Neden 'Mabad' dedi?

"Üslub-u beyân aynıyla insandır" demiş büyüklerimiz..

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın açıklamasını okurken aklıma bu veciz söz geldi..

Semih hocanın mabadı ya da mabadının sorunları kendini ilgilendirir.. Benim ilgi ve bilgi alanımın dışında..

Semih hocanın akşam sefaları da kendini ilgilendirir.. O da benim ilgi ve bilgi alanımın dışında..

Ancak, siyaset bir kamu alanıdır.. Dolayısıyla orada edilen sözler, sergilenen tavırlar bir vatandaş olarak ilgi alanımda..

Önce, söze 'Mabad'la başlayanın ağzıyla konuşmadığı kesin bilgi, yayalım..

İkincisi, bir siyasetçi konuşurken sözlerin neresinden çıktığı kadar, sözlerin kimden çıktığı da önemlidir..

Semih Yalçın konuşurken, Johnny Walker mı konuşuyor, Jack Daniels mı konuşuyor anlamak zor..

Dolayısıyla demem o ki, Semih Yalçın bu..

Türk Milliyetçisi olduğunu iddia eden bir Türkçe katili..

Zaten yazdıklarını okurken elinizde Farsça-Türkçe ya da Arapça-Türkçe sözlük yoksa anlamakta zorlandığınızı hissediyorsunuzdur..

**

Çok uzatmayayım..

Dedim ya, Semih Yalçın mı, Johnny Walker mı, Jack Daniels mı konuşuyor anlamak zor..

Kimsenin yediğine içtiğine karışmam.. Haddim değil.. İsteyen istediğini yer-içer..

Ama sorun ne biliyor musunuz?

Ağzıyla içmeyen, ağzıyla konuşamaz..

Aklına gelen en vurucu kelimenin 'Mabad' olması da bundandır..

BURASI KIŞLA DEĞİL...

-Çıkarın kağıtları yazılı yapacağım..

Sevimsiz sürprizleriyle, "Ceza öyle olmaz böyle olur" duygusunu hissettirerek, otorite sağlayan öğretmenin anahtar cümlesi..

Evde mi sinirlenmiş, sınıfta birine mi takmış, yoksa topyekün hayata mı takıntılıydı bilemezdik, ama "Çıkarın kağıtları yazılı yapacağım" cümlesi, bizzat mahkemenin yüzünüze okuduğu karar gibiydi.. Bildiğin ceza..

**

Öğretmen çocuğuyum.. Az çok psikolojilerini anlarım.. Bugün hala saygıyla, sevgiyle andığım onlarca öğretmenim var.. Ama psikolojisi bu cümleyle örtüşenlerin simasını hatırlarım ama isimlerini hatırlamam..

Hatırımda korkudan, endişeden başka bir iz bırakmamışlardır..

Belki de bizim kuşakla sona yaklaşan 'öğretmen otoritesi kabulü'nün dışında bir şeyden bahsediyorum..

**

"Pazar Pazar nereden çıktı bu mevzu?" diyeceksiniz..

Efendim, Allah daha iyisini sizlere de nasip etsin, birkaç gündür Bodrum'da, sakin bir köşede tatildeyim.. Aklım fikrim Ankara'da olduğu için, ne kadar tatil bilmem ama tatil güzel şey..

Tatil gibi, yıllardır tercih ettiğim Bodrum da güzel bir şey..

Bodrum güzel de, bir süredir huzursuz..

Kaptanla da konuştum esnafla da, rakı masasında memleket kurtaranla da konuştum otel işletenle de, Bodrum bir süredir tedirgin..

Genel ekonomik sorunlar zaten turizmi vurmuş.. Oteller sezon ortalamalarının altında.. Esnafın siftah sorunu var.. Tekneciler limanda mahsur gibi.. Ve aylardan da Temmuz, yani yüksek sezon..

**

Ama Bodrum'un bir de, ihtilal günlerindeki örneklerini hatırlatan 'Reyiz beyi' var; Ahmet Aras..

Mehmet Saruhan ile ilgili sorun çıkınca, aniden ve belli ki hazırlığı da olmadan,  CHP'nin adayı oluveren Belediye Başkanı..

Seçim döneminde Bodrum'a gidip geldiğimiz için, birçok insana sormuştum.. Kötü bir şey söyleyen duymadım.. İyi bir insan, iyi bir arkadaş diye tarif edildi hep..

Kendisi emekli asker..

Sanıyorum sorun da burada başlıyor..

Yoksa itfaiyeye gece baskını..

Sabahın seherinde marinada demirli gemileri süzen örtülü teftişler..

Halk plajına konmuş ücretsiz şezlongların kaldırılması gibi hal ve hareketler gösteriyor ki, hala asker yanı önde..

Ve belli ki, dünya Belediye Başkanı dönemine geçmişken, kendisi hala 'Belediye reisi..'

**

Ben anlatılanlardan yola çıkarak söylüyorum.. Bodrum gibi, Türkiye'nin er rahat olması gereken tatil beldesini kışla zanneden tavırları herkesi şaşırtıyor..

Bence şaşırtmamalı.. Bodrum, Bodrum'a proje üreteni değil, Ak Parti karşıtlığının sembolü saydıkları CHP'nin adayını tercih etti.. Sohbet ettiklerimin büyük bölümü de CHP seçmeniydi.. Sohbeti hep "Kendi düşen ağlamaz" diye bitirdim..

**

Bunu neden önemsiyorum.. CHP'li, Saadetli ya da İYİ Partili, 31 Mart'ta seçilen belediye başkanlarının her biri, Türkiye'nin ilk genel seçiminde seçmenin kararını belirleyebilecek insanlar..

Ne ile belirleyecekler? İcraatları, samimiyetleri, başarıları ve millete dokunuşlarıyla..

Muhalefet partileri için 'Ülkeyi yönetebilirler' algısı oluşabilmesi için belediye başkanlarının karneleri, tavırları, duruşları, hal ve hareketleri hayati öneme sahip..

Türkiye'nin küçük bir fotoğrafı olan bir kentte, "Çıkarın kağıtları yazılı yapacağım" edalı bir belediye başkanı ilginç..

**

O yüzden başlıkta bir hatırlatma yaptım.. Burası kışla değil Bodrum komutanım..

Gündoğan'da işadamı görünümlü Ankara mafyasının, Yalıkavak'ta işadamı görünümlü İstanbul yağmacılarının, Turgut reiste, reyizin beslediklerinin betonlu katliamına da 'komutan'lık edebilecek mi zamanla göreceğiz..

Duyduğuma "Ama Çevre Bakanlığı'nın yetkisinde" cümlesi kuruluyormuş..

E garibanın denize girdiği halk plajlarındaki şezlonglar da sizin yetkinizdeydi..

Milletin altından şezlongu çeken emir-komuta, bakalım kodamanların altında da yağma betonları çekebilecek mi?

Yetki bakanlıkta falan bilmem, Bodrum halkının verdiği yetki aslında herşeyin üzerinde.. Biraz sivil kafayla bakılırsa meseleye, sivil toplam örgütleri toparlanır ve 'Düşün peşime' denilerek, kodamanın da üzerine gidilebilir..

Zamanla göreceğiz..

Ama dedim ya, Bodrum'da kendi seçmeni bile 3 ayda homurdanmaya başlamışsa, sıkıntı var demektir..

Meslek büyüğüm Rahmi Turan birkaç gün bu konuya değindi..

Bodrum'da karşılaştığım bir başka meslek büyüğüm Yavuz Donat'ın da süreci dikkatlice izlediğini biliyorum..

**

Evet tercih Bodrumlularındı.. Saygıyı hakkediyor.. Ama ilk homurtu da o tercihi yapanlardan geliyorsa, kışlada, pardon Bodrum'da sorun var demektir..

 İşin doğrusu ne biliyor musunuz?

İyilik olmayınca,  güzellik de olmuyor..

 

Yazarın Diğer Yazıları