Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

S400; kaçınılmaz çöküş mü?

16 Nisan anayasa değişikliklerinin yönetilemez hale getirdiği Türkiye'nin iç ve dış politikası alarm vermeye, kaçınılmaz bir çöküşün yaklaşmakta olduğunun işaret fişeklerini fırlatmaya devam ediyor.

Kaçınılmaz Çöküş Prof. Ümit Özdağ'ın son kitabının adı. Kitap, Türkiye'yi 17 yıldır yöneten AKP iktidarının yarattığı dörtlü devlet krizinin anlatıldığı, uyarı ve önerilerin yer aldığı çok değerli bir çalışma. Türkiye'yi yönetenler dahil her Türk vatandaşının okuması gereken bir kitap.

Dış politikada da kaçınılmaz çöküş hızla derinleşiyor. Görünürde tek bir kriz var; S400-F35 krizi. Ama iktidar onu da konuşmuyor.

Daha önce yazdım. S400 mü, F35 mi krizi sanal bir krize dönüştü. Dış politikada kaybedilen diğer mevzilerin üstüne örtülen bir örtü gibi.

En son Al Monitor kaynaklı bir haberde ABD'nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey'nin bir açıklama yaparak ABD, Türkiye ve SDG'nin güvenli bölge konusunda anlaştığı yazıldı çizildi. Türk yetkililer bunu düzeltme ihtiyacı bile hissetmedi. Düzeltilecek ne var ki? Daha ne olsun, Türkiye'nin ağırlığı terör örgütü YPG'den oluşan SDG ile görüşüp anlaştığını iddia eden bir haberden daha vahim ne olabilir çöken bir Türk dış politikası için?

Tam da bu esnada Türkiye'nin Dışişleri Bakanı IKBY'nin yeni başkanı Neçirvan Barzani'nin yemin törene katılıyor. Törende sözde Kürdistan şehitleri için yapılan saygı duruşuna iştirak ediyor.

Bu yemin törenine katılarak Barzanistan'ı tanıyoruz, onu doğrudan muhatap alıyoruz mesajı vermiş olmuyor musunuz? Sonra da Irak'ın birliğinden bütünlüğünden bahsetmek ne kadar inandırıcı oluyor? Bu Irak'ı bölmeye yönelik Amerikan-PKK politikalarına destek değil mi?

S400-F35 sanal bir kriz olmasa ve yukarıdakileri örtmese, seçimlerden sonra S400'lerden geri adım atılmayacak olsa;

(1) ABD savunma bakanının gönderdiği ültimatom gibi mektup cevapsız bırakılır mıydı?

(2) Mektuptaki tehdit dolu sözler yutulup "İki ülke arasındaki savunma ve güvenlik konularını kapsayan söz konusu mektup" diyerek kamuoyuna duyurulur muydu?

MSB İnternet sitesine bakıldığında İngilizce açıklamada yukarıdaki ifade aynen dururken, Türkçe bölümüne mektuptaki ABD tarafının tehdit ve talepleri kamuoyu baskısı nedeniyle  özet olarak sonradan ilave edilmiş. Ama o ilk paragraf halen dururken çarpık bir duyuru olmuş bu haliyle. Bu bile dış politikada ne yapıldığının bilinmediğinin göstergesi.

ABD bu mektupla diyor ki "Seni F35 projesinden fiilen çıkardım. 12 Haziran'daki ortaklar toplantısına katılamayacaksın. Eğitim için yeni personel almayacağım hatta buradakilerin eğitimini de sonlandırdım. Çıkarılma işi 31 Temmuz'da resmileşir." Türkiye'den tek bir ses yok. Olmadığı gibi MSB halen stratejik ortaklıktan bahsediyor.

Bu mektup 1964'teki Johnson mektubundan ve 1974'de silah ambargosundan da ileri, daha ağır. Sadece askeri bir yaptırım söz konusu değil, ekonomik, ticari yaptırımlardan da bahsediyor. Trump'ın ekonominizi mahvederiz twiti burada vücut bulmuş.

Eğer tek sistem S400 gelirse, ki ben ABD ile özellikle Suriye ve yeni açılım sürecinde mutabık kalındığını ve S400'lerin gelmeyeceğini düşünüyorum, Türkiye kendisinin hava savunma ihtiyacının küçük bir bölümünü karşılayacak ve 2,5 milyar dolara mal olacak sistemi şimdi hayal bile edemeyeceği siyasi, askeri, ekonomik bir bedelle almış olacak.

Bu mektuptan sonra karar verilmesi gereken bu kadar yüksek bedelle bu S400'ler (hele teknoloji transferi vs yoksa, ki yok)  alınmalı mı alınmamalı mı sorusudur.

Burada bedelin çok iyi hesaplanması gerekiyor. F35'ten çıkarılmamız halindeki maddi kayıplar en başta, bunu hesaplayabiliriz, ya hesaplanamayanlar? F35'ler alınmazsa onun yerine hangi uçak konacak? Türk Hava Kuvvetlerinin muharebe gücü ne olacak? Uçaklar havalanamamaya başladığında ne yapacağız?

İkinci perdede genişleyecek diğer askeri yaptırımlar Türk Hava ve Deniz Kuvvetlerini nasıl etkileyecek? S400'ü alan TSK'nın tüm NATO tatbikatlarından ve operasyonlarından dışlanması söz konusu olacak. Kağıt üzerinde NATO üyesi fiiliyatta ittifak dışı. Bu muameleye razı olacak mıyız? Ve üçüncü safhada gelecek ekonomik yaptırımlar.

Nitekim bu yaptırımları öngören bir karar tasarısı ABD Kongresi komitesinde kabul edildi.

Askerler bir harekat tarzını seçerken onu UTK testine tabi tutar. Uygun mu? Tatbik Edilebilir mi? Kabul edilebilir mi? Başından bu yana iyi yönetilemeyip bize karşı silaha dönüşen S400 projesi getirildiği bu haliyle UTK testini geçmez.

İçişleri Bakanı Soylu ise S400 alımını özgürlük ve bağımsızlık deklarasyonu olarak tanımlamış. Bu ne mantıktır? Özgürlük ve bağımsızlığın tanımı Bakan beyin kafasında nedir bilmem ama fikriyle üretimiyle hiçbir şeyi sana ait olmayan silah sistemini almakla nasıl özgür hissediyorsun ki? Böyle bir silah her an sana karşı silaha dönüşür unutmayın.

Bakan bey, silahı ancak kendin üretirsen özgür ve bağımsız olursun.

Rus silahı alarak bağımsız olunmaz. Sadece bağımlı olduğumuz yerlerin sayısı artar. Rusların yaptığı ve bize sattığı silahla özgürüz bağımsızız diye övünmek iş bilmezliktir. Böyle konuşarak ancak ülkeyi dalga konusu yaparsınız, kaçınılmaz çöküşü hızlandırırsınız.

 

Yazarın Diğer Yazıları