Onlar yaptılar, yine yapacaklar; ya siz?

Ne "biz" ve "onlar", ne "siz" ve "onlar" gibi ayrımlara gitmeyi istemem ama "onlarla" bir tutma haksızlığını da ne kendime yaptırırım, ne size yaparım.

Dolayısıyla el mecbur bir sınır çekeceğim aramıza; akıldan, mantıktan, vicdandan vareste olmayan için "onlar"ın ne olduğu ortada:

***

HDP Eşbaşkanı'nın "Kürdistan'da kazanacağız" ifadesi üzerinden  -HDP'ye değil ha- durumu çarpıtarak CHP'ye yüklenip, haftalarca meydan medya "Türkiye'de Kürdistan diye bir bölge var mı?" diye bağırdılar.

Cumhur İttifakı'nın AK Partili adayı Binali Yıldırım, hem de Diyarbakır'da, hem de Kürtçe'yle karışık konuşmasında "Kürdistan" dedi, "Lazistan" dedi; sanki hiç öyle bir şey söylememiş gibi davrandılar.

***

Irak'tan fiilen böldükleri Irak'ın kuzey bölgesini, resmi olarak da ülkeden ayırmak üzere "Kürdistan" referandumuna gittikleri için çok öfkelenmiştiler Barzani sülalesine. Bölgeye giriş ve çıkışlar kapatılmıştı. Kuzey Irak yönetimi "bakalım petrolü hangi kanallarla nereye akıtacak veya satacak"tı. Vanayı kapatacaklardı. Ve hatta  tam "bir gece ansızın gidiyorlardı" ki, a-aaa "Neçirvan" geldi!

(Acaba nasıl? Tanımadığımıza göre gelememesi gereken Erbil'den mi yoksa Bağdat'tan dolanarak mı geldi!)

Söz konusu referandumdan sonra, tıpkı öncesinde amcası Mesut Barzani'nin yaptığı gibi, Türkiye'yi hedef alan küstah açıklamalarda bulunmuş ve hatta Türk ordusunun herhangi bir operasyona kalkışması durumunda "karşılık vermekle" tehdit etmişti ülkemizi Neçirvan Barzani; şimdi "Neçirvan"laşabildiğine göre çoktan bunları da yaladı, yuttu, sindirdi demek ki iktidar sahipleri.

***

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı televizyon programında -sanki öyle bir kural varmış gibi- kırmızı beyaz değil de mavi-beyaz kravat taktı diye Yunanistan bayrağının renkleri üzerinden "Pontus" iftiraları yinelendi. Bugün, gönüllerinin başkentinde, "payitaht!"ta, "sözde Kürdistan"ın paçavrasını dalgalandırarak bir kere daha "bayraklaştırıyor" kendileri!

Hayır, kravat renginden aidiyet tescili yapılacaksa bilelim de, biz de, misal bir iktidar sahibinin sık sık taktığı o yeşil kravatı bundan sonraki ilk görüşümüzde, hani şu Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında polisiye filmlere taş çıkartacak türden katliam operasyonları yapan, hani şu "şehit" varsaydıkları, ardından gıyabi cenaze namazları filan kıldıkları Mursi'nin de katillerinden olan Suudi Arabistan'ın muhipliğine yoralım bu tercihi!

***

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarına uygun olarak kurulmuş -Öyle olmasaydı kurulamamış olması gerekirdi değil mi? Öyle değilse nasıl kuruldu? Kurulmasına kim izin verdi?-,

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarına uygun olarak faaliyet gösteren -Öyle olmasa çoktan kapatılmış olması gerekirdi değil mi? Öyle değilse neden ve nasıl kapatılmıyor? Neden ve nasıl seçime girebiliyor, kim ve hangi yetkiyle izin veriyor, göz yumuyor? Öyle değilse nasıl oluyor da TBMM'de temsil makamında oturabiliyor; maddi olarak bizatihi devlet tarafından bakılıyor besleniyor?- ,

Halde resmi olarak "legal" durumdaki bir siyasi partinin, HDP'nin seçmeninden de oy istedi diye demediklerini bırakmadılar Millet İttifakı'nın, CHP'li, seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na. (Hoş Cumhur İttifakı'nın adayı istemişti de duymazdan gelmişleri onu itinayla.)

Artık hangi mantık ekolünde yeri var yahut var mı takdiri sizin; bundan ibaret bir "illiyet bağı(!)" kurarak başta seçilmiş Başkan İmamoğlu olmak üzere, CHP ve İYİ Parti yöneticilerini alenen terör örgütleriyle işbirliği yapmakla suçladılar. İddiaları oydu ki, eğer geçmişte HDP'ye oy verenlerden bu seçimde Millet İttifakı'nın adaylarına oy verecek olanlar olursa İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i PKK yönetecekti. Su saati okumak bahanesiyle teröristle dayanacaktı her ay kapınıza!

Şimdi, HDP'nin "siyasi kolu" olmakla suçlandığı PKK'nın, İmralı'daki -artık böyle durumlar için istihdam edildiği izlenimi veren- cani başından medet umuyorlar. Devletin haber ajansına, bir terör örgütü başının, elinde onbinlerce Mehmet'in kanı olan, elinde bebeklerin, kadınların, kızların kanı olan bir celladın borazanlığını yaptırıyorlar; HDP'nin oylarını kendilerine çekebilmek için!

***

Sonuç olarak, onlar "yaptık, yine yaparız" diyorlar.

Ya siz?

Olağan ülkelerde bir belediye seçimi böyle olmaz ama, madem ki "açılım"a varan vaatler, terörist başıyla pazarlıklar var masada, o zaman yarın siz de bir nevi bunun kararını vereceksiniz;

Yaptıklarını yapsınlar mı? Yapamasınlar mı?

Yeni bir Habur'un, Oslo'nun "yaptıranı" mı olmak istersiniz mesela; yaptırmayanı mı?

 

Yazarın Diğer Yazıları