Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

Türkiye'nin batı ve güney sınırlarına uluslararası güç

İdlib'te, son bir ayda Türk askerlerine yönelik üç büyük saldırı yapıldı. Toplamda 54 şehidimiz var, yaralı sayısı daha fazla.

Bu saldırıların amacı kuşkusuz Türkiye'nin çağrısına uyulmayacağı, geri çekilmeyeceği mesajı vermekti. 27 Şubat'ta 34 şehit verilen saldırının amacı ise Türkiye'nin başlatacağı karşı harekatı boşa çıkarmaktı.

Bu aslında sadece Suriye'nin değil Rusya'nın da amacıydı. Görünen o ki amaçlarına ulaştılar.

"Nereden çıkardın bunu. Bak Türkiye, İHA ve SİHA'larıyla rejim hedeflerini darmadağın ediyor" diyenleri duyar gibiyim.

Evet hedefler vuruluyor görüntüler de var ama rakamlar Türk yetkililerin açıkladığı kadar yüksek mi o net değil. Örneğin, 2500'den fazla rejim askerinin öldürüldüğüne ilişkin yerel ve uluslararası medyaya düşen görüntüler, haberler yok. Karşı tarafta öyle bir panik de yok.

Ama vurulan hedefler arasında İranlı Şii milisler ve Hizbullah militanları var. Ve bunlar o grupların hesaplarına resmi açıklamalarına da yansıdı. İnkar edilmedi.

Bu haliyle Türkiye'nin İdlib'te vurduğu hedefler dikkat çekiyor.

Acaba Rusya ağırlıklı olarak İran hedefleri vurulsun telkiniyle belli bir süreliğine (Rusya artık Türk uçaklarının güvenliğini garanti edemeyiz diyerek aslında bu süreyi bitirdi) Türkiye'nin İdlib'te SİHA'larla operasyon yapmasına göz yumarken hem Türkiye'nin 34 şehide karşılık öcünü almasını sağlayıp tepkisini yumuşatmayı, Şam'ı cezalandırma fırsatı tanıdığı hem de İran'ı Suriye'de yalnız bırakmayı mı hedefledi?

İran'ın Türkiye'ye, Rusya'yı devre dışı bırakarak İran-Suriye-Türkiye üçlü görüşmesi yapılmasını önermesinin arkasında bunun olması büyük olasılık.

Aslında uzun süredir Rusya ile İran arasında Esad yönetimi üzerinde nüfuz kurma mücadelesi var. Sahada Suriye ordusuyla İran kontrolündeki güçlerin çatıştığı da biliniyor.

Önceki gece Şam'da İran yandaşı bazı ordu mensuplarının darbe (?) girişimi yapacağı iddiaları üzerine Esad yönetiminin, muhtemelen Rusya'nın uyarısı ve desteğiyle, birçok kişiyi yakaladığı haberleri geldi. Rus-İran iktidar mücadele tam gaz.

Yine önceki gün Kremlin sözcüsünün Suriye'de bulunma meşruiyeti olan tek yabancı güç Rusya'dır açıklaması geldi. Kremlin'in burada sadece Türkiye değil İran'a da mesaj verdiğini görmek lazım.

Bunun peşinden dün Doğubeyazıt'taki PKK saldırısının, Barış Pınarı bölgesindeki PKK saldırılarının, İdlib'te vurulan İran hedeflerine yönelik İran'ın PKK üzerinden yanıtı olduğunu görmezsek, olup biteni, karmaşık ilişkileri anlamak mümkün olmaz.

Bunun arkasında Türkiye'nin İdlib'teki tutumuna karşılık oluşan Şam-PKK hatta İran işbirliği olduğunu görmek lazım. Tüm sınır hattında Türkiye'yi saldırı altında bırakacak elini pozisyonunu zayıflatacak bu tür girişimleri ABD ve Rusya'nın da bıyık altından gülerek sessizce izleyecektir.

Gelinen gün itibariyle Soçi mutabakatı işbirliği değil çatışma mutabakatına dönüşmüş durumda. Tarafların algılamaları ve hedefleri 180 derece ters.

Türkiye henüz İdlib'e askeri yığınağı artırmadan Trump'ın muhtemel bir harekatta Erdoğan'a destek sözü verdiği anlaşılıyor. Ancak Türk askeri sahaya çıkınca bir de bakılıyor ki ne ABD ne NATO'dan somut destek yok.

Böyle olunca da arazide hava emniyeti olmayan askerlerimiz maalesef çok kolay hedef oldu.

Yani ABD/NATO bizi İdlib'e itekledi ama arkamızı dönüp baktığımızda kimseyi göremedik.

Şimdi başka bir senaryo vizyonda. ABD, Avrupa, NATO Türkiye'ye sözde destek vermek üzere şartların olgunlaşmasını bekliyor.

Bir taraftan Türkiye ile Suriye savaşının şiddetlenmesi ve Suriye/İran füzelerinin Türk topraklarına düşmesi diğer taraftan sığınmacılar konusunun ABD, Avrupa ülkeleri ve uluslararası teşkilatları harekete geçirecek kıvama gelmesi bekleniyor.

Füzeler düşünce ABD/NATO hava savunma sistemleri ve askerleri Türk sınırına konuşlanacak.

Türkiye'nin sığınmacılara kapıları/sınırları açmasıyla dün itibariyle 100 binden fazlası Yunan kara sınırıyla Ege kıyılarımıza yığıldı. Bunların henüz az bir kısmının Yunan tarafına geçtiği bildiriliyor.

Yunan tarafı çok sert karşılık vererek sığınmacıların geçmesine direniyor. ABD'den Yunanistan'ın tutumuna gelen destek manidar. Erdoğan, dün önümüzdeki günlerde bu rakam milyonları bulacak dedi. Yunanistan'a geçmeyen ve milyonları bulan kişinin sınır hattında kalmaya başlamasının maliyeti, yaratacağı güvenlik sorunu ne olacak?

İşte tam da bu aşamada o yabancı ülkeler ve uluslararası teşkilatlar sadece İdlib'teki değil Türkiye'nin batı sınırları boyunca bekleyen sığınmacılara da yardıma ve korumaya, elimizi taşın altına koymaya geliyoruz derler mi? Göreceğiz ama bence derler.

İdlib'teki güvenlik durumu, oradaki sığınmacılar ve batı sınırlarımıza doluşan sığınmacılar bahanesiyle gelecek askeri ve insani destek içeren yeni uluslararası gücün akıbeti aynı gerekçelerle 2016'da oluşturulan ancak bir türlü geri gitmeyen Ege'deki NATO deniz gücü gibi olmaz mı?

NATO deniz gücü ABD-AB ortak fikriydi. Yeni gelecek askeri-sivil güçleri de onların fikri, onların senaryosu. Bugün olup bitenlerin olacağını bir buçuk yıl önce aynen anlattık uyardık. Bu senaryoda figüran olmak Türkiye'yi felakete sürükler.

Son cümle. İdlib'teki harekata Barış Kalkanı ismi çok yakışırdı, çok anlamlı olurdu.

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları