Haydarpaşa'nın damadı mı bu?

İstanbul'un taşı toprağı altın ana fikrini işleyen filmlerin değişmez fonuydu..

Anadolu'nun dört bir yanından, ekmeğinin peşine düşen insanlarımız, İstanbul'a Haydarpaşa Garı'nın o merdivenlerinden ayak basardı..

**

Tarihi niteliğinin yanında, böylesi kültürel bir vasfı da var Haydarpaşa'nın..

Çatısının tutuştuğu gün, memleketteki herkesin, "Eyvah.. Orayı da peşkeş çekecekler" diye mırıldanması boşuna değilmiş..

İşte, kültür ve sanat faaliyetlerinde değerlendirmek için ihaleye çıkıldı..

Ülkenin Kültür Bakanlığı var.. "Al ve eşsiz bir projeyle yaşat" demek yerine, illa da birilerine verilecek ya..

İhale açıldığında, Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu devreye girdi..

"Bu değeri harcayacaklar.. Biz alalım da koruyalım" dedi.

İstanbul'un bir değeridir. Değerini bilmeyeceklerin eline kalmasın dedi.

"İhaleye girme" dediler..

Bu iki kelime, "ihale" dediğimiz etkinliğin ruhuna aykırıydı ama kimse bunu dert etmedi..

Oysa bir kişiye ya da kuruma, "İhaleye girme" demenin kendisi bile, başlı başına ihaleye fesat karıştırmaktır..

Sonunda ihale yapıldı..

Kim kazandı?

Daha iki yıl önce Büyükşehir Belediyesi'nde 3 bin lira maaşla çalışan 33 yaşında bir genç kazandı.

Düşünün, ihaleyi kazanan, 3 bin lira maaşla çalıştığı belediyeden daha iyi teklif verdi.

Ne için? Kültürel ve sanatsal faaliyetler düzenleyip para kazanmak için..

Kültür ve sanat faaliyetlerinden para kazanabilmek... Hem de Türkiye'de...

**

İhaleden kısa süre önce, şirketinin sermayesini milyon liraya çıkaran bu arkadaşa, kimsenin "Daha dün 3 bin lira maaşla çalışıyordun. Bu milyonu mereden buldun?" diye sorduğu da yok..

 Ama mevzunun can alıcı bölümü aslında şu;

Bu genç arkadaş, Bilal Erdoğan'ın Okçuluk Vakfı'nın yöneticilerinden.

Yani Cumhurbaşkanı'nın mahdumunun kankası.. Daha ne olsun..

**

Ekrem İmamoğlu bu işin peşini bırakmayacak. Öyle görünüyor..

Haydarpaşa ihalesinin aslında ne olduğunu gören İstanbullular da bu işin peşini bırakmayacak, eminim..

İşsiz Anadolu'nun İstanbul'a akınını konu alan filmlerin efsane mekanı, vasıfsız evlatların saltanatına peşkeş çekiliyor..

**

Haydar Paşa gerçek bir kahramandı. 83 yaşında şehit olan bir devlet adamıydı..

Fransızca, Arapça, Farsça, Rumca ve Macarca biliyordu..

Bugün, onun adına çökülürken konuşulan dili bilen, beri gelsin..

İliksiz cübbeye düğme dikmişler!

Hukuk fakültesi mezunu bir genç düşünün.

Mezuniyetten kısa süre sonra Elazığ'a hakim olarak atanıyor..

İnsan gider, birkaç davaya bakar. Verdiği kararlar üzerinden hakkında bir fikir oluşur, değil mi?

Hayır..

Hanım kızımız işe bile başlamamış..

Peki ne olmuş?

Daha hakimlik yapmadan, kendisinde, hakimlerin verdiği kararları inceleyebilecek bir donanım tespit edilmiş. Yargıtay Tetkik Hâkimliği'ne getirilmiş..

Burada da sadece 3 gün çalışmış. Sonrasında yükselişe devam.

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı'na, Daire Başkanı olarak görevlendirilmiş..

Derecesi de 3'e yükselmiş.

**

Uzay üslerinde fırlatılan roketlerden hızlı yükselişin bir sebebi olmalı değil mi?

Var efendim var..

Kendisi, yürütme karşısında düğmesiz cübbede ilik arayan Danıştay Başkanı'nın kızı..

"İşi ehline veriniz" buyuran Peygamber Efendimizin adını dilinden düşürmeyenlerin yönettiği ülkede, cübbeyi ilikleyin, gerisi kolay.

Afrikalı gazetecileri eğitecekmişiz..

Afrikalı gazeteciler Türkiye'de eğitim göreceklermiş..

Deniz Feneri Derneği düzenliyormuş..

Gazeteciliğin yapılamadığı bir coğrafyanın gazetecileri, gazeteciliğin yapılamadığı bir ülkenin davalara muhatap olmuş derneği tarafından eğitilecek.

Hem de gazetecilik yapamayan bir kurumun gazetecilerinden eğitim alacak.

Enteresan..

Deniz Feneri ile ilgili haber yapılamayan bir ülkede, nasıl haber yapılacağını, nasıl öğrenecekler bilemedim..

Programda tek bir medya mensubu görünüyor. Anadolu Ajansı'ndan bir arkadaş..

Seçim geceleri veri akışını keserek 'haber yapamayan' kurumun, haber akademisi(!) gazetecilik dersi verecek.

Afrikalı meslektaşlarıma önerim şudur;

Davet etmişler.. Gelin, gezin, görün.

Ama bilin ki size, gazeteciliğin nasıl yapılacağını değil, nasıl yapılamayacağını anlatacaklar.

Çünkü düzenleyenler de, katılanlar da gazetecilik yapılmasın isteyenler..

 

Yazarın Diğer Yazıları