Türkiye AKP ile ne kazandı, ne kaybetti?

Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam kampında, "AK Parti'ye saldıranların gayesi, yerine bir başka partiyi ikame etmek değil, temsil ettiği değerleri tümden yıkmaktır. Bu bakımdan verdiğimiz mücadele kendimiz için değil, milletimiz adınadır." dedi.

Burada iki soru akla geliyor?

1-AKP'nin temsil ettiği değerler nedir?

2-Uğruna mücadele verilen millet, hangi millettir?

***

AKP'nin temsil ettiği değerlerin başında İslâm varmış gibi görünüyor ama Türkiye'yi yöneten siyasi irade olarak 17 yıldır yaptığı iş, "ABD'nin İslâm dünyasındaki Truva atı" olmaktır. Libya'da böyle olmuştur, Suriye'de böyle olmuştur.

"Muhazakâr demokratlık" deseniz, AKP döneminde Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Hukukun, adaletin olmadığı yerde, demokrasiden bahsedilebilir mi? "Muhafazakârlık" deseniz, AKP döneminde İslâm dini de tahrip edilmiş, gençler deizme yönelmiş, Türklük ve Cumhuriyet değerleri yıpratılmıştır. AKP'nin "Ne mutlu Türküm diyene" felsefesiyle sorunu vardır. "Türküm, doğruyum" andı bile yasaklanmıştır!

Kalkınma deseniz, AKP döneminin sonunda Türkiye tarım ve sanayide üretim düşüklüğü yaşamaktadır. Türkiye'nin tapusu, Türklerin elinden çıkmaktadır.

AKP döneminde, Türk ordusuna, istihbarat servisine ve aydınlara kumpas kurulmuş, kumpası kuran FETÖ, 17-25 Aralık'ta AKP'yi düşürmeye çalışana kadar devletin her kademesine yerleştirilmiştir. Bu kadrolaşma, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine zemin oluşturmuş, fakat AKP, bu durumu "Allah'ın lütfu" olarak kabul ederek, yönetim sistemini değiştirme fırsatı bulmuştur!

Nihayet AKP'nin uğrunda mücadele verdiğini söylediği millet, Türk Milleti değildir. "Milleti İbrahim" kavramı veya "Türkiye Milleti" kavramını "Türk Milleti" kavramı yerine yerleştirmeye çalışmışlar ama oy kaybedince, projelerini ertelemek zorunda kalmışlardır.

Dolayısıyla, AKP ne kadar güçlü olduysa, Türklük de kayıpta olmuştur, İslam Dünyası da...

***

Erdoğan, yine "AK Parti'nin zayıflaması demek Allah göstermesin, Türkiye'nin savunmasının zayıflaması demektir." dedi. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden beri ilk defa AKP döneminde toprak kaybetmiştir. Ege'deki 18 Türk adası ve etrafındaki kayalıklar 2004 yılından itibaren Yunanistan'a terk edilmiştir. Sonra da bu adaların Lozan'da kaybedildiği yalanı ortaya atılmıştır. Yine, Suriye'deki Türk toprağı olan Süleyman Şah türbesinin bulunduğu alan terk edilmiştir!

Afrin ve El Bab bölgelerine "kazanılan toprak" olarak bakmak mümkün değildir. Çünkü Suriyeliler Türkiye'ye sürülmüş, Hatay, Kilis Gaziantep, Şanlıurfa hatta İstanbul'un bile nüfus yapısı değiştirilmiştir.

Bu bakımdan AKP'nin zayıflaması, Türkiye ve İslam dünyası üzerinde "Büyük Orta Doğu Projesi" uygulayanların zayıflaması anlamına gelir. Burada sorun şudur ki iktidarı kontrol eden güçler, muhalefeti de kontrol ettiği için millet, iktidar seçeneği oluşturamamaktadır. Türkiye'yi yeniden cumhuriyet değerleri etrafında yükseltmek için bu konunun halk tarafından anlaşılması gerekir.

***

Erdoğan, "Dün bir ukala 'güvenli bölgeyi ABD kendisi planlamış' diyor. Erdoğan ile bir alakası yokmuş. Sayın Obama'ya nerelerin güvenli bölge olabileceğini söyleyen şahsım. Daha sonra Trump bizim dediğimiz noktaya geldi. Sonra Fırat'ın doğusundan çekilmeyi gündeme getirdi. Ama yanındakiler talimata uymuş değiller... Güvenli bölge olarak söylediğimiz yerler Sayın Trump'ın 20 mil diye hitap ettiği 30-32 kilometrelik derinlik bizim durumumuzun ne olduğunu göstermesi bakımından çok önemli." diye konuştu.

Öyleyse, neden ABD'nin Suriye özel temsilcisi, James Jeffrey'in getirdiği SDG yani PKK/PYD'nin talebinde de "beş kilometrelik güvenli bölge" vardır!

Wall Street Journal'in, ikinci defa "Türkiye, harekâta başlarsa, ABD, Fırat'ın doğusundan çekilir" diye yayın yapması da manidardır!

"Güvenli bölge" politikası temelinden yanlıştır. Türkiye, 30 kilometre derinliğe kadar inse bile güneyde bir PYD devleti kalacaktır! Bu da Türkiye'nin kaybetmesi demektir!

 

Yazarın Diğer Yazıları