Kerkük oldubittiye getirilmemeli...

Son günlerde Kerkük'ün güvenliği hususunda kara bulutlar yine sıkça dolaşmaya başladı. Türkmenler, Kerkük'ün Irak'a bağlı ve Türkmen kimliği taşıyan bir şehir olduğunu ve güvenliğinin de herhangi bir yerel milis gücü değil Irak Merkezi Hükümeti tarafından sağlanmasını dile getirmektedirler. Saddam sonrası Kerkük'ün güvenliği Merkezi Hükümet ve Kürt asayiş güçleri tarafından ortaklaşa sağlandı. 2017 Eylül'üne kadar 15 sene müddetle Kerkük'ün demografik yapısı değiştirilmeye çalışıldı, yüzlerce Türkmen şahsiyeti faili meçhul cinayetlerle katledildi, fidye karşılığı çocuklar kaçırıldı ve Türkmenler işkencelere maruz kaldılar. 2014 de Irak ordusu herhangi bir mukavemet göstermeden silah ve mühimmatını bırakarak Musul ve Telafer'i DEAŞ'a, Kerkük'ü de Peşmergelere teslim etti. 25 Eylül 2015 tarihinde Kerkük ve ihtilaflı bölgelerin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimine (IKBY) bağlanması konusunda yapılan bağımsızlık referandumu, Türkiye'nin kararlı duruşu, Irak Merkezi Yönetimi ve İran'ın da desteklemeleri sonucu uygulanamadı. Bu sonuçtan cesaret alan Irak yönetimi güçleri 2017 Ekim ayında Kerkük ve ihtilaflı bölgelere girerek güvenlik kontrolünü tamamen ele geçirdiler ve Peşmergeler bölgeden çekildiler. Bu tarihten sonra Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) yetkilileri Kerkük için işgal edilmiş topraklar ifadesini kullanmaya başladılar.

Yaşanan bu gelişmelerin akabinde hem Kürt partileri kendi aralarında, hem de Bağdat ile Erbil arasında petrol ve bütçe konuları başta olmak üzere Kerkük konusu ana gündem maddesi olmuştur.  Bu görüşmeler devam ederken IKBY'nin baskıları sonucu Irak Federal Mahkemesi, 30 Temmuz 2019 tarihinde Kerkük'ün ve ihtilaflı bölgelerin (Diyala, Musul ve Salahattin) geleceğini ilgilendiren ve 2007 yılı sonunda süresi dolan anayasanın 140. maddesinin tekrar yürürlüğe sokulması kararını aldı. Mahkeme bu kararına gerekçe olarak,  Geçici Irak Devlet Yönetim Yasasının 58. maddesine göre göçe zorlananların bölgelerine tekrar dönmeleri ile ilgili adaletin sağlanabilmesi adına alındığını ileri sürmektedir. Bu karar Irak'ın genelinde hukukçular ve bazı partiler, özellikle de Kerkük'teki Birleşik Arap Cephesi ve Irak Türkmen Cephesi tarafından şiddetle protesto edildi.

140. Madde, Amerikalı'ların hazırladığı ve 2005'de onaylanan yeni anayasaya göre hem hukuksal zeminin sağlanması, hem de Kerkük dâhil Türkmeneli bölgesinin ihtilaflı bölgeler adı altında IKBY'ye bağlanması için iki yıl içerisinde üç aşamalı bir sürecin yer aldığı bir maddedir. 140. Maddenin aşamaları ise; normalleşme, nüfus sayımı ve referandum yapılmasıdır. Aslında illegal nüfus kaydırmalarıyla süreç tamamen Türkmenlerin aleyhine işlemiştir. Irak Türkmen Cephesi'nin (ITC) birkaç gün önce yayınladığı bildiride 140. maddenin anayasada yer alması veya almamasının Kerkük sorununun çözümüne katkı sağlayamayacağı ifade edilmiştir. Ayrıca, tüm tarafların onayı ile alınacak karar sorunların çözümüne yardımcı olacaktır denilmektedir. Kerkük sorunu Irak birliğinin anAahtarıdır. Kerkük'te çözümsüzlük ulusal birliğin ihlalidir.

Irak Devletinin kurulduğu 1922 yılından günümüze kadar bir Türkmen şehri olan Kerkük, jeoekonomik özelliklerinden dolayı her dönemde büyük devletlerin ve Irak'ta yaşayan etnik unsurların odak noktası olmuştur. Saddam rejimi, Kerkük'ün demografik yapısını bozmak için Irak'ın güneyinde yaşayan Araplara 10.000 dinar (O zamanki değeriyle 30.000 Amerikan Doları) yardım yaparak sistematik bir Araplaştırma politikasıyla Kerkük'e yerleşmelerini teşvik etmiştir. Saddam sonrası, benzer politikayı Kürt partileri KYB ve KDP uygulamıştır. 17 Mart 2003'de Ankara Devlet Konukevinde yapılan toplantıda Kerkük'e girmeyeceklerine dair attıkları imzalarına rağmen Kerkük'te nüfus ve tapu dairelerini yaktılar ve illegal nüfus kaydırmalarına başlattılar. Böylece 2003 yılı öncesi 850.000 olan Kerkük nüfusu illegal nüfus kaydırmalarıyla 1,5 Milyona ulaştı.

Amerikan projesi olan 140. Maddenin, petrol zengini Kerkük'ün yeniden Kürt gruplarının hâkimiyetlerine geçirme çabalarını desteklediği ileri sürülmektedir. 140. Madde Kürtlerin istekleri doğrultusunda uygulandığı takdirde Irak'ın bölünmesine yol açacaktır. Diğer taraftan bu madde aynı anayasanın 142. Maddesine göre düzeltmelere tabidir. Bu bağlamda, ihtilaflı bölgelerle ilgili uygulanması öngörülen referandumun yalnız Kerkük değil Irak'ın genelinde yapılması, hukuken doğru olacak ve sağlıklı sonuç verecektir. 

Aslında Kerkük'te güven ortamının sağlanabilmesi için Irak Meclisinin 2008' de almış olduğu kararla Arap, Kürt ve Türkmenlerin her birinin % 32 oranında eşit bir şekilde yönetilmesi en uygun çözümdür.

Türkmenler bu iki konu üzerinde ısrarcı olmalıdırlar. Ayrıca, Bağdat ve Ankara'nın Kerkük'e karşı esnek davranmamaları da önem arz etmektedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları