"İlgi alaka" ile "faziletli, erdemli" ittifakı...

Dinci taife "ilgi ve alaka" sözcüklerini, eş anlamlı (anlamdaş) olmasına bakmadan, hatta bilmeden "ilgi alaka" diye birlikte kullandı televizyonlarda. Bu ucube kullanım, yaygınlaştıkça yaygınlaştı, dillere düştü.

Hem de ne düşme, devletin tepelerine bile düştü.

Bakınız nasıl? 26 Ekim 2013 günü, o günün Başbakanı R.T.Erdoğan, Van'ın Beşyol Meydanı'nda konuşmuş. Sabah ve Türkiye Gazeteleri de haber olarak vermişler. Erdoğan sözlerine Pakistan Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif'e özellikle Van depreminde gösterdikleri "ilgi ve alaka" nedeniyle şükranlarını ifade ederek başlamış.

Eee koskoca Erdoğan böyle derse, "Vardır bir hikmeti" derler, niceleri sarılırlar "ilgi-alaka"ya.

Öyle bir sarılmak ki, facebookta buldum 3 tane "ilgi alaka" adlı kişi var, 1 tane de "ilgim-alakam"... Ve bir örnek daha yakın günlerden: TRT Spor'u dinliyorum 31 Ocak gecesi, futbol yorumcusu Alp Pehlivan "ilgi alaka" çekiyor. Çeker a, her yerde "ilgi-alaka" var da futbolda niye olmasın? Futbolumuz da ilgi-alaka gibi zaten.

Yalnız "ilgi-alaka" değil, başka anlamdaş sözcükler de katıldılar bu vahim yanlışlar kervanına.

Geçen gün baktım, Devlet Bahçeli, Binali Yıldırım'ın istifa kararı almasına "Bu çok faziletli, erdemli bir davranıştır" diyor. A Bahçeli, Türkçü Bahçeli, milliyetçi Bahçeli, "fazilet ve erdem" aynı anlama gelen iki sözcüktür, bir arada kullanılmaz, kullanılması Türkçe'ye ihanettir. "Erdem başı dil" der Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lugat-it Türk'te. AKP'lilerle düşe kalka onlara benzedin iyice...

Aslında bunlar o ittifaklarının adını da değiştirmeliler, "İlgi-alaka" ile "faziletli, erdemli" ittifakı olmalı...

Başka anlamdaş sözcükler de var, onlara da değinelim. "Saygı ve hürmet" sözgelimi... Birçok kimse saygı ya da hürmeti tek başına sunamıyor, "Saygı ve hürmetlerini" sunuyor... En çok da politikacılar bu sunuyu yapıyorlar, "saygı ve hürmete" büyük saygısızlık ediyorlar bana göre... Yahu ya hürmet deyin ya saygı!

Vee geçen gün baktım bir ilahiyatçı "tabiat ve doğa" diyor. Zaten hep bu işleri bunlar başlatıyorlar, "çaba-gayret" de bunlardan çıkmıştı.   

Erbakan'ın Refah Partisi'nde bir Hasan Hüseyin Ceylan vardı, şimdilerde internette zehir saçan videoları dolaştırılmakta, adları: "Mustafa Kemal'in Samsun Yalanı", "Cumhuriyet Tarihinde Ezan Zulmü", "Vatan Hainleri Kemalist Masonlar"... İşte RTE'nin o zamanlardaki yakın çalışma arkadaşı olan bu kişi, şöyle bir cevher de yumurtlamıştı: "Biz siyaset yapıyoruz, politika değil"... Siyaset iyi imiş, politika sahtekârlıkmış... Oysa anlamdaş iki sözcük bunlar; politika, siyasetin batı dillerindeki karşılığı. Fakat kime anlatacaksın "Siyaset ve politika", "Siyaset başka politika başka" diyen diyene. Dinci dedi ya, o doğrudur... 

Dinciler "ilim"le "bilim"i de ayrı sanıyor ve sayıyorlar, bakınız bir İslami web sitesinde neler saçmalanıyor: "İlim, 'aydınlık' kokan 'din' kokan bir kelimedir; hakikat soluyan ve kişiyi Sırat-ı Müstakîm'e götüren bir ışık kaynağı, bir gerçekler manzumesidir. 'Bilim' denilen şey ise, kendisine biçilen elbise, yüklenen fonksiyon ve kazandırılan manâ ile karanlıklar, kaos ve karadelikler manzumesidir."

Atabetü'l Hakayık'ta "Edeplerin başı dili gözetmektir" der Edip Ahmet Yüknekî... Edepler başsızdır bugün...

 

Yazarın Diğer Yazıları