23 HAZİRAN'IN PERDE ARKASI- 2 - AKP niçin kaybetti?..

Türk siyaset tarihinde görülmemiş bir hoşgörü ve destek gördü AKP...

Toplum 1980'den sonra hiçbir siyasi partiye göstermediği ilgiyi AKP'ye gösterdi ve Erdoğan'ı 17 yıl iktidarda tuttu...

Peki; 25 yıldır yerelde, 17 yıldır da devlette iktidar olan Erdoğan'ın zihniyeti 31 Mart'ın ardından, 23 Haziran'da niçin kaybetti?..

Siyaset şımarıklığı, pervasızlık, bananecilik, "güç zehirlenmesi", duyarsızlık, ilgisizlik, kibir ve tüm bunlardan kaynaklanan vahim hatalar kaybettirdi AKP'ye...

Topluma sırt çevirmenin, toplumdan destek alırken milletin sorunlarına duyarsız kalmanın, tüm bu gaflet mekanizması devam ederken rakibi ciddiye almamanın ve bu sırada da denize düşerken yılana sarılmanın (!!!) yıkımını da yaşadı AKP...

Herkes farkında; Türkiye'nin en büyük sorunları ekonomik sarsıntılar, işsizlik, tüm bunlardan kaynaklanan ve son yıllarda da zirve yapan sosyal bunalımlar...

Türkiye'de, tarihte görülmemiş biçimde cinayet ve cinnetler arttı, intihar sayıları ürkütücü boyutlara ulaştı, boşanmalarda rekor kırıldı, kadına yönelik şiddet kahredici boyutlara ulaştı, taciz-tecavüz rezaletleri Kur'an kursları ve tarikat- cemaat yurtlarına kadar sıçradı ve tüm bunlar yaşanırken sosyal devlet harekete geçmedi, yeterli önlemi almadı...

Tam aksine AKP, yandaşlar içerisinde yaşanan çarpıklıklara göz yumdu, olayların üzerini örttü, hatta rezilliklerin yaşandığı tarikatlar devletten destek aldı, bürokraside itibar gördü...

Bu cephede yaşanan olaylar yalnızca AKP karşıtı yüzde 50 oranındaki kitlenin tepkisini çekmedi, Erdoğan'ı 17 yıldır hükümette tutan dinci- muhafazakar ya da mürit- militan kesim arasında da tepki görmeye başladı...

Çünkü dinciliği kullanan siyaset merkezlerinin, dini bile yıpratmaya başlaması toplumda infial yaratırken, iktidar partisi yaşananları "güç zehirlenmesi"nin şaşkınlığı yüzünden görmezden geldi ve AKP itibar kaybederken yavaş yavaş tükenmeye başladı...

İMAMOĞLU RÜZGARI...

AKP'nin erimeye başlamasında elbette tarımın çökmesi, ithalat ve ihracatın durması, yüzbinlerce esnafın kepenk kapatması, döviz çalkantısının ekonomide belirsizliği arttırması, işsizlik ve benzer sosyo-ekonomik sorunların payı çok büyük...

Ancak iktidarı yerel seçime doğru giderken erozyona uğratan siyasal gerekçeler çok daha etkili oldu...

Çünkü son 25 yılda Erdoğan ve ekibinin karşısına ilk kez siyasetin enstrümanlarını da ele geçiren bir figür çıktı...

Üstelik İstanbul'un en uzak ilçelerinden birinde, "sessiz güç" gibi bekletilen bu figür, toplumun politik travmalar yaşadığı, insanların kavgacı - hırçın - saldırgan - yorucu siyaset yüzünden bunalıma girdiği bir dönemde, sakin- yumuşak - kucaklayıcı ve tepkileri tolere eden anlayışıyla, millete "huzur" vermeye çalışan bir isimdi...

AKP'nin kibrinden yanına yaklaşılmıyorken, tepeden bakmacı zihniyetin halk nezdinde nasıl itibarsızlaşarak dağıldığını da gösteren bir "ayna" gibi görev yaptı muhalefetin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı...

Evet; hiç kuşkusuz siyasette de kahramanları koşullar belirliyor...

Erdoğan ve AKP siyaseti toplumu öylesine kıskaçta tuttu ki, bu sırada sorunları çözülmeyen kitleler nefes almaya çabalarken kendi umudunu da, kendisine en yakın duran-kucaklayan figüre dayanarak yükseltmeye çalıştı...

İşte Ekrem İmamoğlu;  Erdoğan'ın elinden aldığı siyasi enstrümanlarla halkı çok kısa sürede kucakladı ve kendi çekiciliğiyle AKP'ye tarihte görülmemiş bir sarsıntı yaşatmayı başardı...

Bu sarsıntı öylesine büyüktü ki; AKP, Millet İttifakı'nın adayı olarak kitleleri muhalefet safına çeken Ekrem İmamoğlu coşkusu nedeniyle İstanbul'da yaşadığı erozyonu tüm Türkiye'de de etkili biçimde hissetti... Rüzgar bu kez metropolden yayılmıştı...

İşte bu sırada rakibi küçümsemenin dışında, bertaraf etme, itibarını düşürme ve karalamalarla geri plana atma çabaları da AKP'ye son seçimde büyük hatalar yaptırdı... Peki, neydi o hatalar?..

ERDOĞAN'IN VAHİM HATALARI!..

Meselenin özeti çok nettir aslında; bir "şiir" yüzünden cezaevine atılınca haksızlığa uğradığı şeklindeki algı nedeniyle siyasette büyüyen Erdoğan, rakibine haksızlık yapmanın nasıl kötü sonuçlar ve yıkıcı etkiler doğuracağını kestiremedi...

Yani aslında Erdoğan'ı, "yalnızca bana yapılan haksızlık iyiydi" şeklindeki o gafleti de tüketti...

Ve AKP, 31 Mart'ta küçük farkla da olsa seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu'nun elinden mazbatasını alarak kendi ayağına ilk kurşunu sıkmış oldu...

"Seçim bir oyla da kazanılır" savunmasına rağmen YSK üzerinden oynanan oyunlarla, CHP adayının bertaraf edilmesi yalnızca uzun yıllardır sandığa gitmeyenleri oy kullanmaya yönlendirmedi, aynı zamanda AKP tabanında Hz. Ömer'in adaletine inanan kitleleri de iktidara karşı harekete geçirdi.

Yandaş medyanın 23 Haziran öncesi de İmamoğlu'nun memleketine-ailesine başkanlık dönemindeki çabalarına yönelik itibarsızlaştırma saldırılarını yoğunlaştırması onu kısa sürede daha "mazlum" hale getirdi...

Bunlar yetmezmiş gibi, Ordu'da, devletin valisinin artık sıradanlaşan "VIP" salonunda İmamoğlu'nu ötelemesi ve adeta aşağılamaya çalışması da halkın büyük öfkesini çekti...

Zaten AKP'ye yönelik tepkileri yükselen kitleler magazin figürü-sıradan şarkıcıların bile kullandığı VIP salonuna muhalefetin adayının alınmamasını ikiyüzlü bir aşağılama çabası olarak gördü ve "haksızlığa uğradı"ğı için İmamoğlu'nun arkasında daha çok saf tuttu...

Gelelim AKP'yi sarsan ve tükenişe - mağlubiyete götüren son vahim hataya...

CHP ve İYİ Parti'yi, neredeyse "PKK ile işbirliği" yapmakla suçlayarak, sürekli "beka" konusuna dikkat çeken AKP'nin seçimi kazanmak için İmralı ve Kandil Dağı üzerinden yürüttüğü ürkütücü hamleler kendi ayağına ikinci kurşunu sıkmasına yol açtı!..

Öcalan'ın, seçimin "boykot" edilmesini isteyen mektubu ve kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ın devletin televizyonunda konuşturulması hem MHP tabanını ürküttü, hem de merkez sağdaki seçmenin tepkisini çekti.

Demirtaş'ın cezaevinde olması nedeniyle de Güneydoğulu seçmeni zaten kaybeden iktidar; merkez sağ, MHP, Saadet Partisi ve AKP tabanından İmamoğlu'na verilen en az yüzde 4 oranındaki oyla İstanbul'u elinden kaçırdı...

Ve hiç kuşkusuz, rüşvet - yolsuzluk rezaletleri, yandaşlık - adam kayırmaca, doğa katliamları, FETÖ'nün siyasi ayağının gözardı edilmesi, parlamenter demokrasiden uzaklaşılması, en önemlisi de Atatürk ve laik cumhuriyete yönelik saldırıların toplumu ürkütmesi de AKP'nin sonunu hazırlayan etkenler olarak öne çıktı...

YARIN: İmamoğlu nasıl kazandı?..

 

Yazarın Diğer Yazıları