Yeni Anayasa Açıklaması (2): Polonya ve Erdoğan’ın Adaylığı
Pazar günkü yazıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macaristan seyahati dönüşü yeni anayasa ve yeniden adaylığı hususunda yaptığı açıklamalar üzerine, Macaristan’ın değişen anayasası ve lideri Orban ile anayasa yapımında çoğulculuktan bahsettik.
Macaristan’dan bahsedilince, 2023 yılına kadar onun Polonya’daki halefi olarak gösterilen bir partinin güdümünde demokrasisi büyük bir düşüş gösteren Polonya’dan ve orada önümüzdeki pazar gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu ile Türkiye’de Erdoğan’ın yeniden adaylığından da bu yazıda bahsederek devam edelim…
Polonya ve Ekonomist
Ekonomist dergisi, 1 Haziran’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu gerçekleştirecek olan ve kısa süre öncesine kadar Macaristan ve Türkiye ile birlikte Avrupa’nın popülist yönetimlerinin başlıca örnekleri arasında gösterilen Polonya’yı “dikkat çekici yükseliş” olarak kapağına taşıdı.
2015 öncesinde hukukun üstünlüğü, liberal demokrasi ve anayasacılık, uygulama pratiğinde mükemmel olmasa da bu ilkelerin takip edilmesi gereken standartlar olduğu hususunda yaygın bir fikir birliği mevcut olan Polonya siyasetine, 2015 yılından sonra, Orban’ın Macaristan’ını rol model aldığını söyleyen Kaczynski’nin partisi PiS egemen olmuştu.
2015 parlamento seçiminin sonucunda PiS, hem Sejm’de hem de Senato’da sandalyelerin çoğunluğunu elde ederek hükümeti kurmuş; iktidarı süresince, sosyal ve ailevi konularda geleneksel muhafazakar tutumları desteklemiş, LGBT+ karşıtı söylem ve politikalar geliştirerek, kürtajı yasaklamıştı.
Öncelikli olarak yargısal kurumlara müdahale gerçekleştirilmiş; bu kapsamda Anayasa Mahkemesi ve Ulusal Yargı Konseyi’nin bağımsızlığı aşındırılmıştı. PiS, parlamentoda elde ettiği çoğunluk sayesinde, seçim kurumlarının yargı dışı bırakılmasını ve ayrıca yargıçlardan oluşmayan seçim komiserlerinin seçim bölgelerini yeniden çizme yetkisini sağlamıştı.
Ancak Macaristan ve Türkiye’de yargı organları üzerinde anayasa değişiklikleriyle yapılan değişim, Polonya’da PiS’in parlamentoda anayasayı değiştirmek için yeterli çoğunluğu sağlayamaması nedeniyle yasa değişiklikleriyle gerçekleştirilmişti.
PiS, 2018 yerel seçimlerinde, çoğu yerel mecliste çoğunluğu kazanmasına rağmen, büyük şehirlerde bağımsız veya PO adaylarına karşı belediye başkanlığını kaybetmiş, 2019 parlamento seçimlerinde, PiS liderliğindeki iktidar koalisyonu, Sejm’de hükümet kurma çoğunluğunu yeniden elde etmişti. PO liderliğindeki muhalefet partileri ve bağımsız adaylar ise üst meclis olan Senato’da çoğunluğu sağlamışlardı. PiS adayı Andrzej Duda da 2015’teki ve 2020’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmış; 2023 parlamento seçimlerinde ise, PiS birinci parti olmasına rağmen, koalisyon kuramadığı için iktidarı elde edememişti.
Polonya’da, 1 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalan adaylardan biri eski iktidar PiS’in de dışarıdan desteklediği bağımsız aday Karol Nawrock, diğeri ise liberaller tarafından desteklenen Rafal Trzaskowski. Bu seçimleri Trzaskowski kazanırsa, PiS döneminde seçilen ve mevcut iktidarın faaliyetlerini engelleyen Duda’nın engellemeleri de ortadan kalkacak ve reformlar kolaylıkla yapılabilecek.
Böylece, Ekonomist’in öngörüsüne göre yaşam şartları Japonya’yı geçecek olan ve enflasyonu yavaş yavaş azalan (2024’te %3,7’ye düşerken, 2025’te %3,6’ya ve 2026’da %2,8’e düşmesi öngörülen) Polonya’nın popülist siyasetten sıyrılarak gelişimini daha da hızlandırabileceği düşünülüyor.
Erdoğan’ın Adaylığı
Malumunuz Türkiye’de de Polonya’da olduğu gibi 2018 yerel seçimleriyle büyükşehir belediyeleri muhalefetin yönetimine geçmiş ancak 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan “son kez” olduğunu iddia ederek, anayasadaki iki kere seçilme kuralına rağmen, üçüncü defa aday olup seçilmişti.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da yeni anayasa çalışmalarını bu çerçeveden değerlendirdi ve “Erdoğan’a ebedi başkanlık sağlamak için yeni anayasa yapılmak isteniyor” dedi.
Nitekim, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sosyal medyadan yaptığı paylaşım da bunu destekliyordu: “Benim tekrar aday olma derdim yok’ ifadesi bizim nazarımızda adil ve hakkaniyetli bir hal beyanı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin, yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir.”
Ancak Sayın Dervişoğlu’nun şu sözleri de önemli: “Meclis’ten bir erken seçim kararı çıkarmaya da gerek yok. Tayyip Bey direkt, resen aday olmamayı göze aldığı takdirde Türkiye’yi seçime götürebilir.”
Dervisoğlu’nun kastettiği, cumhurbaşkanının seçimleri yenileme kararı alması halinde yeniden aday olamayacağı kuralından hareketle, zaten doğrudan adaylığının önünü kapatma yolunun bulunduğu gerçeği. Ancak siyasi pratikte tabi bu mümkün değil; çünkü ne erken seçim ne de Erdoğan’sız seçim iktidarın işine gelecektir.
Tabi, hükümet sistemi değiştirilerek parlamento tarafından seçilme gibi bir hedef de konulmuş olabilir, bunu henüz bilemiyoruz.
Ancak bu kadar şeffaflıktan uzak bir yönetim dahi, arkadaki pazarlıkları bilmediğimiz bir ortamda yeni bir anayasa yapmaktan uzak durmak gerektiğinin en büyük göstergesi.
Yeni İttifak: Siyasi etik ve toplum
Yangınlar, sorumlular ve eleştirilemezlik!..
Hani sandık meşruiyeti önemliydi?
Erken Seçim Çağrısı: Sandık Yalnızca Tepki Değil, Umut Olmalı
CHP Kurultayının iptali!..
Demokratik Tartışmanın Bastırılması
Savun(ma) hakkı
Değişiklik Talepleri ve Siyasi Mühendislik
Kurumlar güçtür
İktidar İçin En Büyük Tehlike Eleştiri









