Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI: (1)

Macaristan ve Erdoğan’ın Anayasası

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macaristan’dan dönerken gazetecilerin sorusu üzerine, Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok” dedi. Bu açıklama elbette ki aday olmayacağım” demek değil. Zira yapılmak istenen anayasa değişikliği, hatta belki de yapılacak hükümet sistemi değişikliğiyle Erdoğan’a adaylık yolu açılabilir.

Ancak yeni anayasanın iktidar için önemini söz konusu açıklamanın devamında söylediği şu sözlerden ve CHP’ye yaptığı çağrıdan da anlıyoruz: Komisyonlarımızı kuralım, sivil anayasayı bir an önce oluşturalım, milletimize takdim edelim. Hem milli hem yerli olsun. Böyle bir anayasayı Türkiye görsün. Bütün mesele acba Cumhuriyet Halk Partisi de bizlerle ortak bir sivil anayasa yapma yolculuğuna çıkar mı? Önemli olan bu. Diyoruz ki gelin el ele verelim.”

Bu açıklamalarda üzerine konuşulacak oldukça çok başlık var ama ben öncelikle açıklamanın yapıldığı seyahatin adresi olan Macaristan’dan başlamak istiyorum…

Macaristan örneği

Bu konuşmanın tam da Macaristan seyahati dönüşünde gerçekleşmesini manidar buluyorum. Zira 2010’dan beri Victor Orban’ın liderliğindeki Macaristan, Avrupa’nın demokrasi hususundaki en kötü karneye sahip olan ülkesi.

İktidara geldiğinden beri, özgürlüklere yaptığı müdahaleler nedeniyle Avrupa Birliği tarafından pek çok defa uyarılan Orhan, şu günlerde yeniden sivil toplum ve medya kuruluşlarına yaptığı baskılar nedeniyle eleştiriliyor. Partisi Fidesz’in gündeme getirdiği yasa kabul edildiği takdirde, söz konusu kuruluşların yurt dışından mali destek alması maliyenin iznine tabi olacak ve STK’ların bağış kampanyası düzenlemesi de bürokratik engellerle karşı karşıya kalacak.

Oranın iktidara gelir gelmez yaptığı yeni anayasadaki pek çok unsur, Fidesz’in mevcut yasama döneminin ötesinde iktidar yapısındaki konumunu güvence altına almak amacıyla oluşturulmuştur. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme, Devlet Sayıştayı, Medya Konseyi gibi bağımsız olması gereken tüm kurumlar artık yalnızca Fidesz ve kişisel olarak Başbakan Orbán tarafından atanan ve ona sadık kişiler tarafından yönetilmektedir.

Seçim reformu da bu dönüşüm sürecinin en kritik parçalarından biri olup seçim bölgelerinde yapılan değişiklikler, tek turlu seçim sisteminin getirilmesi, partileri seçimlere katılmaya mali açıdan motive ederek parçalanmış bir parti ortamının yaratılması, daha sonra seçimlere katılımın zorlaştırılması, kampanya reklamlarına ilişkin kısıtlamalar, yerleşik olmayan Macar vatandaşlarına oy hakkı verilmesi ve Ulusal Seçim Komitesi’nin Fidesz çoğunluğu tarafından dokuz yıllığına atanan üyelerle yeniden düzenlenmesi, seçim reformunun ana unsurları olarak öne çıkmaktadır. Bu eylemler, tek başına Macar demokrasisini yıkıma uğratamasa da bir araya geldiklerinde, Fidesz’e neredeyse aşılamaz bir üstünlük sağlamak için siyasi sistemi etkili bir şekilde değiştirmişlerdir.

Orban, Batılı siyaset modelinin sonuna gelindiğinden hareketle liberal olmayan demokrasileri kendilerine rol model almaları gerektiği, bu açıdan başta Rusya olmak üzere, Türkiye ve Singapur örnekleriyle ilgilendiğini belirtmektedir. 2014-2015 yıllarında gerçekleştirdiği Orta Asya seyahatlerinde Kazakistan gibi ülkelerdeki ekonomik gelişme istikrarından övgü ile bahsetmiş, Macaristan’ın kültürel olarak Türk ve Asya ile uyumlu olduğunu, Batı Avrupa ile benzerlik taşımadıklarını öne sürmüştür.

Bu açıdan, yeni anayasa çağrısının ve Erdoğan’ın adaylığına dair ilk önemli açıklamanın tam da onu rol model alan Orhan ile görüşmenin akabinde yapılması oldukça önemli.

Anayasa yapımı

Erdoğan’ın yeni anayasa hakkındaki çağrısı üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, Siz hem anayasal sistemi zorlayacaksınız hem de sonra beraber anayasa yapalım diyeceksiniz. Meclis aritmetiği şu anki seçmen kompozisyonunu yansıtmıyor. Dolayısıyla bu iktidarla bir anayasa çalışması yapmamız mümkün değil. Anayasayı tanımayan adamla anayasa yapılmaz” diyerek karşılık verdi.

Gerçekten de popülistler için anayasa, siyasi birliğin kaynağı olan ahlaki çerçeve veya yüksek hukuk olarak anlaşılmaz, siyasi ihtiyaçlar doğrultusunda değiştirilebilecek temel yasa olarak görülür.

Sartori’nin de dediği gibi, Her devletin bir anayasası vardır, ama ancak bazı devletler anayasal devlettir.”

Bu açıdan bugün halihazırda bir anayasası olan Türkiye’nin temel sorunu anayasanın kendisi değilken, onun çoğulculuk gözetilmeden, iktidarın gücünü pekiştirmek için kullanıcak yeni bir anayasayla değiştirilmesi anayasayı temel sorun haline getirebilir.

(Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları