Bir vefa dersi

Nedense aklıma, şu seçim atmosferinde "dışlama" kavramı geldi. Bu kavram ilmî araştırmalarda "İnsanların bulundukları ortamda görmezden gelinmesi ya da yok sayılmaları" olarak tarif edilir.

Siyaset alanı olabilir, ilim alanı olabilir, bürokrasi alanı olabilir... Her alanda "dışlama" ve "dışlanma" görülür.

Bizde en tartışılan bir kavram da "vefa"dır. "Vefa"nın "dışlama" ve "dışlanma" ile bir bağı vardır.

Vefa, "Sözünde durmak, sözünü yerine getirmek, sözünü tutmak, borcu ödemek, dostluk ve sevginin gerektirdiği davranışlarda devamlı olmak" demektir.

"Ahidleşme" ile "vefa"... Varlıkları birbirine bağlı kavramlardır.

Ahd, ahidleşme İki taraf arasında yapılan sözleşmedir. Ahdine sahip çıkmak vefa göstermek, ahdi bozma ise vefasızlıktır.

Prof. Dr. M. Şakir Akça'nın hatıraları yayınlandı: "Ata'ya ve Sılaya Borcum". Yayına hazırlayan A. Yağmur Tunalı.  Şakir Hoca "Prof. Dr. M. Şakir Akça Eğitim Vakfı"nı kurmuş. Hoca Antalya Elmalı'dan. Vakıfın merkezi de Elmalı'da.

A. Yağmur Tunalı'yı bilirsiniz. Şair, yazar. (Mektep arkadaşım olduğunu da hatırlatayım! Onun "Kavga Günleri 1968-1980" kitabını, nasıl bir cendereden çıktığımızı bilmek isteyenler okumalı.)

Fikrî hareketlerde vefa üzeninde durmak istiyorum.

Prof. Dr. İhsan Doğramacı. 12 Eylül darbesinden sonra kurucu YÖK başkanıdır. Üniversiteleri yeniden şekillendirmekte, yeni üniversiteler kurmaktadır. Prof. Dr. M. Şakir Akça'yı çağırır, Gazi Üniversitesi'ni kurma vazifesini verir. Şakir Hoca'nın hatıralarından okuyalım:

"İlk iş, İktisadi Ticari Bilimler binasında akademi başkanı odasını rektörlük makamı olarak seçtim. İlk icraatım hemen rektör yardımcılarını atamak oldu. Onlar da milliyetçi muhafazakâr insanlar. Benim gibi öyle tanınıyorlardı. Ama daha önceden hiçbirisini tanımıyorum. Karşılıklı geçip konuşmamız bile yok. Yaptığım araştırmalar sonunda Kâmil Turan, İhsan Tarakçıoğlu ve Naci Kınacıoğlu'nu rektör yardımcısı aldım.

O zaman Hoca (Doğramacı) bana, "Sen belli bir zihniyette insansın, bunları da atadın, seninle nasıl başa çıkacağız? " diye şaka yollu bir söz söyledi. "Hocam, ben yanlış bir şey yaptığımı kabul etmiyorum. Ben belli ideolojiyi falan değil insani değerleri ön planda tutan ama o insani değerlerde kendi insanını ön planda tutan zihniyeti öne çıkarırım. Ben bu felsefede olan bir insanım. İlk önce ben kendi insanıma hizmet vermeliyim. Kendi insanımı yücelttiğim zaman, onu topluma kazandırdığım zaman, kendi inançlarıma ters düşmemiş olurum. / Ben bu düşünce tarzını nerden alıyorum? Yine inancımdan alıyorum. Nedir o? Allah neyi emretmiş? Zekâtı ihtiyacı varsa en yakınına vereceksin. Demek ki benim de çalışacağım insanlar, fikrî anlamda, gerek maddi, gerek manevi bana en yakın insanlar olması lazım. Benim zihniyetimde, benim fikrimde olan insanlarla benim çalışma imkânım olacak. Ben belli bir noktaya gelebilirsem onlarla gelebilirim.." dedim. (s. 132).

Makamı ele geçirenler, nedense fikren, ahlâken temeyyüz etmiş insanları kendilerinden uzak tutarlar. Hususiyetle siyasîler, "Evin danasından öküz olmaz!" ortalık sözünü şiar edinmişlerdir.

Türkeş'in de yakın dostu olan Şakir Hoca'nın İhsan Doğramacı'ya verdiği cevap, siyasîler başta olmak üzere herkesin odalarına asacağı öz sözler olmalıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları