Tam da Osmanlı olurken!

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün resmi verilerine göre, 2012 yılındaki Suriyeli sığınmacı sayımız 14.237… Tabii o vakitler Şam'da Emevi Camii'nde Cuma namazı fantezimiz henüz dillendirilmiş değildi… "Ortadoğu'da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz" böbürlenmesi de başlamamıştı…

Büyüyüp Osmanlı olacaktık, Ortadoğu'ya girecektik, tam tersi oldu, Ortadoğu Türkiye'ye girmeye başladı…

Yine Göç İdaresi'nin resmi verilerine göre, sığınmacı sayısı 2013'te 224.655'e, 2014'te ise 1.519.286'ya çıkmıştı…

Daha önce "Ankara gibi, İstanbul gibi koruyacağız" dediğimiz Süleyman Şah'ın kemiklerini bir gecede apar topar kaçırırken, o yıl Türkiye'ye sığınanların toplamı 2.503.549'u buluyordu… Öngörüsüzlük zirve yaparken, Emevi Camii'nde kılınamayan namaz yerine, Süleyman Şah'ın yeni kabrinde bir namaz kılınıyor ve o anın fotoğrafı adeta 'zafer' gibi servis ediliyordu kamuoyuna…

Oysa gerçek bir başka şekilde hükmünü icra ediyordu… 2016'da Suriyeli sığınmacı sayısı 2.834.441'di ve Suriye başka sanki etnik gruplar için boşalırken, Türkiye'nin demografik yapısı değişmeye başlıyordu…

2017'de sığınmacı sayısı 3.426.786'ya çıktı… Ufuksuzluktan payımıza sadece 'ensar-muhacir' tesellisi düşecekti… 

2018'de yükseliş sürdü… Sayı 3.623.192'ye, 2019'da ise 3.687.244'e yükseldi…

Üstelik bir de bu sayılara 'resmi sayılar' olarak bakmak gerekiyor!..

***

Başlangıçta gelen bütün Suriyeli sığınmacıların kamplarda barındırılacağı, ülkelerindeki şartlar müsait hale geldiğinde ise geri dönecekleri bildirilmişti…

Sonra ne oldu? 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacının sadece 62.335'i kamplarda kalıyor… Yüzde 2'si bile değil…

İllere göre dağılıma göz attığımızda, İstanbul'da 554.458, Gaziantep'te 452.419, Hatay'da 440.580, Şanlıurfa'da 430.049, Adana'da 240.835, Mersin'de 205.473, Bursa'da 176.580, İzmir'de 146.954, Kilis'te 115.599, Konya'da 110.510 kişi görülüyor…

***

Daha çarpıcı rakamlar ise yaş dağılımda… Çeşitli yaş grupları arasında en büyük oranı 0-4 yaş grubu oluşturuyor… Meselâ 50-54 yaş grubunda toplam 47.174 Suriyeli sığınmacı bulunurken, 0-4 yaş arasında 298.546 kişi bulunuyor…

Yine 55-59 yaş arası sığınmacı sayısı 32.835'ken, söz konusu 5-9 yaş arası olduğunda rakam 254.779'a fırlıyor…

Müthiş bir ters orantı var… Yaş aralığı düştükçe sığınmacı nüfusu anormal bir şekilde artıyor… Ufukta bir dönüş takvimi ve programı görünmediğine göre geriye, Batı'yı kapıları açmakla tehdit edebileceğimiz sözde stratejik silah kalıyor… 'Ekonomik maliyet'i milyarlarca doları bulan, 'sosyal maliyet'i ise hesaplanamayan!..

***

Hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz: Yaşlı, kadın, çoluk, çocuk, hasta, yaşadığı yer savaş bölgesine dönmüş, çaresiz yığınlar elbette masum ve mazlum… Problem, bir savaş bölgesi boşaltılırken, Türkiye'nin bu savaşın hem kısa hem de orta vadede ağır mağduru durumuna sürüklenmesi…

Bir devlet, bu oranda büyük göçün doğuracağı sosyal sonuçları nasıl hesaplamaz ve 'ensar-muhacir' edebiyatıyla konunun hallolabileceğini düşünür, üzerine hiçbir proje geliştiremez?

Kimse 'Suriyelileri vagonlara doldurup sınır dışı edelim' filan demiyor… Çünkü bu insanlığımıza da millî karakterimize de aykırı… Fakat artık herkes, bu meseleyi yok saymanın veya hafife almanın doğru olmadığını, Türkiye'nin geleceğini, nesillerin sağlığını çok yakından ilgilendirdiğini biliyor…

Devleti yönetenler, bugünü göremediler, bari bundan sonrasını görebilseler!..

 

Yazarın Diğer Yazıları