İyilik üzerine…

İyilik nedir?.. Sözlükler şöyle tanımlıyor iyiliği:"Maddî bir karşılık beklemeden insanî duygularla yapılan davranış ve fiiller." Esasen hayatın gayesi de bu değil mi? Yani insanoğlu dünyaya iyilik yapmaya gelmedi mi? Atalarımız ne güzel söylemiş:"İyilik gibi hayatta sermaye olmaz."

İsterseniz önce "Hayat sermayesinin kârı iyiliktir" diyen Yusuf Has Hacib'e kulak verelim:

Eğer halkı idare edecek bir duruma gelirsen, sözle ve le her vakit iyilik et.

Gençlik kaçar ve hayat uçar, bu rüya gibi dünyadan kendin çabuk göçersin.

Hayatı sermaye yap, bunun kârı iyiliktir; bu sana yarın için iyi yiyecek ve giyecek temin eder.

Dinle, insanların iyisi ne der: Yürüyen ve nefes alanların hepsi sonunda ölecektir.

Dünyaya nice erler geldi, düşün; bir müddet ömür sürdükten sonra yine göçüp gittiler.

Gerek bey, gerek kul, iyi veya kötü; kendileri öldü, fakat onların nişanı olarak yalnız adları kaldı.

Şimdi bu yere sahip olmak sırası sana gelmiştir; sen herkesten iyi ol ve hep iyilik yapmaya çalış.

Her yaşayan er-geç ölecek ve toprağa düşecektir; insan iyi nâm ile ölürse, adı yaşar.

İnsanların dillerden düşmeyen iki türlü adı vardır: Biri iyi, biri kötü; bunlardan biri dünyada kalır.

Kötü sövülür, iyi övülür; iyice dikkat et, canın hangisini ister?

Ey temiz kimse, iyi olursan, adını överek anarlar; eğer kötü olursan, seni söverek yâd ederler.

Küstah Dahhak neden sövüldü de Feridun neden methe ve ikbâle kavuştu?

Biri (Feridun) iyi idi, onu övdüler, birisi (Dahhak) ise kötü idi, ona sövdüler. (bk. Yusuf Has Hacib: Kutadgu Bilig -Çeviri: Reşid Rahmeti Arat- TTK Yayınları, Ankara 1985, s. 28)

Demek ki hayat mücadelesinde başarılı olabilmek, geride hayırla anılacak bir ad bırakabilmek için öncelikle iyi insan olmak gerekiyor. Metinde zikredilen iki mitolojik şahsiyetten Dahhak zulmü, Feridun da adaleti temsil eder. Dolayısıyla zalimler lanetle anılacak, adalet sahipleri de hayır dua ile… Hangisine talipsiniz?

Esasen dinin özü de âdil olmak, iyiliği emretmek (emir bil-mâruf) ve kötülükten sakındırmak (nehiy anil-münker) değil midir?   

Bu konuda C. Hak şöyle buyurur:"Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun." (Âl-i İmran Sûresi, Âyet: 104)

Bu âyetin tefsirinde Celâl yıldırım şunları söyler:"Yukarıdaki âyetle İslâm daha çok Müslüman bir ülkeyi idare edecek kadronun hem vasıflarını, hem de görevlerini özetlemiş bulunuyor. O halde rastgele, sıradan, seviyesiz insanların ülkeyi keyfine göre idare etmesine Allah razı değildir. Medine'de uzun yıllar kan gütme davasını sürdüren iki önemli kabilenin arasını bulup onları kardeş yapan Hz. Peygamber efendimiz en büyük lider olarak insanları zümrelere ayırmadı, ayrılanları barıştırıp birlik ve dirlik sağladı." (bk. Celâl Yıldırım: KUR'ÂN-I KERİM Meâl ve Tefsiri, Tercüman Yayınları, İst. 1982, s. 64)

Bu arada şunu da hemen belirtelim ki gerek Yusuf Has Hacib gerekse Celâl Yıldırım iyilik konusunu daha çok idareciler bağlamında değerlendiriyorlarsa da "Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır" (bk. Enbiya Sûresi, Âyet: 105) ifadesi gereği herkesin, gücü nispetinde iyiliği yaygınlaştırmak ve kötülüğü ortadan kaldırmakla mükellef olduğu açıktır.

Kısacası; iyilik yapmak, âdil olmak ve kötülükten sakınmak… İşte bir sacayağı misali toplumu ayakta tutan davranışlar… Bunların olmadığı yerde zulüm vardır, haksızlık vardır, kötülük vardır. 

***

ACZİMİN GİRYESİ:

İYİLİK

İyilik yap sonra denize at, Hâlık da bilir

Eminim, bütün canlılar gibi balık da bilir.

(Li-müellifihî)

 

Yazarın Diğer Yazıları