Basında yozlaşma

**

Basına tepki duyanlar her dönemde mütareke basını benzetmesi yapmışlardır. Mütareke basını basın tarihinde kara bir lekedir. Mütareke basını Millî Mücadele'nin karşısında olan, saltanatın devamını savunan bazı basına daha sonradan verilmiş isimdir. Bu basın o zaman Türk milleti kavramına antipati duymuş, onun yerine Osmanlı halkları fikrinin devam ettirilebileceğini savunmuştur.

Elbetteki O günlerin ve o tür bir anlayışın tekrarı mümkün değildir. Bu günkü sorun, basının tarafsızlığı sorunudur.

On yıl öncesine kadar; "Basın dördüncü kuvvettir"  denilirdi. Bu söz basın ve yayın organlarının gücünü ifade etmek için kullanılan bir söz idi. Bu günkü basın tarafsızlığını kaybettiği için bu gücünü de kaybetti.

KHÜ, Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması-2018'de yer alan güven anketlerine göre 2017 yılında medyaya halkın güveni yüzde 35 iken 2018 de yüzde 31.9'a geriledi.

Demokrasiler kuvvetler ayrılığı prensibine göre yönetilir… Yasama, yürütme ve yargı gücünden sonra basın gücünün gelmesi, bu gücün hem önemini hem de aynı zamanda sorumluluk ve görevlerini ifade ederdi.

Toplumda gücü olanın sorunluluğu  da vardır… O halde basının yalnızca gücü ile övünmesi yerinde değildir… Aynı zamanda sorumluluğuna da dikkat etmelidir… Aksi halde toplumsal tepki birikimi olur… Zaman içinde pili biter.

Bizdeki medya geçmiş yıllarda  özellikle yolsuzlukların ortaya çıkarılmasında yararlı hizmetler verdi. Toplumun demokratikleşme sürecine önderlik etmeye çalıştı. Bu gün taraflı basından aynı hizmetleri beklemek imkanı  yoktur.  Artık bir kısım basın yalnızca bazılarında değil, tüm haber ve yorumlarında yanlı davranıyor..

Basının öncelikli sorumluluğu, tarafsız ve doğru haber vermektir.. Uygulamada bu tarafsızlığı göremiyoruz…  Bakıyorsunuz  Aynı  haberi iki rakip gazete farklı veriyor..

Öte yandan yine basın  kültür hizmeti yaptığı için, aynı zamanda  bir "yarı kamusal mal"dır. Başka bir ifade ile basın,   gömlek yapan veya  ayakkabı yapan bir işletmeden farklıdır… Basın içeriği ve politikası ile topluma  faydada sağlayabilir… Tersine  zarar da  yaratabilir…

Yukarıdaki gerekçelerle başta siyasiler ve bağlı olarak medya patronları ve medya mensupları medyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanırsa, bu gücü istismar etmiş olurlar… Topluma zarar vermiş olurlar.

Uzanlar'ın kendi medya guruplarını bu şekilde kullanmalarının yanlış sonuçlarını sonradan daha net gördük ve şimdiki yandaş medyaya bakarak daha iyi anlıyoruz.

Bugünde eğer bir gazete veya bir televizyon, kendi işletmelerine, kendi işine diğer işletmelerden daha fazla yer veriyorsa, sık sık kendi resimlerini yayınlıyorsa, yanlış demektir… Diğer işletmeler için ''haksız rekabet'' yaratıyor demektir. Yine iktidar imkanlarını kullanarak basını tek yanlı kullanan siyasi partiler de diğer partilere karşı haksız rekabet oluşturmuş olurlar.

Bu gibi nedenlerle bizim medya seçmenin siyasi tercihlerini etkilemekten uzaktır.. Halk ve seçmen siyasette hep medyanın tersini yapmıştır. 2002 seçimlerinden önce Tayip Erdoğan'ın aleyhine yazmamış olsaydı, AKP bu kadar oy almazdı. Bu günde AKP'nin kan kaybının en büyük sorumlusu yandaş medyadır.Yani hep halk medyanın tersini yapıyor.

Özet olarak; Kim tarafından yapılırsa yapılsın, Bir gazetenin toplumu kendi çıkarı, hırsı ve geleceği için kullanması yani istismarı er-geç anlaşılır… Önce gazetenin tirajı azalır… Sonra o gazete tarihe karışır.

 

Yazarın Diğer Yazıları