​​​​​​​Bankaya bağımlı yaşamak...

Korona virüslü günlerde bir şeyi net anladık.

Biz bankalara gerçekten çok bağımlıyız. Bankalar hayatımızın merkezi olmuş.

Ölüm sokaklarda kol geziyor, Türkiye buna rağmen banka önlerinde uzun kuyruklar oluşturuyor.

Polis hayatları tehlikede olduğu için banka şubelerinin önünde 65 yaş üstü insanları bekliyor. Geleni yakalıyor, bazen ceza kesiyor bazen ise arabaya atıp evine bırakıyor.

80 yaşındaki bir amcanın internete yansıyan görüntüleri aslında Türkiye'nin ne kadar bağımlı olduğunu ortaya koyuyor.

'Maaşımı almak için çıktım. Aç mı kalalım?'

Evet olay bu kadar basit!

Türkiye'de evde kal kampanyaları düzenleyen insanların hesaba katmadığı bir şey var.

Bu insanlar aç mı kalsın.

65 yaş üstü insanlara dışarı çıkma yasağı koyan irade de bunu hesaplamadı.

Bu insanları evlere tıkadı ama ne yiyecek ne içecekler bunun hesabını kitabını yapmadık.

Vicdanlı konu komşu yardımı ile bu süreci atlatan yaşlı insanlar var ama bir de üst kattaki oturan komşusunun cenazesinden bile haberi olmayıp düğün yapan insanlar var.

Türkiye son 20 yılda çok şey kaybetti.  Ekonomik olarak, sosyal olarak dahası en önemlisi vicdan olarak.

Bazı banka şubeleri 65 yaş üstü emeklilere yardımcı oldu.  Onların maaşlarını ödeyip, elektrik su faturalarını tahsil edip, şube arabası ile evlerine gönderenler bile oldu.

Bir de bize virüs bulaştıracak, yasak var diye şube önünde bekleyen yaşlı insanları polise ihbar eden banka yöneticileri de vardı.

Karmakarışık bir Türkiye.

Dünyanın birçok ülkesinde yaşlı insanların maaşları evlerinden ödeniyor. Rusya, Bulgaristan ve Yunanistan'da da böyle. Genelde bu işi posta memurları yapıyor.  Çünkü o semtin postacısı aynı zamanda oranın çocuğu gibidir.  Herkesi tanır, bilir. Bizde ise posta dağıtıcıları taşeronda olduğu için sık sık değişmekte. Ben şahsen halen semtimizin postacısını tanımam. 20 yıl önce semtime bakan postacı emekli olduğunda bizimle helalleşmişti.

Sonuç olarak Türkiye halen sokakta. Ya market önünde ya da banka.

İnsanlar sadece maaş çekip, fatura yatırmak için bankaya gitmiyor.

Bir de yaşamak için bankaya giden var.

Kredili hayat yaşam tarzımız oldu.

Bunu bilen iktidar sürekli olarak vatandaşı bankalara yönlendiriyor. Yeni yeni kredilerle.

Cumartesi Pazar bir şey dikkatinizi çekti mi bilemiyorum. Halk Bankası hafta sonu çalıştı.

Türkiye Bankalar Birliği'nin tavsiye niteliğindeki kararı ile özel bankalar kapılarını 12.00'de açıp, 17.00'de kapatıyor.

Özeller bunu yaparken bir kamu bankası bırakın mesai saatini azaltmayı tam tersi hafta sonu bile çalışıyor. Personel korona virüs riskine rağmen, hayatlarını tehlikeye atarak çalıştı.

Peki neden çalıştı Halk Bankası?

25 bin liralık kredi için.

Halk Bankası şubelerine 25 bin liralık kredi için binlerce değil, yüzbinlerce kredi başvurusu yapıldı.

Halk Bankası 25 bin liralık kredilerde hiçbir kritere bakmaksızın işlem yaptı. Yani herkese bu krediyi verdi. Özel bankalardan kuruş alamayacaklar bile kredi alıyor.

Bu kredilerin bu şekilde dağıtılması doğru mu yanlış mı tartışmasına girmiyorum.

İhtiyacı olmayanların bile aldığı krediden gerçekten nefes alacak büyük bir kesimde var.

Türkiye borçla yaşıyor. Bu borçla yaşam tarzı ise insanları banka önünde kuyruğa mahkûm ediyor.

Türkiye'de insanların en büyük korkusu banka şubelerinin kapatılması.

Gerisini siz düşünün.

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları