Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Dost ve düşman belli olmuştur!

"Barış Pınarı harekatı", Türkiye'nin en meşru, en geçerli, en haklı gerekçelerle yaptığı bir askeri operasyondur.

Türkiye, PYD/PKK, IŞİD gibi terör örgütlerine ve bilumum bölgeye ihanet içindeki güçlere karşı gerçekleştirdiği bu harekat gerçekte bir meşru müdafa operasyonudur.

Bu operasyonun sınır güvenliğini teminat altına almak, ülkeye sığınmış beş milyona yakın mültecinin evlerine dönüşünü gerçekleştirmek ve Emperyalizmin yedeğinde Türkiye'ye meydan okuyan terörist unsurları ülkeye karşı tehdit olmaktan çıkarmak amacı vardır.

Bu amaç meşrudur, gereklidir ve geçerlidir.

Türkiye'deki iktidardan böyle bir harekatı daha önce niçin yapmadığının hesabı sorulabilir.

Ancak bugün, Türkiye sınırlarında oluşan ABD/İsrail uşağı emperyalist bir yapılanmaya "niçin müdahale ediyorsun" diye bir soru sorulamaz!

Böyle bir soruyu ancak Türkiye'nin düşmanları ve emperyalizmin çocukları sorabilir.

Türkiye'nin sınırındaki terörist yapılanmayı dağıtmak için yapılan harekata karşı çıkmak, bu operasyonu "işgal" olarak nitelemek, Mehmetçiğin bu operasyonunu "Kürtlerle savaş" olarak değerlendirmek gerçekte Türkiye'ye düşmanlık yapmaktır.

Sonuçta Türkiye, kendisine yönelik terör tehdidini sınırları ötesinde karşılıyor, etkisiz kılmaya çalışıyor ve imha ediyor. 

Türk halkının muhatap olduğu en kanlı, en vahşi ve en cani terör örgütü olan PYD/PKK'yı Suriye sınırından söküp atmak için düzenlenen bu harekata amacı dışında anlamlar yükleyenler Türkiye'nin düşmanları, terörün de destekçileridir.

Türkiye'nin emperyalist destekli terörle mücadelesine "Türkiye'nin Kürtlerle Savaşı" demek en hafif tabiriyle hainliktir.

Şimdi şu olguları bir düşünelim.

ABD'nin on binlerce TIR silahıyla, askeriyle ve diplomatik desteğiyle Türkiye sınırında kukla bir yönetim kurmasının hangi Kürt'ün ihtiyacından kaynaklandığını birileri açıklamalıdır.

Türkiye'nin başlattığı "Barış Pınarı" harekatından en fazla İsrail'in etkilenmesi ve tepki göstermesinin mantığını da bir başkaları ortaya koymalıdır.

PKK/PYD'ye yardım için Barzani'nin "Peşmerge göndermekten", Netanyahu'nun "silah göndermekten" bahsetmesinin nedeni çok iyi analiz edilmelidir.

 Türkiye'nin Kuzey Suriye operasyonuna, AB'nin, ABD'nin, Arap Birliğinin canhıraş bir biçimde karşı çıkması ne anlama geldiği iyi kavranılmalıdır.

"Barış Pınarı" harekatına yönelik yapılacak böyle bir analiz, Türkiye'nin dostunu ve düşmanını belli edecek niteliktedir. 

Sözgelimi; "1974'te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır."

Bunu söyleyen uğruna binlerce şehit verilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'dır.

Nikos Sampson darbesiyle katliama tabi tutulan Kıbrıs, Türk halkını kurtarmak için Kıbrıs'a yapılan müdahale sırasında Mehmetçiğini su değil kanını döktüğünü söylemesi bu zatın yönünü gösterir.

Demek ki neymiş?

Akıncı'ya göre, kan dökülmemesi için Kıbrıs'ta Nikos Sampson'un, Suriye'de PYD/PKK'nın etnik temizlik ve katliamlarını seyretmek gerekiyormuş.

Bu sözleri edenin oturduğu koltuk, Mehmetçiğin kanı ve canı pahasına elde edilmiş ve kendisine ikram edilmiştir.

Mustafa Akıncı, açıkça misyonunun gereğini yerine getirmiştir.

Asıl sorun o değil onu oraya getirenler ve hala orada tutanlardır!

Türkiye'nin "Barış Pınarı" harekatına yönelik olarak ilginç olmayan bir tepki de HDP adlı partiden geliyor.

Çocukları dağa kaldırılmış analar hala bu partinin Diyarbakır il başkanlığı önünde çocuklarını arıyor.

Anaların bu partiden evlatlarını istemesi herkesi üzüyor. İktidar da üzülmenin ötesinde bu partiyle ilgili bir şeyler yapmıyor.

Bu parti görünümlü organizasyon, Türkiye'nin çıkarlarının düşmanlığını yapıyor.

 "Ermeni soykırımı"nı tanıyor, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gaz aramasına karşı çıkıyor, terörist başının heykelini dikmeye kalkıyor. Bu bakımdan Barış Pınarı harekatına karşı çıkması da son derece doğaldır.

Doğal olmayan hala bu partinin serbestçe faliyetlerine devam etmesidir!

 

Yazarın Diğer Yazıları