Tek bir harf bulmayan ne olsun?

Önce size İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Kurultay'da yaptığı konuşmanın ilgili bölümünü aktarayım..

Sonrasında konuşalım..

**

"Milliyetçiliği kulüp üyeliği zannedenlere söylüyorum.

Milliyetçiliğin sahibi bellidir.

Türk milliyetçiliğin tapusu, Türk milletine aittir.

Gerçek milliyetçiler, ilim irfan dağıtmak üzere Türkiye'nin dört bir yanına dağılan öğretmenlerimizdir.

Asıl milliyetçi;

Milletini aydınlatmak, eğitimli gençler yetiştirmek için Batman'a giden, bu uğurda şehit olan Aybüke öğretmendir.

Sizin nereniz milliyetçi?

Bir kişiye, beş kişi saldıran haydutlardan, ne milliyetçi olur, ne de adam olur.

Siyasetçi yetiştireceğine, haydut yetiştiren zihniyetten, ne milliyetçi olur, ne de adam olur.

Çözüm sunacağına, nefret saçanlardan, sokakta terör estirenlerden, ne milliyetçi olur, ne de adam olur."

**

Bu sözlerin hedefi neydi?

İYİ Partililere kurulan pusular.. Kuytularda yapılan saldırılar..

Ne diyordu Meral Akşener;

- Bu kardeş kavgası oyununa gelmeyeceksiniz.. Sağınıza tokat atarlarsa, solunuzu döneceksiniz.. Bu haydutluğu böyle böyle yeneceksiniz..

**

Kurultaydaki bu sözlerin ardından malum koro devreye girdi..

Bir otoparka, bir büfeye, iki kapı güvenliğine, bir iş takibinden indiragandiye değerlerini sattıklarını çok iyi bildiğim "flaş isimler" başı çekiyordu..

Cümleler ortaktı;

- MHP'lilere ve Ülkü Ocakları'na 'Haydut' dedi..

Kim demiş?

Meral Akşener demiş..

Dönüp bir daha okur musunuz? Harfi harfine aktardığım konuşmanın neresinde "KURUMSAL" bir adres var?

"İYİ Partililere" yapılan saldırıya ilişkin bu sözleri, kurumsal olarak üstlenmeye kalkmak, yapılan saldırıları da üstlenmektir..

Alanım olduğu için fikir beyan edebilirim, bu tam da, cahilce bir iletişim hatasıdır..

**

Çok yakınındayım.. Doğal olarak, Meral Akşener'in,  MHP ve Ülkü Ocakları'nın 'Kurumsal Kimliği' ile ilgili hassasiyetinin en yakın tanıklarındanım..

Hakettiklerrini düşünndüğü her eleşttirisinde, "Yönetim" vurgusu yaparak, 'Kurumsal Kimliği' ayırır..

Ama işte, "Üzüm üzüme baka baka kararır" demiş büyüklerimiz..

Dolayısıyla, iktidardaki ortağının "Yalan, iftira, çarpıtma, çamur atma" gibi yeteneklerini, hem de iki yıl içinde ziyadesiyle kapmış tipleri gördükçe şaşırmıyor değilim..

Üstelik bunu 17 yıldır bu işin ustası olmuş ortaktan daha ustaca yapanlar var..

İşin ilginç yanı ne buluyor musunuz?

O ortak da bu işleri, bu üslubu, bu taktikleri, eski ortağı fetö'den öğrenmişti..

O yüzden, meseleleri doğru dürüst konuşabilmek için, anlıyorum ki öncelikle "fetö'yle araya mesafe koymak" gerekiyor..

Fetöcü zihniyet, önüne geleni fetöcülükle suçlayanların ruhuna sinmiş, farkında mısınız?

**

Vesileyle bir kez daha soruyor ve çağrıda bulunuyorum;

-Meral Akşener'in konuşmasının o bölümünde "MHP ya da Ülkü Ocakları"nın adının geçtiğini ispatlamayan alçak olsun mu?

Kurumsal kimliğe değil, kuruma yanlışlar yaptıran zihniyete olduğunu, "Çocuklar bile biliyor"..

Ama 'idrak yolları enfeksiyonu' olanlar anlamıyor..

Tek bir söz, tek bir harf göstermeyen, haysiyetsiz olsun mu?

**

Tarif belli, "İYİ Partililere saldıranlar"

Bu tariften sonra, çarpıtmanın ya da çamura yatmanın neticesi, "haydutluğu" sahiplenmektir..

Bu da, olaylarla ilgili,  hem MHP'den hem de Ülkü Ocakları'ndan yapılan açıklamayı taca çıkarmaktır..

Her olaydan, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılan ortak, bu konularda hiç mi akıl vermiyor anlamadım ki..

Siyaset neymiş biliyor musunuz?

Geçen hafta bir şey yaşadım..

Özel bir konuşmaydı ve bende kalacak..

Ancak bende yarattığı etki ve sonucunu sizlerle paylaşmak isterim..

Türkiye'de siyaset neymiş onu daha iyi öğrendim..

Neymiş biliyor musunuz;

-Bir sürü insanın, bütün işi, üretimi, sorumluluğu, kaynak bulmayı, yükü "bir kişinin" omuzuna yükleyip, kendilerine konfor alanları, makamlar ve mevkiler üretme sanatıymış..

Başka yerlerde de böyle mi bilmem..

Ama Türk siyasetinin böyle bir gerçeği var..

Öğrenmenin yaşı yok..

37 yıllık hasret

Tam 37 yıl önceydi..

Artık 'Babalar Günü'nde öpeceğim bir el yoktu..

Artık, haftasonu ilk iş eline İngiliz anahtarını alıp, kırıp döktüğümüz bisikletlerimizi tamir edecek kahraman yoktu..

Artık, sesini yükselttiğinde köşe bucak kaçtığımız, aslında pamuk gibi ve tadına doyulmaz korku yoktu..

Artık, "Adam doğdun, adam öl" diyerek kitap özetleyen dürüstlük manifestosu tekrarlanmayacaktı..

5 Ağustos 1982'de, Mustafa Kemal'in 'Gerçek' askerleri son kez selamladı silah arkadaşlarını..

Çocuk aklı işte, üç el saygı atışından bile, acıyla harmanlanmış bir gurur çıkaran çocuk aklı, daha bir sürü 'Artık' diyordu kendi kendine..

Cumhuriyetin askeri veda ediyor ve 3 evladını 'Cumhuriyetin evladı' olarak yetiştirme görevini, Cumhuriyetin öğretmenine bıkarıyordu..

İstediği oldu..

Sadece bizim hanede '1'dik, '9' olduk..

Bir anne ve 3 çocuk, toplamı 4 diyeniniz çıkabilir..

Hiç görmediği 5 torunu da hesaba katın derim..

Hanifi Astsubay'ın ki öyle bir tohumdu ki, daha 7 verecek, 70 verecek..

Hiç kesmediğim umuduma rağmen, bugünün "Entarililerini" gördükçe nasıl özlüyorum bir bilsen..

Ruhun şad olsun komutanım, BABAM..

 

Yazarın Diğer Yazıları