Asırlık Ermeni yalanı ve Haçlı zihniyeti!

Bir asır geçmiş olmasına rağmen, Doğu sınırlarımızda yaşanan "tehcir" ve "mukatele"de meydana gelen zorunlu ölümleri, büyük abartıyla  "soykırım" gibi gösteren Ermeni yalanının bazı Batı ülkeleri ve  özellikle Fransa tarafından tahrik edilmesi-desteklenmesi ne yazık ki son bulmuyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 1915 olaylarının yıldönümü olan 24 Nisan'ı 'Ermeni soykırımını anma günü' ilan ettiğini "utanmadan" açıklıyor.

Fransa'nın 1915 olaylarını 2001 yılında 'soykırım' olarak tanıdığı biliniyor.

Macron'un 2017'deki seçim vaatlerinden biri, 24 Nisan'ı resmi anma günü haline getirmekti.

Fransa Ermeni Organizasyonları Koordinasyon Konseyi'nin resepsiyonunda konuşan Macron, 1915 olaylarını 'Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin acımasızca öldürülmesi' olarak nitelerken, başta Cezayir olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerinde Fransa'nın yaptığı soykırımı nedense hatırlamıyor.

Üstelik,"sarı yelekliler" ayaklanması sürerken ve Fransa'nın başına ''Notre Dame felaketi'' gelmişken, bu çirkin düşmanlık sürdürülüyor.

Öte yandan, Hollanda'nın Ermeniler ile ilgili  yalana dayalı anıt yapma eylemi de, unutulmuyor.

Bu arada, çoğu Batı Avrupa ülkeleri gerçeği arayıp Ermeni desteğinden vazgeçmiyor.

Haçlı zihniyeti asırlık iftiralarının gazabıyla sanki yanıp tutuşuyor.

Böylesine dengesiz Ermeni varlığı, tahriği ve tehlikesi Orta Doğu'yu yakından ilgilendiriyor.

Zaten, ''cayır cayır'' yanan Orta Doğu'ya, bir de "asırlık Ermeni yalanı" fitnesi çok geliyor.

Aslında, daha öncede belirttiğimiz gibi; tarihi gerçekleri hiç kimsenin örtemediği, "Milleti Sadıka"nın Osmanlı'ya isyan ederek ordusunu da arkadan vurduğu gerçeğini dünyaya kabul ettirmemizin zamanı geçiyor.

Ermeni isyanında en az 463 bin Türk ve Kürt'ün katledilerek toplu mezarlara gömüldüğü bilgileri ve belgeleri Başbakanlık arşivinde duruyor.

Bu süreç için, dev kampanyaları başlatıp, çeşitli dillerde Ermenilerin, giriştiği "tedhiş" olaylarının çoğu, arşivlerde bütün vahametiyle dünyaya açılmayı bekliyor.

1915'lerde; bir yanda, "yedi düvel" Çanakkale'yi geçip, İmparatorluğun can damarını ele geçirmeye çalışırken, diğer bir yanda Sarıkamış'ta Ruslarla ölüm-kalım savaşının sürdüğü bir ortamda Ermeni çetelerinin ortaya çıktığını "tekrar tekrar" hatırlamak icap ediyor.

1915 Mayıs'ında Osmanlı yetkilileri, tüm Doğu vilayetlerindeki Ermenilerin, bölgeden çıkmaları ve Kuzey Mezopotamya'daki kontrollü yerleşim yerlerine gitmeleri yönünde bir karar almak mecburiyetinde kalıyor.

İşte ne olduysa bu süreçte oluyor.

Her halde 500 bin kadar Ermeni zaman içinde açlıktan, Kürtlerin yaşadığı topraklarda yaptıkları uzun yürüyüşlerin cefasından ve karşılıklı çatışmalarda can veriyor.

Yani, planlı-kararlı bir "katliam" bahis konusu olmuyor.

Kim ne derse desin, bütün acılar, bütün ölümler bir "tehcir" sürecinde gerçekleşiyor.

Çoğu vakit, uygunsuz iklim şartları, gıda teminindeki aksaklıklardan kaynaklanan sağlık bozulmaları, eşkıya ve çete baskınları, tehciri zorlu bir hale getirdiği biliniyor ve kabul ediliyor.

Ayrıca, Ermeni tehcirinde olduğu gibi, çıkarılan isyanların "mukatele"ye dönüşmesi karşılıklı can kaybına sebep oluyor.

1915'te zorunlu göç işte böyle olumsuz şartlar altında cereyan ettiği  her iki taraftan da ölümler olduğunu tarihler belirtiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda tehcirin de uygulama kurallarının yıllarca hüküm sürdüğü unutuluyor.

Oysa, "tehcir"in Balkanlar'da Türklere uygulandığı ve binlerce kişinin öldüğü tarihi gerçekler arasında yer alıyor.

Kaldı ki Ermenilerin Karabağ'daki "katliam"ı belleklerden silinmiyor.

Tarih gerçekleri haykırıyor

Uzun yıllardan beri, hiçbir ABD Başkanı "Türkiye soykırım işlemiştir" şeklinde "kesin" bir ifade kullanamıyor.

Çünkü ABD, gerçeği tarihi belgelerle öğrenmiş olmanın sıkıntısını yıllarca yaşıyor.

ABD'nin eski Başkanlarından Ronald Reagan'ın yaptırdığı geniş bir araştırma sonunda Türklerin soykırım yapmadıkları tespit edildiğinden hiçbir ABD Başkanı, "Türkler soykırım yaptılar" diyemiyor.

1877-1878 savaşının sonunda Ruslar galip gelerek Osmanlı topraklarına Ayastefanos'a, yani Yeşilköy'e ayak basıyor.

Ermeni Patriği gayet keyifli bir şekilde arabasına binerek, Yeşilköy'e gidiyor 'Bizi Osmanlı'dan koruyun ve kurtarın' diyor.

Bu olaydan sonra yani 1877'den itibaren, devamlı olarak Ermeniler ayaklanıyor.

En az 100 isyan çıktığı biliniyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, tarih boyu Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklanmaları çatışmaları ve katliamları görülüyor.

Ancak, özellikle Haçlı zihniyeti gerçekleri değiştiriliyor ve kin kampanyalarından bir türlü vazgeçilmiyor.

Nitekim, Sri Lanka'da meydana gelen patlamalar dünyanın huzursuzluğunu gösteriyor. Şiddetle protesto edilmesi gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları