İstanbul her zaman değerli

2019 yılında bile, kimin yöneteceği konusunda "siyasi savaşlar" çıkan İstanbul'u elde etmek için yapılan mücadelelerden söz etmek istiyorum.

Erdoğan'ın "Bu şehri alan, Türkiye'yi yönetir" şeklindeki sözleri çok yeni. Bu nedenle kaybedilen seçimlerin başka yöntemlerle sil baştan yapılmaya çalışılması meydanda.

Napolyon'a göre "Dünyada tek yönetim olsa, başkenti mutlaka İstanbul'dur". Demek ki asırlar boyu bu kent için verilen mücadele boşuna değil.

Nereden, nereye

Hendek Savaşı öncesi, Kureyşli müşriklerin saldırısına karşı siperler kazılmaktadır. Arazi kum olduğundan, bu işi kolay zannedenler yanılır. Mescid-i Seba önlerinde kumun hemen bir karış altından başlayan kaya damarı hesapları alt üst eder.

Genç sahabeler keskileri alıp bütün güçleriyle mücadeleye hız verirler. Ancak küçük parçalar dışında emekleri boşa gitmektedir. Mübarek sanki demir madenidir.

İlle de...

Duruma Hz. Peygamberimiz müdahale eder. Mütebessim bir çehre ile balyozu eline alır ve indirir. Balyoz taşa değdiğinde müthiş bir çatırtı kopar. Efendimiz "Ya Allah" deyip devam ettikçe "Medain şehrinden Şam'a kadar gözlerinin önüne gelir."

Son darbede öyle bir ışık denizi yayılır ki, herkes şaşırır. Hz. Muhammed bu defa çok uzun bakar. Ve de üstüne basarak şunları söyler:

"İstanbul elbette alınacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir."

Defalarca

İşte bizim tutkumuz o gün başlar. Müminler mübarek müjdeye kavuşmak için cihada koşarlar. Araplar 9 defa, Türkler 7 kez İstanbul'u kuşatırlar. Vururlar, vurulurlar. Soğuğa sıcağa aldırmaz, dövüşürler. Atalarımız İstanbul sevdasından olacak Rum ateşine aldırmaz. "İçi yanana, ateş ne yapsın" diye bu büyük aşk için canlarını verirler.

Efendimizin fethi müjdeleyen hadisleri bildiğiniz gibi çok fazladır. Üstelik bunlar "elbette ve muhakkak" anlamına gelen edatlarla güçlendirilmiştir. Bu yüzden hiç kimsenin fetihten yana şüphesi yoktur. Herkes "en büyük cihad Konstantiniye'nin fethi"diri kalbine ve beynine yazmıştır.

Diğerleri

Emeviler ve Abbasiler de İstanbul'u ele geçirme mücadelesine katılmışlardır. Papalık kendilerince önemli kenti kurtarma bahanesiyle Haçlı seferleri düzenlemiştir.

Esas felaket 1204 yılında Haçlıların Konstantiniye'yi işgal etmesidir. Taş taş üstünde bırakmazlar. Şehir adeta yağmalanmıştır. Neticede öyle bir kaos yönetimi ortaya çıkar ki, tamamen eşkıyalık düzeni hâkim olmuştur.

Ayrıca Hristiyanların mezhep kavgaları da dinlerini ortadan ikiye ayırmıştır. İşin ekonomik boyutu da bambaşka hale gelmiştir.

Vergiler ağırdır. Kimin kimle çalıştığı belli değildir. Ticaret tamamen dışardan gelenlerin eline geçmiştir.

Bizans'ın adı hâlâ imparatorluktur ama tek bir gemisi dahi kalmamıştır. Latinlerden geriye kalanların tamamı ayyaş ve haraççıdır. Halkı bunlar canından bezdirir.

"Gülzâr et"

Gelelim bizimkilere. Yani Kayı Boyu'na. Osman Gazi, ölürken dahi İstanbul'u düşünmektedir. Hakk'a yürüyeceğini anladığı zaman, Orhan Gazi'yi çağırır. Son arzusunu tebliğ eder; "İstanbul'u al, gülzâr et." Bu emrin verildiği andan itibaren Kayı Boyu'nun askerleri İstanbul civarında dolaşmaya başlarlar. Anadolu ve Rumeli yakalarında boy gösterirler. Tekfurları tek tek devre dışı bırakıp, ana hedefe yaklaşırlar. Çember iyice daralınca, Bizans bunalmaya başlamıştır.

Talihsizlik

Şehrin ilk kuşatmasının gerçekleştiğinden 7 asır sonra devreye Yıldırım Bayazıd girer. Padişah bu defa planlı programlı hareket eder. Önce Şile'yi alır sonra Anadolu Hisarı'nı yaptırıp, boğaz geçişini kontrol altına alır.

Manuel tam boyun eğmek üzereyken Yıldırım'a kötü haber gelir. Haçlılar, Niğbolu'ya kadar gelip Osmanlı askerlerini kuşatmıştır. Bunlara yardıma koşulur. Tek kazancı, imparatoru vergiye bağlaması olmuştur.

Ve Fatih

Türkler 6 yıl sonra tekrar gelirler. Şehrin üst tarafında koloniler kurarlar. Sur içinde dükkânlar, camiler yaparlar. Sultan Murat vefat ettiğinde Sultan Mehmet(Fatih) henüz 19 yaşındadır. Tahta geçtiği gün tüm hocalarını yanına toplar. Padişah her adımını ilim irfan aldıklarına danışır. Önce Haliç'teki zinciri parçalar. Sonra Edirnekapı'dan Mevlanakapı'ya kadar uzanan savunma hattını yıkar. Türk askeri Allah Allah nidaları arasında Feth-i Mübin'i tamamladığında tarih 29 Mayıs 1453'tür.

İşte o gün alınan bugün değer biçilemeyen İstanbul'dur.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Su kabının, insan muhitinin şeklini alır. Bıçakçızade

 

Yazarın Diğer Yazıları