Bulunamayan hatırat

Geçen hafta "İstiklal Savaşı'nın Mali Kahramanı Hasan Fehmi Ataç" kitabından bahsetmiştim. Hasan Fehmi, Millî Mücadele dönemin maliye bakanlarından. Uzun yıllar Gümüşhane milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Kendisi de Gümüşhaneli olan gazeteci Sevim Dabağ, Hasan Fehmi'nin izini sürdü. Yakın tarihimizin bir safhasını aydınlatan bu kitabı ortaya koydu. (Tarihçi Kitapevi Yayınları).

Sevim Dabağ, kitabın ön sözünde, Hasan Fehmi'nin bir hatıratı olduğunu ve 50 yıl sonra yayınlanmak üzere bir notere teslim ettiği, bu hatıratın peşine düştüğünü yazmıştı. Ben de Sevim Hanım'a, eğer hatırata ulaşmışsa, bildirmesini istemiştim. Çünkü, ölümünden sonra yayınlanacak hatıratta, muhakkak, farklı bilgileri yer alıyordur. Dr. Rıza Nur'un 30 yıl sonra açılması için, İngiliz müzesine verdiği hatıratı biliyoruz ve kopardığı fırtınayı da biliyoruz. Hasan Fehmi'nin hatıratı acaba, Millî Mücadele'de, gölgede kalmış noktaları mı aydınlatacaktı.

Sevim Dabağ şu notu gönderdi:

"Hasan Fehmi Ataç'ın hatıratını maalesef bulamadım.

Birkaç sene önce bu eseri yazmaya başlamamla hatıratı aramaya koyulmayı iki yıl birlikte sürdürdüm.

Torunlardan Uluhan Ataç hatıratı aramayı bırakmamı rica edince aramaya ara vermek zorunda kaldım, ama o zaman zarfında da bakılacak yerlere bakmıştım. Noter, sulh hukuk mahkemesi, Adalet Bakanlığı'nın ilgili birimi; kütüphanesine, Cumhuriyet Dönemi Devlet Arşivleri'nde aradım. Yoktu."

Bu hatıratın teslim edildiği noter bilinmiyor mu? İnşallah çok önemli gördüğüm bu hatırat ortaya çıkar.

*

Türk Yurdu'nun Nisan 2019 sayısı önümde. Bu sayı Prof. Dr. Necmettin Sefercioğlu'nun (1931-4 Nisan 2019) hatırasına çıkarıldı. Sanırım, dergi baskıdayken Sefercioğlu Hoca'nın vefat haberi geldi. Çok kısa haberin dışında bir yazı koyamadılar; ancak, kapağı yetiştirebildiler. Sefercioğlu, milliyetçi çevrenin yakından tanıdığı bir isimdir. DTCF'den mezun ve bu fakültenin Kütüphanecilik bölümünde ders verdi. (Rahmetli Harun Çakır'ı anmak varmış. Milletvekiliyken hayatını yitiren sevgili arkadaşım Sefercioğlu'nun öğrencisiydi.)

Türk Yurdu'nun bu sayısı aslında içi itibarıyla Prof. Dr. Erol Güngör sayısı. Prof. Dr. Mevlüt Uyanık, Dr. Fahri Atasoy ve Dr. Aytekin Ersal'ın muhtevalı makaleleri yer alıyor ki, gerçekten derinlikli, öğretici makaleler.

Prof. Dr. Baran Dural'ın başlattığı "Gökalp-Akçura Zıtlığı" tartışması bu sayıda da devam ediyor. Prof. Dr. Süleyman Dönmez "Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura Üzerinden Hakikat Adına Söz Dalaşına Dalmak" başlığı altında büyük bir meseleye başka açıdan vukufiyetle bakıyor.

Tartışmaya bir ucundan ben de dâhil olmuştum. Köşemde iki yazım peş peşe çıkmıştı. Bu yazılarım Türk Yurdu sayfalarına taşınmış.

Dergide bir farklı yazı Dr. Segâh Tekin'in. (Tahmin ettiğiniz gibi kızım.)  Yazının başlığı "Jovens Turcos: Brezilya'nın Jön Türkleri". Doktorası için Brezilya'da araştırmalar yaptığı sırada "Jovens Turcos" kavramıyla karşılaşıyor. Meğer Brezilya'da, M. Kemal Atatürk'ü örnek alanlar kendilerini "Jovens Turcos" (Jön Türk) diye adlandırıyorlarmış. Bu adlandırmayı, görebildiğim kadarıyla, ilk defa Segâh ortaya çıkarıyor. Makaleyi okumak lâzım.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları