Koronavirüs salgınının en çok yayıldığı yer Kum kenti. Bu İran şehrinde Humeyni'nin kabri dahil pek çok kutsal sayılanın kabirleri bulunmakta.

Ziyaretçiler el ve yüz sürmeleri sonucu pek çok kişiye virüs bulaştırmakta. Milletvekilleri, belediye başkanları hatta cumhurbaşkanı yardımcısı karantinaya alındı.

Neden sonra "bize bir şey olmaz" mantıksızlığına karşı tedbir aldılar. Geçen sürede epey hastalar oldu ve hatta ölenlerin sayısı arttı.

Eskiye dönelim

Türkiye'deki ilk ağır grip salgını başlayınca devrin İstanbul Belediye Başkanı Mümtaz Tarhan'dı. Aynı zamanda eğitimci olan Tarhan'ın ilk yaptığı iş yere tükürmeyi yasaklamaktı.

O döneme göre hatırı sayılacak bir para cezası kesildi. Düşünün. Adam başı 150 lira. Zabıtalar işi o kadar sıkı tuttular ki, adamın tükürüğü yere değmeden makbuz kesilmeye başlanıyordu.

Fahrettin Kerim

İstanbul'un vali ve belediye başkanı Gökay'ı da atlamayalım. Onun döneminde yollara taburelerin atıldığı "ayakçı meyhaneleri"nin önüne geçmek için bir korku sloganı geliştirdi; "Ben adamın belinden su alırım." Alkolle mücadelede bunun pek faydasının görüldüğünü söyleyemem.

Öte yandan Fahrettin Kerim Gökay'ın üniversitede "Halk Efkarı Psikolojisi" dersinde benim hocam olduğunu da eklemeliyim. Aramız hep iyiydi.

Yıldırım Aktuna

Gelelim bir başka dostuma; Yıldırım Aktuna'ya. Merhumla tanışmam çiçeği burnunda bir gazeteci olduğum yıllara rastlar. Aktuna da, Şişli Etfal Hastanesi'nde pırıl pırıl bir asistan doktordu. Gerek Bakırköy Belediye Başkanlığı'nda gerek Sağlık Bakanlığı'ndaki yıllarda bağlantımız iyice perçinlendi.

"Yakaladım"

Akşam gazetesinin yeniden ihya edilişi döneminde ziyaretimize geldi. Yayının sahibi ve yöneticisi Mehmet Ali Ilıcak'tı. Randevunun saati geçiyor, bakan ortada yok. Ilıcak Jr. soruşturuyor ve Aktuna'nın benim odamda olduğunu öğreniyor.

Baskın

Biz muhabbete dalmışken odama "yakaladım" diye bağırarak biri girdi. Şaşırdı ve sordu "Siz ne zaman tanıştınız?" Yıldırım Aktuna da cevapladı; "Şişli Etfal'de."  Daha sonra hep birlikte patron katına geçtik.

Öpüşme konusu

Bu kez de bir başka grip salgını baş gösterdi. Millet kırılıyor. Bakan Aktuna'nın ilk icraatı "öpüşme yasağı" oldu. Hani geçtiğimiz hafta gazete manşetlerine çıkarılan benzer bir uygulamaya şahit olduk. Merhum bakana bir kez daha rahmet diliyorum. Yattığı yer nurlarla dolsun. Ondan çok şey öğrendim. En başta siyaset alanında. Yine de bu sahaya girmekten uzak durdum. Ne Demirel'in ne Özal'ın gelgellerine itibar ettim.

***

Dünden kalanlar

Turgay Yılmaz'ın "Tebessüm ettirenler" başlıklı maillerinin ancak bir bölümünü sığdırabilmiştim. Doğrusu hepsi birbirinden güzel. Kıyamadım. Kalanları da bugün yayınlıyorum:

* Abdurrahman Dilipak, Diyanet İşleri Başkanı'na kenevirden seccade hediye etmiş, eyvah eyvah. Zıvanayı iyi oturtsalar bari.

* Davutoğlu gelecek demokratikleşecekmişiz, Babacan gelecek ekonomimiz düzelecek. Uygun bir yerle gülebilirsiniz.

* Tarım Bakanı ineklerin kulağına cep telefonu asacakmış. İnekler de veterinere mesaj atabileceklermiş. Mesaj metninde mööö'den başka bir şey de olabilecek mi. Mesela doğal gaz...

* Bilim insanlarının Antarktika gezisine Gaziantep Belediye Başkanı da katıldı. Kral Penguenlerine baklava mı tanıtacak. Antep'e yatırıma mı davet edecek.

Biraz da futbol

* Galatasaray'ın 20 yıl sonra Fenerbahçe'yi sahasında, 9 yıl sonra da baskette yenmesi bir efsaneye son verdi...

* Onyekuru gizli FB'li midir nedir? Tarihî farkı önledi!

* 'Seni, seni seveni de sevmiyoruz' pankartı açan FB taraftarına cevabımız; 'Biz sizi her yenildiğinizde seviyoruz' olacak.

* Ersun Yanal saha kenarında "Küçük Emrah duruşu"yla oyunu daha ilk dakikada kaybetmişti.

* FB kenar yönetimi, bu maç için herhangi bir taktik hazırlamış mıydı. Sanırım gizliydi. Kimse fark edemedi.

* FB yönetimi, yenilgileri "dış güçlere bağlıyor." Bu söylemi bir yerden hatırlıyoruz.

* FB yönetimi, büyük kurtarıcı olarak Emre Belözoğlu'nun transfer ettiğinde zaten şampiyonluğu kaybetmişti. Hâlâ farkında değiller.

GÜNÜN SÖZÜ

Öyle yaralar var ki, kolaylıkla sargısı açılmaz. Alfred De Musset