İstanbul'un yok olan meskenleri

Farkında mısınız bilmem, İstanbul'da her yıl neler yok oluyor. Arada ekranlarda birkaç haber duyuyorsunuz; "Beyoğlu-Sakızağacı'nda metruk bir bina çöktü." Ya da "Asmalımescit'te tarihî bir yapı kül oldu."

İşte böylece kaç konak, kaç köşk, kaç küçük ahşap ev tarihin enkazına kül olarak gömülüyor.

Hiç merak ettiniz mi acaba, bunların en küçüğü dahi ahşap mimari örnekleri. Senelerin ne kadar çok şey götürdüğü ortada. Çocukluğumuzda oturduğumuz o mütevazı evleri geri getirmek artık mümkün değil.

Ataninemin Defterdar'daki evi 19 odalıydı. Tam tabiriyle bir konak yavrusu.

Bostanı bile vardı

Düşünün Yavedut Caddesi'nin çocukları evde saklambaç bile oynardı. Hatta bir gün onlardan biri içeride kayboldu. Durum büyüklere intikal ettirildi. Arama için özel ekip kuruldu.

Öyle bir ev ki, gizlenilecek sayısız yer var. Evin bahçesinin ortasında mini bostan. Burayı sulamada kullanılan tulumbası dahi mevcut. İçine mi düştü korkusu unutulur gibi değildi. Yoksa sarnıca saklanmaya kalkıp boğulmuş muydu? Sayısız kuytu yerlerden birinde bayılıp, kalmış mıydı? Aralarında bine yakın aydınlatma fenerinin bulunduğu özel bodruma kadar her yere teker teker bakılmaya başlandı.

İlk giden

Hayatımızdan çekilen ilk şeyler sarnıçlar olmuştur.

Aramalara "cümle kapısı"ndan konağın selamlık kısmına girilerek devam edildi. Malta taşlarıyla döşenmiş ilk taşlık karşınızda... Birkaç merdivenle çıkılan selamlık ve yemek odası. Döner dolaplar, sıra sıra, göz göz raflar.

Yemekler, harem kısmından tabaklarla buralara yerleştirilirdi.

Ayaklı ve özel kapaklı bakır çorba tasları. Porselen kepçeleriyle diğer kâseler. Dolapların çok geniş rafları olduğundan çocuklardan biri buraya rahatlıkla gizlenebilirdi. Altı boş yerlerin tamamına yakını buradaydı.

Devam

Konağın tüm hizmetkârları bütün esrarengiz ilişkileri döner dolaplar sayesinde öğrenirdi. Ayrıca birbirlerine mesaj yollama aracıydılar. Dört bir yana geçiş, bunlarla mümkün olurdu.

Suç işleyenler bunların alt kısımlarına saklanırlardı.

Arama ekibi mutfağa da daldı. Mutfak dedik ise, bugünün büyük denilen dairelerinin toplam yüzölçümünün en az iki katındaydılar.

Fırdöndüye uygun masalar. Tavanda iki-üç et çengeli. Kesilen hayvanlar bu çengellerde parçalara ayrılırdı. Et masası, et satırı ve kıyma yapılan zırhlar buradaydı. Malum kıyma makineleri çok sonra meskenlerden içeri girdi.

Kahve de dövülerek (dibek) yapılırdı. Bu yıllar, sokaklarda görülen bileyicilerin baş tacı yapıldığı dönemlerdir.

Arama sürüyor

Konak mutfağının bir köşesinde hep ıvır zıvır dediklerimiz dururdu.

Çamaşır teknelerinin tahta tokaçları aynı yerdeydi. Kuzineli sobanın önünde çocuk bezlerinin kurutulması için kullanılan paravanalar vardı. Artık bunları da gören yok. Tıpkı beş parmak, el şeklindeki tahta sırt kaşağısı örneği.

Benim var

Burada bir not düşmek istiyorum. Tanıdığım çok yaşlı bir Trakya köylüsü bana bunlardan hediye etmişti. Hâlen banyoda durmakta. Sırtım kaşındığı zaman kullanıyorum. Herkese de tavsiye ederim.

Kesilmemiş odunla alttan yanan, kurmalı, sıcak mermer peykeli, çarşı hamamının minyatürü konakların önemli yerlerindendi. Kubbesinde büyük cam bardaklar ve renkli camlarla bezenmiş ışık geçirenleri de mevcuttu. Alttan yakılan tam bir külhanlı hamam.

Bir defa yakmak için en az bir çeki odun şart. Yani 250 kilo.

Aynı gün, konağın tüm yaşayanları sırayla hamam sefası yaparlardı. Külhandaki sıcak su bir gün sonraya da kalırdı. Kimi zaman misafirler için yakılan hamamdan evin çalışanları bile faydalanırdı.

Modern Batı!

Bugün Avrupalıya evdeki külhanlı hamamdan bahsetseniz inanmakta zorlanırlar. Yakın zamana kadar Paris'teki ünlü Versay Sarayı'nda tuvalet bile yoktu. İhtiyaçlarını lazımlıklarla giderirlerdi. Düşünün toplam lazımlık sayısı tam 20 bindi. Bunlardan yükselen o dehşetengiz kokuyu ve temizlenmelerini düşünebiliyor musunuz? Bana göre bu kadar Fransız parfümünün icat edilmesini sebebi bu olmalı!

Sizin soracağınız soruyu tahmin edebiliyorum; "kayıp çocuk ne oldu?" Onu da yatak denklerinin arasında horuldarken buldular...

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat, sonsuz bir bilgi zincirinden meydana gelir. Margit Schreiner

 

 

Yazarın Diğer Yazıları