Felaket, cehalet, gaflet!!!

Yalnızca tarihin en büyük felaketlerinden biri dünyayı sarsmıyor, özellikle bizim ülkemizde pervasızlık ve vurdumduymazlığın çarkında, "kaderde ne varsa çekeriz" sözü ile "bir musibet bin nasihattan evladır" deyimi dehşet verici biçimde çatışıyor!..

Oysa şaşkınlığın bağrında gidecek yer arayan insanlık, gözle görünmeyen bir silahın taarruzu altında, bir yandan can havliyle çare ararken, diğer yandan da binlerce insan toprağa gömülüyor...

Çin'den yayılan Corona virüsünün dehşet verici etkisi dünyanın en büyük, hata süper devletlerini esir etmişken; sadece toplum yaşamı değil, insan hareketlerinden ekonominin bütün alanlarına kadar herşey çıkmaza hapsoldu...

Çin'de devasa mezarlıkları gösteren uydu fotoğraflarının yarattığı korku zihinlerden silinmezken, Corona salgınının en şiddetli görüldüğü ülkelerden olan İran'dan korkutan bir açıklama geldi...

Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Kiyanuş Cihanpur'un,  ülkede her saat 50 kişinin virüse yakalandığını, her 10 dakikada bir kişinin hayatını kaybettiğini açıklaması felaketin tehdini anlatmaya yetiyor...

Çin'den İtalya'ya kadar uzanan ve dünyada 100'den fazla ülkeyi esaret altına alan bir kabus şimdilerde Türkiye'de de kendini ölümlerle gösterirken, ne yazık ki salgının boyutları hızla büyüyor...

Devletin açıkladığı rakamlar inandırıcı gelmiyor, Sağlık Bakanı "iki kişi öldü" derken, emekli general Aytaç Yalman'ın da coronadan öldüğünü medya deşifre ediyor!!!

Diğer yandan hastalık ne yazık ki Kastamonu ve Diyarbakır'da da görüldü...

Şimdilerde Avrupa'da, neredeyse tüm ülkeler kaostayken, salgının en büyük darbeyi vurduğu ülkelerden biri olan İtalya'da durum çok vahim...

Avrupa'nın göbeğinde de olsa, modern yaşamı sürdürdüğünü iddia etse de, hatta mimariden tıpa kadar bilim gelişse de, İtalya işte tam da yazının başında dikkat çektiğimiz vurdumduymazlığın kurbanı oldu...

İtalya'nın dehşet dersi!..

Felaket, bırakın kontrol altına alınmayı, dehşet verici biçimde büyüyor... İtalya'da sadece salgına yakalanan vaka sayısı değil, ölümler de bazen bir gün arayla iki ya da üç katına çıkıyor ve korku daha fazla egemen olmaya başlıyor...

Çünkü gidişatı gösteren son bir haftalık tablo çok vahim;

İtalya'da 17 Martta 345 kişi ölmüş...

Ülkede 15 Mart'ta 368, 16 Mart'ta ise 349 kişi hayatını kaybetmişti...

18 Marta ise 475 kişi öldü İtalya'da... Toplam 3 bin kişi öldü, 5 bin yeni hasta tespit edildi, vaka sayısı dün itibarıyla 40 bini aştı...

Neden mi ısrarla İtalya'ya dikkat çektik?..

Çünkü felaket Çin kadar uzakta değil, tam da yanıbaşımızda...

Corona denen illet en çok İtalya'yı esir almış; Sokaklar boş, eczane ve marketler dışında her yer kapalı ve milyonlarca insan evine hapsolmuş şekilde sonunu bekliyor...

Diğer yandan da tıklım tıklım olan hastanelerin yoğun bakımlarında insanların çığlıkları yükseliyor ve ardı ardına tabutlar götürülüyor mezarlıklara...

Ajanslara dün yansıyan bir fotoğraf, askeri konvoyun geçişini düşündürse de, aslında tabut taşıyan yüzlerce aracı gösteriyordu!!!

Çin; salgını tüm dünyaya bulaştırdığı için adeta çöküş içerisinde, ayağa kalkmaya çalışırken, bir yandan ilaç geliştiriyor, bir yandan da başta İtalya olmak üzere çok sayıda ülkeye tıbbi yardım ve doktor göndererek dayanışma sergiliyor... Peki ya Türkiye'de neler oluyor, neler olacak?..

Yaşamak için dikkat!..

Yazının başındaki iki özdeyiş var ya, işte Türkiye'yi kıskaca alan ve ne yazık ki giderek daha çok tehlikeye sürükleyen atmosferi anlatmaya yetiyor...

Ne Çin'in yaşadığı ve yaşattığı kabustan ne de Avrupa'nın ortasındaki İtalya'nın içine düştüğü felaketten ders almıyor Türk halkı...

"kader"cilik anlayışının alınan bütün önlemleri yerle bir ettiği Türkiye'de; devletin Umre gezileri ve  İran kapısındaki hataları Türkiye'yi bir anda, ardı ardına vakaların ortaya çıktığı bir ülke haline getirirken, günlerdir duyurulan önlemler, okulların tatil edilmesi ve cumhurbaşkanının nihayet "sokağa çıkmayın" çağrısına rağmen Türk insanı hiçbir şeyden ders almadığını gösterircesine, dehşet verici pervasızlıklar sergilemeye devam ediyor...

Vurdumduymazlığı gösteren manzaralar ardı ardına sosyal medyaya yansırken, görüntüler sadece utanç verici değil, bir ulusun yaşamını da tehlikeye atması açısından şoke edici..

Neler yaşanmadı ki son birkaç günde;

Konya'da, Ankara'da karantina altına alınan Umrecilerin polislerle çatışması, havaalanından çıkan yolcuların otobüslerden kaçırılması, İstanbul'un göbeğinde yasak olmasına rağmen kahvehanelerin açık tutularak oyun oynanması ve ısrarla camide namaz kılınmak istenmesi

nasıl bir cehalettir acaba?..

Evet; tarihin en büyük felaketi hızla yayılırken, Türkiye'de toplumun bir kesimi cehaletle yarışıyor, insanları da tehlike atıyor...

Kimse kusura bakmasın; bir kişi yüzünden binlerce kişinin öldüğü İtalya'da yaşananlardan ders almayanlar, bir vakadan bir milyon vaka ortaya çıkabileceği dehşetinin farkına varmadan, sadece kendi yaşamlarını değil, ailelerini, çevrelerini mahalle sakinlerini ve tüm bir kenti nasıl bir felakete sürükleyeceklerini göremiyor...

Çin'de polis zoruyla karantina altına alınan insanların manzarası Türkiye'deki vurdumduymazlıkla birleşince, hiç kuşkusuz devletin daha etkili ve daha sert önlemler alması kaçınılmaz görünüyor...

Sağlık Bakanı'nın, vaka sayısının her gün ikiye katlandığını gösteren açıklamaları da kapsamlı tedbirlerin bir an önce uygulamaya konulmasını zorunda kılıyor...

O halde bir kez daha vurgulayalım;

Kendinizi, ailenizi, çevrenizi ve insanları seviyorsanız kişisel bakımınıza dikkat edin, hastalanmayın, önlemleri en üst düzeyde tutun ve zorunlu olmadıkça sokağa çıkmayın... Tabi yaşamak istiyorsanız!!!

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları