Muhalefet akıllı politika üretmeli

Ak Parti, ilk kurulduğunda, biraz da Turgut Özal'a özenerek farklılıkları bünyesinde toplamak istedi. Beceremedi. Beceremedi derken, maksadı, bünyesine aldıklarını, olduğu gibi kabul etmek değildi; kullanmaktı. Fark edenler bir bir koptular. Köleliğe isyan edenler kıyıya çekildiler. Veya yerlerine geçeceklerini düşündüklerini bir tarafa ittiler. Tren metaforuyla anlattıkları vaziyet, aslında, trene inme veya binme değil; şu veya bu yolla trenden atma veya atlamaya zorlamadır.  

İlla imam hatip dediler, illa cemaat dediler, illa "cep" dediler, illa bizden olsun çamurdan olsun dediler, illa bizim vakıf, bizim dernek dediler; alanlarını daralttıkça daralttılar, dünyada olup bileteni bırakın hemen bir adım ötelerinde neler olduğunu görmek istemediler.

Reis ne derse o politikası, karşısındakini düşman ilan etme, 50+1 bize yeter, gerisi gebersin anlayışı tepeden aşağı indiriverdi. Öyle bir hezimete uğradılar ki, toparlanmaları imkânsız hâle geldi.

 Bülent Arınç'ın bir sözü var. İç muhalefete geçmesinler, Saray'a yamansınlar, diye Yüksek İstişare Kurulu'nu (YİK) uydurdular ya... İşte onun çok konuşan, konuştukça açık veren üyesi. Bilirsiniz. "YİK'e, bilgim var, tecrübem var onun için tercih edildim." demiyor, "Sadakatimden dolayı seçildim." diyor. Kime sadakat? "Tek adam"a...  Maaşını soranlara "edepsizler" demiş, hakaret etmişti. Kendince sözünü düzeltmek istedi. Bunu geçeyim. Attığı başka tivitinde şunu yazıyor: "... bu konuda [maaş konusunda] tek yetkili makam Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisidir."

Demek ki, maaşın ne kadar verileceğini Reis belirliyor. Neye göre? 18 bin değil, 50 bin verilsin dese verilecek herhâlde! (Bu gereksiz kurula verilen her kuruş senin benim cebimden -bir kelime kullanacağım ama yanlış anlarlar, hemen savcılarına koşarlar- çekiliyor, diyeyim.)

Dün, YİK üyeliğini kabul eden ama, işin yanlışlığının da farkında olduğu için alacağı maaşı bağışlayacağını söyleyen Cemil Çiçek'in daha önce yaptığı, şimdiki vaziyetiyle çelişen açıklamasını vermiştim.

  Ertuğrul Günay, Millî Görüş'ten değil; soldan gelmedir. 1960'ların militanlarındandı. (12 Eylül sonrasında hapis yattı.) Bir zaman CHP genel başkanlığına da oynamıştı. Ak Parti'den milletvekili seçilmiş, Kültür Bakanlığı yapmıştır. Ak Parti, kültürü sola bile teslim etmiştir. Neden? "Görüntü" için. Nasıl olsa tepede Reis var. O yanılmaz; her şeyi bilir, her şeyi görür! Ertuğrul Günay, sonra bağdaşmadı. Baktı trenden atılacak; partiden koptu.

 Uzun zamandır sesi çıkmayan, yeni kurulacak parti/partiler içinde adı geçen Ertuğrul Günay'ın uzun tecrübesine dayanarak yaptığı açıklamaları dikkate almalıyız. Diyor ki:

"İstanbul gibi çok iddialı olduğu bir alanda, seçimi tekrarlattığı bir durumda 15 bin farka 800 bin daha eklendi. Bir anlamda millet artık yeter dedi. Bu sonuç AK Parti'nin 17 yıllık serüveninin inişe doğru geçtiğini gösteriyor... Ak Parti'nin 'tek adam' çerçevesinde olan yönetimini eleştirmek değil de alkışlamayı tercih edenler ulufeye boğuluyorlar. Yüksek İstişare Kurulları, bankaların yönetim kurullarında görevler elde ediyorlar."

Muhalefet akıllı politikalar üretebilirse, "tek adam" tutunamaz, rejimin sonu gelir.

 

Yazarın Diğer Yazıları