Bu sonuç adamı "Başkanlık"tan caydırır alimallah

Hepimizin aklıyla alay eder gibi, yok alay hafif kalır, hepimizin aklına hakaret eder gibi, "Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu" diyerek seçim iptal ettirmeleri…

"Seçilmiş" bir belediye başkanına, hakkı olan mazbatayı vermemek için yapıp ettikleri….

Bir ara kendileri kazanana kadar süreceğini düşünemeye başladığımız o bitmeyen yeniden sayımları oy nöbetleri…

Seçimin iptalini isteme gerekçeleriyle, seçim iptalinin gerekçeli kararı arasındaki maddi tutarsızlıklar…

Aynı zarftan çıkan üç oyun şaibesiz kabul edilip, bir tanesinin sayımının çok derin tezgahlar, küresel kumpaslar, üst akıl operasyonlarıyla yapıldığını savunabilmek garabeti…

Aylarca "beka" deyip Öcalan'dan medet umar hale gelmek, aylarca HDP'lilerin "Kürdistan"ı üzerinden CHP ve İYİ Parti'yi itibarsızlaştırmaya çalışıp da kendi adaylarının "Kürdistan" hitabında bulunması…

"Pontus" ayıbı…

Hepsini alt alta sıraladığınızda, 23 Haziran gecesi hakkın yerini tarihi bir farkla bulmuş olmasını, seçmenin cevabını "tokat gibi" benzetmesine layık netlikte vermiş olmasını, elbette bir vicdan ayaklanması, kitlesel bir uyanış varsaymak mümkün.

Elbette, Ekrem İmamoğlu'na da uyarlanan şarkıdaki gibi seçmenin;

"Uyu deme uyuyamam

Yürü deme yürüyemem

Sus deme susamam" demiş olabilir; gerekçeleri sağlam.

Bu iyi ihtimal.

Ama bir ihtimal daha var;

İttifaklar.

Zira…

Çözüm süreci boyunca gözünün önünde ceryan eden onca ihanete rağmen, musalla taşlarına sığmayan şehit cenazelerine, Öcalan'a hemen her gece neredeyse bütün televizyon kanallarında döşenen methiyelere rağmen…

"Anası ağlarken"…

Yahut mevzu bahis hak-hukuksa, "Ergenekon" yaftasıyla hem Türk tarihi karalanır, hem toplumun en "rol model" isimleri itibarsızlaştırılırken, Balyoz kumpasıyla Türk Ordusu'num milli kanadı tasfiye edilir ve yerine kendi ülkesine düşman askerler ikame edilirken…

Bir türlü uyanamayan seçmenin aniden uyanışından ziyade, "ittifaklar"ın, MHP'nin oyunun yetmediği, HDP'den başka çalacak kapının da kalmadığı anda ters tepmesinin sonucu olamaz mı o tarihi fark?

Ayan beyan ortadaki maske düşüp de kel görününce, "beka" söyleminin "Öcalan'ın mektubuna rağmen" ülkücüleri, "Öcalan'ın mektubu"nun da 31 Mart'a kadar toptancı bir yaklaşımla algıda teröristleştirilen HDP seçmenini AKP'ye oy vermeye iknaya yetmediği belli.

Demem o ki…

"Toplumun her kesimi kucaklamak" klişesinde vücut bulan birleştirici, bütünleştirici, Anayasa'nın emrettiği koşullarda eşitleyici bir tavrı sergileme, sergilese de bununla milleti ikna etme şansı kalmamış, iki dünya bir araya gelse Türk Milliyetçileriyle, Öcalan'dan eşzamanlı destek alması da mümkün olmayan bir siyasi liderin, koltuğunu sınırlı ittifak alternatifleriyle koruyamayacağını görmek için kahin olması gerekmediğine göre…

"Öyle böyle birinci parti hâlâ benim" diyerek, "Başkan" bizatihi kendisi tartışmaya açabilir "Başkanlık Sistemi"ni tez vakitte!

23 HAZİRAN'IN MALİYET HESABI

Ne kadara mal oldu acaba?

Yani, zaten seçilmiş olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını yeniden seçmek?

Üstelik sadece ne kadara değil neye de mal oldu aynı zamanda;

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesinin hem mali faturası önemli hem milli faturası; es geçmemeli. Örtbasına izin verilmemeli.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunun vekaleten Vali Bey'e devredilmesinden 22 Haziran akşamına kadar geçen sürede, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde neler alındı, neler satıldı?

"Son bir vurgun"u kimler yaptı; kimlere yaptırıldı?

Bilgi, belge, kayıt, veri, "delil"; neler buharlaştırıldı?

"Tarihi" canlı yayın gecesinde, Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nin önünde "sobe"lenen o ucu bucağı olmayan konvoy buzdağının "görünen" kısmı; Binali Bey'in kampanyası için devletin hangi imkanları kullandı? Hangi kurumun kasasından -sadece lojistik destek için mesela- ne çıktı?

Sonra…

Zaten idama mahkum olmuş -idam cezası kaldırıldığı için cezası ağırlaştırılmış müebbet olarak uygulanan- ve son nefesine kadar cezaevinden çıkamayacak durumdaki Allah bilir tabii de yaşını filan da düşününce zaten bir ayağı çukurdaki biri "daha kötüsüyle" olamayacağına göre nasıl bir vaatle harekete geçirildi? Nasıl bir pazarlıkla? "Beka"mız? Sözde "devlet" talepleri? Paçavralarını bayraklaştıracakları yeni bir çözüm süreci? İmralı'nın da kapılarını açabilecek türde bir "af"? Ömür boyu dokunulmazlık ve konforlu bir hayat garantisi? Avrupa bileti? Ne vardı pazarlık masasında? Kaç şehidin kanına değer görüldü üç beş aile şirketi/vakfının mamasının kesilmemesi?

 

Yazarın Diğer Yazıları