YSK itibarını önemsemiyor mu?

Bugün, 31 Mart seçimlerinin üzerinden tam bir hafta geçti ancak hala sonuçlar yasal olarak kesinleşmiş değil. Görünen o ki, aradaki farkın kapanmayacağı belli olmasına rağmen, bu süreç 12-13 Nisan'a kadar da tamamlanmayacak…

Pek tabi, seçim sonuçlarına itiraz olağan bir durumdur. 298 sayılı Kanun'daki usul ve esaslara uygun bir şekilde itiraz etmek her partinin ve adayın hakkıdır da…

Ancak ülkedeki vaziyette dikkat çeken iki şey var: Birincisi, iktidarın seçim sonuçlarına dair itirazlara karşı tutumundaki "şimdi ile geçmiş" farkı. İkincisi, YSK'nın itirazlara karşı tutumundaki "iktidar ile muhalefet" farkı.

Eski seçimlerde seçim gecesi zaferini ilan eden, itirazlara kulak tıkayan iktidar, bu seçimde Ankara ve İstanbul gibi iki büyük kayıp yaşayınca seçimlerin şeffaflığı ve güvenliğinin ne kadar önemli olduğunun farkına vararak devamlı bunu vurgular oldu.

Bu aslında güzel bir gelişme… Eski Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın, "Kim 'sandıkta hile yapılıyor' diyorsa, bilin ki kaybetmiştir" şeklindeki açıklamasını hatırlayınca; AKP'liler için "trajik", muhalefet için "komik" bir durum ortaya çıkmış olsa da seçimlerde şeffaflığın sağlanmasını talep etmenin yanlış bir şey olmadığının anlaşılması oldukça önemli…

Gelelim YSK ve il/ilçe seçim kurullarındaki tutum değişikliğine…

2014'te Mansur Yavaş'ın Melih Gökçek ile arasındaki oy farkı 32 bin iken ve 124 bin geçersiz oy varken yapılan itiraz başvurusunu "sandık başında itiraz edilmeliydi" diye reddeden YSK, bugün AKP tarafından yapılan itirazları böyle bir engelleme yapmadan kabul etti. YSK'nın itiraz eden CHP olduğunda 'sandık başında itiraz' gerekçesini öne sürerken, AKP'de bu koşulu aramamasının açıklamasını yapması gerekmez mi?

Aradaki oy farkının oldukça yüksek olduğu Ankara'da, AKP'nin itirazı kabul edilip oylar yeniden sayılırken; oy farkının 9670, geçersiz oyların 31.159 olduğu Balıkesir'de sonuçlara itiraz eden İYİ Parti'nin itirazı İl Seçim Kurulu tarafından reddedildi.

İstanbul ve Ankara'da seçim güvenliği önemli de Balıkesir'de değil mi? Buralarda hak, hukuk önemini "ne zaman" kaybetti? Muhalefetin buraların da yönetimini ele geçirme ihtimali doğduğunda mı?

İlçeler de vaziyet aynı…

Artvin Yusufeli'nde CHP adayının 2 oy farkla kaybettiği sonuçlara yapılan itiraz kabul edilmedi. Eskişehir'de Tepebaşı ve Odunpazarı'nda AKP'nin itirazı kabul edilip oylar sayılırken; yine aynı ilin oy farkının 8, geçersiz oyun 400 olduğu Çifteler ilçesinde CHP'nin itirazı kabul edilmedi...

Burada, kurulların dikkate aldıkları kıstaslar nelerdi? Benzer koşullara farklı muamele göstermelerinin sebebi neydi?

İstanbul'da oyların yeniden sayılması yönünde çıkan kararda "geçersiz oyların AKP lehine olabileceği" ihtimali gerekçe olarak sunulurken; muhalefet partileri tarafından yapılan yeniden sayım talepleri neden aynı gerekçe ile kabul edilmedi?

Kanun oldukça açık bir şekilde "gerekçeli ve delil gösterilen" itirazların kabul edilmesi gerektiğini söylerken; bu keyfi kararlar nasıl verilebiliyor?

Yukarıda yazdıklarımın dışında örnekleri çoğaltmak mümkün ancak sanırım bu kadarı bile seçim güvenliğinden sorumlu kurumların "güvenirliğini" sorgulamaya, YSK'nın ve il/ilçe seçim kurullarının verdikleri kararlardaki bu çelişkili tutumlarını açıklamaya ve yukarıda da belirttiğim akılları kurcalayan sorulara cevap vermeye davet etmek için yeterli…

Bir hukuk devleti açısından önemi oldukça yüksek olan YSK gibi bir kurumun tüm herkesin karşısında itibarını koruması, tarafsızlığı ve tutarlılığı hususunda kimseyi şüpheye düşürmemesi gerekiyor.

Yoksa, bir önceki yerel seçimlerde verdiği bir kararında "YSK'nın karar süresini geciktirecek nitelikteki delilsiz itirazlar bir yandan YSK'nın itibarına gölge düşürür, diğer yandan da belirsizliği arttırır" diyerek geçersiz oyların yeniden sayım talebini reddeden YSK, artık itibarını önemsemiyor mu?...

 

Yazarın Diğer Yazıları