Akıntıya kürek çektik

2011 yılında Türkiye yüzde 8.5 oranında büyümüştü. Aynı yıl cari açık 77.2 milyar dolar olmuştu. Ancak bu açık  yabancı sermaye girişi ile kapatılmıştı. Çünkü toplam yabancı sermaye girişi 75.4 olmuştu. Yabancı sermaye girişinin yalnızca 13.4 milyar doları doğrudan yabancı yatırım sermayesi, kalan kısmı Portföy yatırımları, yabancıya tahvil satışı ve net hata ve noksan kaleminden girmişti.

24 Ekim 2012  tarihinde bu köşede yazdığım yazının bir paragrafı aynen şöyle idi;  ''Dış kaynağa dayalı bir büyüme sürecinin devam etmesi imkansızdır. Zira cari açık arttıkça, dış borç arttıkça, varlıklar azaldıkça, ülke riski artıyor. Ülke riski arttıkça da ciddi yatırım sermayesi gelmiyor. Yerine kısa vadeli sermaye (sıcak para ) ve spekülatif sermaye geliyor. Zira bu tür sermaye bir yatırıma bağlı olmadığı için gerektiğinde kısa sürede çıkacaktır. Bu anlamda sıcak para girişi de kısa vadeli dış borç gibidir. Sıcak para, riski daha da artırıyor. Bu defa yerli sermaye de yatırım yapmıyor.''

Bu gün ekonomik konjonktürü, yatırımlarda düşmeyi, GSYH'da küçülmeyi bu söylediklerim doğrultusunda yaşıyoruz.

Merkez Bankasının yayınladığı Ocak-Mart ödemeler dengesinde, doğrudan yatırımların bir kısmı Türkiye'de mevcut yabancı sermaye yatırımları ihtiyacı için geldi,  bir kısmı ise yabancı vatandaşlara  gayrimenkul satışları nedeniyle geldi.

Not: Diğer yatırımlar, yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatları, yurt içi bankaların da yurt dışındaki mevduatları ile sağlanan dış kredilerdir. 2018 yılı ilk dört ayında, TÜFE bazlı reel kur endeksine göre TL dolar karşısında ortalama olarak yüzde 15.5 oranında daha düşük değerde iken bu sene aynı dönemde yüzde 25'e geriledi.

Kur artışı, ithalatın finansmanını zorlaştırdı, ithal malların fiyatını artırdı. Bu nedenle ithalat daraldı.  Sonuçta geçen sene 4 ayda 60 milyar dolar olan ithalat bu sene 47.9 milyar dolara geriledi. Dış ticaret ve cari  açık azaldı. Ne var ki bu defa da GSYH' küçülüyor.

Toplam talepte gerileme yanında, ithalatın daralması da üretimde gerilemeye neden oldu. Ancak ithalatın içinde üretimde kullanılan aramalı ve hammadde daha az daraldı. Aksi halde üretimde daha büyük düşme yaşanırdı. Çünkü birçok sektörde ithal girdi bağımlılığı yüksektir. (Aşağıdaki tablo )  

Aslında, Türkiye'ye, fiziki yatırım yapan, üretim ve istihdam yaratan, doğrudan yabancı yatırım sermayesi girseydi, bu sermaye istikrarlı büyümeye de destek olurdu. Bunu herkes söyler ve fakat uygulama için hukuki altyapı ve ekonomik planlama gerekir.

 

Yazarın Diğer Yazıları