Sigorta ve vadesiz bankacılık

Hükümet, üretmeyen Türkiye'yi kredi ile büyütmeye çalışıyor.

İnşaat sektörüne kredi, enerji sektörüne kredi, ihracatçıya kredi…

Liste uzayıp gidiyor. Kredi vermekle de kalmıyor bir de yapılandır diyor.

Kime bankalara.

Bankalar hangisi, tabii ki kamu bankalarına.

İyi de bu ülkede bankacılığı sadece kamu mu yapıyor?

Elbette hayır!

Ancak özeller ortada yok.

Özellerin derdi başka. Özellerin derdi kredi verip, birilerini kurtarmak değil.

Ya da küçük ölçekli esnaf kredi alsın, üretsin de değil.

Özel bankaların şu günlerde tek derdi kapıdan içeri giren vatandaşların parasını faiz vermeden hesapta tutup işletmek ve çıkarken de ona sigorta çakmak.

Çakmak kelimesi bana ait değil. Bunu bankacılar söylüyor.

Bu artık bankacıların yoğun bir şekilde kullandığı kelime. Çok çirkin ama maalesef kullanılıyor.

Mesela bankanın bölge müdürü şube müdürünü arayıp soruyor:

Bugün kaç tane hayat, hayat, cüzdanım güvencede, gülen gözler, parlayan dişler, işyerin güvencede, çocuğum güvencede, kanişimin sağlığı (köpek sigortası) eğitim güvencesi ve daha burada aklıma ismi gelmeyen 30'dan fazla sigorta çaktın...

Bu sigortalardan birinin bile adını duymayan varsa eminim ki hiç bankaya işi düşmemiştir.

Bu arada size sigorta çakmaları için illa banka şubesine gitmenize gerek yok. Onlar size telefonla da arayıp zorla pazarlıyorlar.

Banka değil sanki tencere tava satıcısı gibi sigorta satmaya çalışıyorlar.

Eskiden insanlar sigorta ihtiyacı olduğunda en yakınındaki ya da tanıdık bir acenteye giderdi. Esnaf ahlakı ile çalışan acente ile pazarlık yapılır ve en uygun fiyatla yaptırırdın.

Şimdi böyle değil. İhtiyacın olan sigortayı bile banka sana yapıyor. Pazarlık şansın olmadığı gibi bir de mecbur kalıp yüksek fiyata razı oluyorsun.

Mesela araba aldın ve 20 bin lira kredi kullanmak istiyorsun. Krediyi alabilmek için mutlaka kasko ve trafik sigortasını bankadan yaptırman lazım. Hele faiz oranının biraz daha düşük olması için yanında bir de gülen gözler ya da parlayan dişler sigortası yaptırman lazım. Hayat sigortasını söylememe gerek yok zaten. Onu kredi aldığın için mecbur yaptırıyorsun.

Tüm bunları yapan yere banka şubesi diyoruz(!)

Vadesiz para bedava kaynak

Bankaların bir başka önemli görevi vatandaşın parasını faiz vermeden hesapta tutup işletmek.

Artık her Cuma günü ve iki üç günlük tatiller banka çalışanları için zulmün başlangıcı olarak görülüyor.

Çünkü sabahın ilk saatinden itibaren yöneticiler vadesiz para istiyor. Her şubeye 3 milyon ile 5 milyon arasında vadesiz hedefi veriliyor.

Bu kadar büyük para nasıl vadesizde tutulur?

Artık bu sektörün içinde olup da bilmeyen var mı?

Kullanılan en yaygın yöntemler arasında pazartesi daha iyi oran vereceğiz. Bu müşteriyi hemen mest ediyor. Bugün faiz oranımız düşük pazartesi size daha iyi oran verebiliriz. Oysa paranın üç gün boşta kalması ile zaten kaybediyor müşteri farkında değil. Ayrıca pazartesi fazla filanda verildiği yok. Müşteriye düşük faiz söylenip pazartesi normal olan veriliyor.

Yine bir başka yöntem ise ajitasyon. Bankacının da, bankanın da, o markanın da değerini ayaklar altına alan bir yöntem. Bankacı eğer müşteriyi pazartesine kadar vadesizde bırakmaya ikna edemiyorsa mecburen ajitasyon yöntemine başvuruyor:

Hedefim var, tutturamazsam işten atacaklar!

Finansal okur yazarlıktan uzan ve dahası merhametli müşteri hemen tuş oluyor ve peki diyor. Oysa o iki günlük kıyağı şubedeki o bankacıya değil, elin Avrupalısına yapıyor.

Bankaların durumu bu işte.

Sonra ortaya bir bakan çıkıp, yeni ekonomik program açıklıyor ve bankaların kredi vermesini istiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları