu vurgulamıştır..."

Vuruşmayalım, tartışalım.

Yazarın Diğer Yazıları