Deprem korkusu gündemi değiştirdi

5.8'lik sarsıntıyı balkonda çiçekleri sularken hissettim. Oysa deprem konusunda dirençlilerdenim. Eviniz merkez üssüne yakın olursa ve de altı boş bir zeminde yakalanmışsanız durum değişik oluyor.

1999 yılında Merter'de yakalandığımız büyük sarsıntı dahi bu kadar panikletmemişti. Bu kez araziye çıkanlara ben de katıldım. Arazi dediğime bakmayan yol kenarı bir yer.

Sabahtan itibaren ekranlardaki programları işaretlemiştim. Meşhur tabirle Prime Time'da öncelikli yayın CNNTURK'teki "Gece Görüşü" idi. Ne zaman ki 5.8'lik olay meydana geldi, gündem değişti. Ne iç siyaset ne de Birleşmiş Milletler'in artçıları kaldı.

İki eğitmen

Nitekim Gece Görüşü başladı. Nüfus azalmıştı. İki profesör gördüm. Biri meşhur "iklim ve sucu", Mikdat Kadıoğlu'ydu. Diğeri de deprem hocası Cenk Yaltırak'tı.

Kadıoğlu'nun şiveli anlatımına Yaltırak da katılınca gırgır bir program oluştu.

Yanlışın babası

"Büyük deprem" denilen ana fayın kırılması gerçekleşirse sadece İstanbul'da tam 34 bin bina ağır hasara uğrayacak. Kadıoğlu'nun benzetmesiyle bunca "yassı kadayıf"a kaç müdahale ekibinin gerektiğini tahmin edebiliyor musunuz?

1999'dan bu yana devlet yeterli tedbirleri almadığı gibi üstüne üstlük "imar affı" çıkardı.

Anlayacağınız, yanlış üstüne yanlış. Erdoğan'ın "İstanbul'da binlerce toplanma alanı var" demesinden daha beter. Oysa, 500'ün üstünde ayrılan arazinin sayısı bugün 33'e indi. Yine bu yönetim hastaneye ulaşmakta en önemli işlevi görecek yolları yapmadı. Yetkililer tedbir konusunda ikmale bile kalamadı. Doğrudan sınıfta çaktı.

Yayın

Sosyal medyanın deprem totocuları bu defa gerçekten moralleri bozdu. "04.00'da ya da 06.00'da büyük deprem olacak" diyen kâhinler türedi. Sayelerinde vatandaşın büyük bölümü evlerine giremediler. Sadece araba sahipleri şanslıydı. İçine girip yattılar.

Yıldızı parlayanlar

Günden kalanlar incelenince iki isim öne çıktı. Habercilerde Fulya Öztürk. "Moral perisi" haline dönüştü. Yüzünün yumuşaklığı ve tatlı sözleriyle çok sempatikti. Onca görevli arasında en çok ekrana çıkan isim ise Hakan Bahadır. Bahçelievler Belediye Başkanı, kameralar neredeyse oradaydı. Şimdilik 5.8'den bu kadar. Devamı var, diyerek bugünlük noktalıyorum.

***

Mehmetçik Basri

+++

Hayat tesadüflerle zenginleşir. Yaşadığımız sürece öyle insanlara rastlarsınız ki unutulmaz olurlar. Böyle isimlerden biri de Basri Dirimlili oldu.

Hiç ummadığım yerde Gaziantep'te yollarımız kesişti. Tuzla Piyade Okulu'nda kuralar çekildiği gün "kader bizi bağladı."

Tesadüfün böylesi

Birliğime gidiş biletimi aldı; Çayırağası Seyahat. Dünya Gazetesi'ne veda ederken birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan Ziya Işıküstün'e "Antep''i çektim" deyince ayağa fırladı; "Yahu orada bizim Basri var." Ben de orada Gaziantepspor'u çalıştırdığını biliyordum ancak Ziya ile samimiyetinin bu derece ileri olduğunu yeni öğrendim. İlave etti "mutlaka bul. Dünyanın en iyi insanıdır."

Gerçekten de öyle oldu. Benim ikamet ettiğim yer orduevi. Spor tesislerine yakın. Bir dakikada samimi olduk. Ara tayinim ulaşana kadar kanka haline geldik.

İstanbul'a, yeni görev yerime uğurlayanların arasında Mehmetçik de vardı. Bir başka ünlü, tenisçi Nazmi Bari'ye verilmek üzere küçük bir emaneti de teslim etti. Dostluğumuz vefatına kadar sürdü. Orhan Ayhan'ın deyimiyle "adam gibi adamdı."

Belgeseli

Bu haftaki Orhan Ayhan'la programı Basri'ye ayrılmıştı. Oynarken canını dişine takan çok az futbolcu izlemişimdir. Bir G. Saray maçında kafası yarıldı. Kaşı açıldı. Oyundan almak istediler reddetti. Üstelik Cimbom'un 3-2 kazandığı bu oyunda, bir de kafa golü attı. O kanlı sargılar içindeki haline "Mehmetçik" dendi ve öyle kaldı.

Kadıköy'de sokak

Yine Basri Dirimlili'ye dönecek olursam, onun hayatını büyükçe bir kitaba sığdırmak mümkün değil. Bugün adı Kadıköy'de isminin verildiği sokakta yaşatılıyor. Doğruyu söylemek gerekirse Mehmetçik'e büyük bir spor tesisinin ismi yakışır. Çünkü pek çok kulübe başarılı hizmetlerde bulundu. Mesela Samsunspor, Vefa, Feriköy, Gaziantep ve Fenerbahçe. Kankime rahmet dileklerimi tekrarlıyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

Hiçbir şey dil kadar, ağaca benzemez. Diller, tıpkı ağaçlar gibi mevsim mevsim rengini kaybeden ölü yapraklarını dökerler ve tazelerini açarlar. Dilin yaprakları kelimelerdir. Ahmet Haşim

 

Yazarın Diğer Yazıları