Bir şarkıdır 'İYİ'ler

Türkiye yorgun..

İşçisiyle, memuruyla, esnafıyla, öğrencisiyle, emeklisiyle, işadamıyla, kalan az miktardaki 'Gazetecisiyle' yorgun..

Türkiye mutfağıyla, tarlasıyla, fabrikasıyla, atölyesiyle yorgun..

Türkiye, bürokratıyla, siyasetiyle, hukukuyla, emniyetiyle, ordusuyla yorgun..

Ve bu yorgunluğun bir sebebi var..

Bu yorgunluk, millete, dolayısıyla onun kıymeti devlete yabancılaşan bir anlayış yüzünden yorgun..

Millete yabancılaşıp kendi derdine düşen, devlete yabancılaşıp tüm kurumları çiftliği zanneden;

Bu haliyle de, ülke yönetme kabiliyetini kaybetmiş bir anlayış yüzünden yorgun..

**

Soru şu; Peki ne olacak?

Aslında cevabı almaya başladık; Bu düzen değişecek..

1989'da da 'Kendini vazgeçilmez zanneden' bir siyasi iktidar vardı.. Ve millet yerel verdiği dersin ardından, o iktidarı, iki yıl sonra, 1991 seçimlerinde tatile çıkardı.. Çünkü o iktidar milletin mesajını alamadı..

Tarih tekerrürden ibarettir demek istemiyorum.. Ancak, yaşananlardan ders almayan bir akla karşı da söyleyecek başka söz yok..

Bir nevi tarih tekerrür ediyor, ve yerel seçimle gelen iktidar, yerel seçimdeki tablo ile artık yolculuk hazırlıklarına başlıyor..

İddialı bulmayın.. Bugüne kadar şu ya da bu yöntemle, Meral Akşener'in deyimiyle 'pansuman tedbirlerle' küçük yaraları sarılan ekonomi, artık büyük yaraların pençesinde..

Bu pansuman tedbirlere rağmen, millet bir iktidarın 'kulağını çekiyorsa', akıl başa alınmadığı taktirde final belli demektir..

**

Çocukken de severdim o marşı;

"Ey vatan, gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.."

Bu marşı bana rahmetli babam öğretmişti.. Sadece Cumhuriyet tarihimiz değil, bütün bir tarihimiz, umulmadık bir zamanda, umulmadık bir yerlerden çıkıp gelen ve nefes aldıran güçlere, liderlere sahne olmuş..

Lütfen yanlış anlamayınız, vallahi de billahi de mevzuyu kendime getirmek değil niyetim..

Bir şey anlatmaya çabalıyorum ve şimdi açacağım bahis de buna denk düşüyor..

Bakın, İYİ Parti'nin 1 Nisan kongresi, Türk siyasetindeki bir dönüm noktasıdır..

O kongredeki ihtişam, iktidara "Büyük bir dalga geliyor" endişesi yaşatmış ve iki iktidar partisi birden, durup dururken seçimleri öne almıştı..

Bugün hala iddiayla söylüyorum ki, 24 Haziran seçimlerinin sebebi, İYİ Parti'nin 1 Nisan kongresindeki ihtişamdı.. Bir siyasi parti kongresine, (X-Ray cihazı kayıtlarına göre) 126 bin kişi gelmedi bugüne kadar.. İşte o ihtişamdır apar topar seçime gidilmesinin sebebi..

Bunu niye söyledim?

Bakın o kongre için İYİ Parti'nin hazırladığı bir şarkı vardı, adı; "Bak İYİ'ler Var.."

Ya da bazılarının hatırladığı adıyla, "Evlad-ı Fatihan.."

O şarkının sözleri işkembeden atılmadı.. O şarkı, İYİ Parti'nin kuruluş amacı, İYİ Parti'den beklentiler ve İYİ Parti'nin misyonu ışığında yazıldı..

Benim yazıp-besteleyip Sevim kardeşimle birlikte söylediğime bakmayın, Türkiye'nin yorgunluğudur o şarkının asıl sahibi..

Ne diyordu şarkıda;

"Bunca zaman hep bekledin, hep yollarını gözledin..

İşte çıkmış geliyorlar, bak İYİ'ler var.."

Bir başka dizede de diyordu ki;

"Ummadığın bir yerlerden, ummadığın bir zamanda,

Çıkar bu milletin bağrından, çıkar gelir.."

İşte az önce, Türk tarihinin belli dönemlerinde, "Beklenen ve zamanı geldiğinde çıkıp gelen" olmaktan kastım bu..

Bu amaçla şarkı finalde bir adrese işaret ediyordu..

"Gözleri yıldız gibi kaşları hilal, sanki Sultan Alparslan, sanki Sultan Mehmet Han, sanki Mustafa Kemal bizim çocuklar.."

O beklenen ve gelenlerden üçünün adı var sözlerde.. Peki ya sonrası..

31 Mart'la bir kez daha anlaşıldı ki, 31 Mart gecesinden bu yana, elektronik posta adresimi, telefonumu dolduran binlerce mesajdan da anlıyorum ki, bugünün de bir "Çıkıp geleni" var.. Bir yıl öncesinden yapılan o şarkıda da şöyle tarif ediliyordu o beklenen ve çıkıp gelen;

Evlad-ı Fatihan derler, adı Meral..

**

Kim ne derse desin, Türk siyasetine sıkıştığı sarmalda nefes aldıran kişidir Meral Akşener..

31 Mart bir yerel seçim olmasına rağmen, genel seçim havasına sokan iktidara ayna tuttu ve dedi ki;

"Öyle mi? Gel o zaman, bana vatandaşımızın çektiği çileden bahset, nasıl çözeceksin onu söyle.. Bana masal anlatma, milletime derman bul.. Hatalarının faturasını milletime kesme, milletime hakaret etme.. Bu girdaptan nasıl çıkacağız, bana onu söyle.. Söyleyecek sözün yoksa, kulak ver, ben sana çıkış yolunu gösteriyorum.."

Bu yanıyla, millete sahipsiz olmadığını hatırlatan kişidir Meral Akşener..

Ortağının tuzağına düşüp, seçim stratejisini kıymetlimiz olan 'Beka' üzerine bina eden iktidar, tutulan aynadan rahatsız olup tehdit edince de, cezaevi çantasını hazırlayıp, "Buradayım, gel de al" diyerek, korku duvarlarını yıkan kişidir Meral Akşener..

Topu sahada en iyi oynadıkları alana çekip, kamplaşma-kutuplaştırma hevesine kapılan iktidar partilerine sırtını, yüzünü de millete dönüp, "Onlar ne derse desin, biz memleketin meselelerini konuşacağız" sözüyle vücut bulan seçim stratejisinin mimarıdır Meral Akşener..

Dolayısıyla, bugün, yıllarca oy verdikleri Ak Parti tarafından unutulmuş milyonların, yıllarca Ak Parti tarafından itilip kakılmış milyonların bugün nefes almasına sebep olan kişidir Meral Akşener..

Aksini iddia eden varsa, lütfen şu soruma yanıt versin;

- 17 yıldır değişmeyen bir sonuç, yeni ne oldu da bugün değişti? 31 Mart'ta, 17 yıldır olmayan yeni ne vardı da, iktidarın kulağı çekilebildi?

Farklı partilere oy vermiş eş-dostla konuşuyorum ve görüyorum ki millet bu gerçeğin farkında..

Farkında olmayan, inatla aksini savunan yandaş-yalaka kalemler de, planlı uykularından uyandıklarında, bu gerçeğin iktidarıyla karşılaşınca anlayacaklar zaten..

**

Yorgun ülkeme nefes aldırdınız..

Kendi adıma değil, varım-yoğum 'Kızım' adına teşekkürler İYİ insanlar..

 

Yazarın Diğer Yazıları