"Ağırlaştırılmış İslam" daha mı iyi!

Diyanet İşleri Başkanımız böyle buyurmuş; İslamiyet'te "Şeker Bayramı" diye bir bayram yokmuş.

Bu ifade Ramazan'ın kutsallığını hafifletiyormuş!

İslamiyet'te, bebeklerin kolundan, bacağından tahrik olup, şehvete kapılıp onları istismar etmek var mı peki?

İslamiyet'te, okut diye, eğit diye sana emanet edilen çocuğu cariyeleştirmek var mı?

İslamiyet'te, İslamiyet'in ilk emrine uymak derdindeki çocukları diri diri yakmak pahasına kaçak bina yapmak, kaçak elektirik kullanmak, usulsüz doğalgaz kullanmak var mı?

İslamiyet'te, başını örtmeyen kadını kiralık-satılık ilan etmek var mı?

İslamiyet'te, "dayak" kadının şükretmesi gereken bir "ilgi, sahiplenme biçimi" mi?

İslamiyet'te, devletin malı deniz mi?

İslamiyet'te, seçilmiş insanların kazanılmış haklarını yani kul hakkını hem de Ramazan günü afiyetle yemek sevap mı?

İslamiyet'te, "sesini duyurmak için" yalan söylemek, iftira atmak misal oyların çalınması gibi bir hadise olmadığı halde "çaldılar" demek serbest mi?

İslamiyet'e, bayrağı, vatanı, devleti "düşmana teslim etmek" var mı?

İslamiyet'te, kişiye secde etmek, kişiyi peygamberleştirmek, kişiyi tanrılaştırmak var mı?

İslamiyet'te, "kişiye itaat farzı" var mı?

İslamiyet'te, babanın öz kızını öperken şehvet duyması var mı?

İslamiyet'te, SMS'le boşanmak var mı?

İslamiyet'te, ülkende çocuklar ilaç bulamadığı için ölürken, anne-babalar işsizlikten parasızlıktan mama çalmak zorunda kalırken, evine odun kömür alamayan anne çocuklarını ısıtamıyor diye intihar ederken 1 milyon liralık makam aracına binmek var mı?

Şeker Bayramı'nın herkesi kucaklayan "hafifliği" mi zedeler İslamiyet'in "kutsallığını" yoksa sıraladığım gibi sayısız sapkın düşüncenin, çarpık uygulamanın ağırlığı altında ezilip can çekişmesi, inananların arkalarına bakmadan kaçmalarına yol açıp, başta Deizm olmak üzere yeni arayışlara sürüklemesi mi?

Bahriye…

Tatilcilere son kitap tavsiyem, Aydınlanma Yolunda Bir Ömür / Bahriye.

Türkiye'nin İlahiyat Fakültesi'nde cübbe giyen ilk kadın akademisyeni, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahriye Üçok'un nasıl öldüğünü değil nasıl yaşadığını anlatmış Elfin Tataroğlu kitabında;

Militanlaşmamış naif bir dille.

Kin, nefret, öfke ayinlerine boğulmamış sade, dümdüz cümlelerle.

"Allahsız, kitapsız" diye katledilmiş bir kadının kimsenin yüzleşmeye yanaşmadığı "dindar" kimliğinin hikayesi Bahriye;

Kocası tarafından aldatıldıktan sonra, Bahriye'nin doğumuna günler kala eve bırakılmış bir "boş ol" notuyla terk edilmiş, 26 yaşında, kucağında el kadar bebeğiyle, 50'li yaşlarındaki bir adamla "ikinci eşi" olmak üzere evlendirilen, onun ölümünden sonra bir yandan  yüreği pır pır Milli Mücadele'yle birlikte atarken, diğer yandan Trabzon, İstanbul, Ordu hattında, hayvan vagonlarıyla bitişik yolculuklarla getirdiği malları satarak ayakta kalma ve güçlü bir kız yetiştirme mücadelesi veren bir annenin; Nadire Hanım'ın hikayesi…

İlk adımlarını atarken, okula başlarken, mezun olurken, karne günlerinde, bayramlarda, nikah masasında gözlerinin sürekli aradığı, hiç tanımadığı babasına hasret, "eksik" bir kızın hikayesi…

Daha 6 yaşındayken Kur'an-ı Kerim'i hatim etmiş, sonrasında da uzun süre Kuran kurslarına devam etmiş, İslamiyet'i anladığına inanmış ve içselleştirmiş, bu haliyle yaşamaya çalışmış dinine bağlı bir kadının hikayesi…

İslamiyet'in çağının önünde, Batı'nın, Avrupa'nın önündeki medeniyet tasavvurunu keşfetmiş, ömrünü İslam'ın aydın, aydınlık, ilerici yüzünü anlatmaya adamış bir takım şekli ısrarları "siyasi kaynaklı" oldukları gerekçesiyle reddetmiş ama çarpıtılanın aksine "samimi bir inançtan kaynaklanıyorsa saygı duyarım" demeyi de ihmal etmemiş gerçek bir savaşçının hikayesi…

Biraz da aslında annesini öldüren bombayı bilmeden hatta "bomba" diye şakaya da vurarak kargodan kendi elleriyle almış, annesinin ölümüne tanık olmak durumunda kalmış, annesinden eline illaki çok değerli olan birçok başka şeyle birlikte bir de "anlaşılamamış olmak" gibi bir ukde kalmış, gencecik bir kızın, Kumru'nun hikayesi…

Kimi meselelere onunla aynı pencereden bakmayan dolayısıyla aynı sonuca varmayan, yaşıyor olsa kimi çıkışlarını muhtemeldir ki tartışmaya açacak olan ama katledilmiş olmasını da lanetleyen bir kadın olarak tavsiye ediyorum Bahriye'yi…

Okuyun; içiniz acırken yakalayacaksınız kendinizi illa bir yerde.

Telaş etmeyin; fikri hür, vicdanı hür bir insan olduğunuzu gösterir bu sadece.

 

Yazarın Diğer Yazıları