Sözde Müslüman kardeşlerimiz!

Cumhurbaşkanı Erdoğan yine meşhur "Eyy" ile başlayan cümlelerinden birini kurdu: 
"Eyy Avrupa Birliği kendinize gelin. Şu andaki operasyonumuzu bir işgal operasyonu diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay. Kapıları açarız, 3.6 milyon Suriyeliyi size göndeririz."
Bu bir tehdit mi? Evet, tehdit. 
Tehdidin konusu ne? Suriyelileri Avrupa'nın üzerine salmak!
Avrupalıyı tehdit etmede kullandığımız bu insanlarla biz birlikte yaşıyoruz, komşuluk ediyoruz, alış-veriş yapıyoruz… 
Madem bu kadar büyük bir tehdit unsurlar, madem "vebalı" muamelesi yaparak Avrupa'yı onlarla korkutuyoruz, bizim halkımız neden bu tehditle yaşıyor?
Yoksa "Müslüman kardeşliği için" değil de "Avrupalıyı korumak için" mi aldık Suriyelileri ülkemize?
Şimdi bu halk şöyle bir soru sorsa haksız mı:
Eyy Cumhurbaşkanı, Avrupalının ayağına taş değmesin de Türklere her şey müstahak mı?
Kaldı ki, kof bir tehditten başka bir şey de değil, Suriyelileri Avrupa'ya göndermek. Böyle bir hamlenin pek çok siyasi sonucu olur ve Suriyeliler yine Türkiye'ye geri gönderilir.
Geçenlerde Türkiye'de çalışma izni bulunan bir Lübnanlı, konuşmamız sırasında "Erdoğan, Putin gibi, Trump gibi güçlü başkan" demişti. Belli ki, o da "Eyy"li beylik cümlelere kananlardandı.
Oysa, Türk Dil Kurumu, "güçlü" kelimesini şöyle tanımlıyor: "Etkisi, önemi büyük olan, sözü geçer, forslu"
Bahsettiğim Lübnanlı ile bu hafta konuştuğumda ise, "savaşa karşı olduğunu, bu harekâtı desteklemediğini" söyledi, tıpkı 'İsrail savaşının ertesinde onarım ve yeniden imarına yardımlarımızı esirgemediğimiz ülkesi Lübnan' gibi. Görünen o ki, onun Erdoğan sevgisine de Trump'ın gücü ağır bastı.
Türkiye'nin bu hafta başlattığı harekât, bazı gerçekleri tekrar tekrar yüzümüze vurdu.
Kof tehditler bizi güçlü kılmıyor.
Arap dünyası, Türkiye'yi hiçbir zaman ümmet kardeşi olarak görmedi, görmüyor.
Barış Pınarı Harekatı'na tereddüt etmeksizin tepki gösterenlerin başında Arap ülkeleri vardı. Hem de Avrupa Birliği'nden bile önce. 
Suudi Arabistan, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Tunus, İran…
Türkiye'den başka destekçisi bile olmayan Filistin dahi, Türkiye'yi kınayanlara katıldı, aksi tek bir söz söylemedi, Türkiye'ye destek vermedi.
Oysa Filistin'in yanlarında saf tuttuğu Arap ülkeleri, İsrail'in ve Kudüs'ü İsrail'in başkenti tanıyan ABD'nin dostları.
Zaten Arap ülkelerinin pek çoğu bağımsız görünse de aslında ABD'ye bağımlı.
Ama tüm bu tepkiler ve kınamalar, iktidar başta olmak üzere, hala Arap ülkelerini dost sananlar, Osmanlı'dan beri aslında dost olmadıklarını anlayamayanlar için bir ders olmuştur herhalde.

 

Yazarın Diğer Yazıları