Yeni başlayanlar için "adalet"

Adalet, "tahliye" demek değildir.

Adalet, "beraat" demek değildir.

Adalet, "af" demek değildir.

Adalet, "unutalım gitsin" demek değildir.

Adalet, "yapanın yanına kâr kalsın" demek değildir.

Duruma göre "idam" da bir adaleti tecelli ettirme biçimidir;

Müebbet de...

Ve dahi başka "en ağır" cezalar da...

İş ki "hak"ka ve "hukuk"a uygun olsun!

***

Dolayısıyla...

***

Biri için "adalet" istemenin nesi kötü, fena, kınanası, hakarete boğulası bir şey olsun anlayamadım.

Önceki gün, "Ahmet Altan'a BİLE adalet" istememi nasıl, hangi idrak düzeyi, biçimiyle "FETÖ'ye yanlamak(!)"la ilişkilendirebildiler anlamadım;

Ama bunu yaptılar.

Ha yaptılar da ne oldu derseniz;

Saçma sapan bir linçin hedefi oldum da çok mu korktum?

Çok mu sindim?

Tabii ki hayır.

Hatta şimdi bir adım daha ileri gideceğim:

İmralı'daki cani Abdullah Öcalan için BİLE adalet!

***

Türkiye'de "adalet" sistemi aksamıyor olsaydı, Öcalan bugün "en iyi ihtimalle" nefes almıyor olacaktı!

Hadi aldı...

Cezaevinden "terör örgütü yönetecek" konfora sahip olamayacaktı.

"Oyun arkadaşları" olamayacaktı.

Ona Mısır Çarşısı'ndan badem, fındık taşıyan "müzakere heyetleri" olmayacaktı.

Adı "barış"la yan yana anılamayacaktı.

Bu ülkenin meydanlarında mektupları okunamayacaktı; bu rezillik bütün dünyaya naklen yayınlanamayacaktı!

***

Bu ülkede "adalet" sahiden de tecelli ettirilmeye çalışılıyor olsaydı;

Ahmet Altan da...

Bütün diğer emsalleri de...

İnfaz memuru gibi davranan özel yetkili kumpas hakimleri, savcıları da;

"Hukuk" nezdinde karşılığı olmayan kolayca "yırtabilecekleri" yoruma açık suçlamalarla değil hiç değilse "kumpas"taki rollerinden dolayı yargılanıyor olacaklardı.

***

Günün tepkisi

Günün, daha doğrusu dünün en anlamlı tepkisi  Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı eski Genel Başkanı, MHP eski İstanbul Milletvekili Atila Kaya'dan geldi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin rejiminin değiştirilmesiyle sonuçlanan ve şimdi o eksende "eyalet"in, "özerk bölge"lerin tartışılmasına neden olan 16 Nisan referandumu öncesinde aldığı tavrı her geçen gün biraz daha keskinleştirerek sürdürüyor ve her yanından riya akan "Malazgirt şovu"na böyle tepki gösteriyor Kaya:

"2200 yıllık devlet, 1400 yıllık medeniyet" diyen kafa da kutlayacak Malazgirt Zaferi'ni, biz de... Türklerin devleti varken medeniyeti yoktu ama Arapların devleti yokken medeniyeti vardı öyle mi?! Türk Milliyetçilerinin kutladığı şeyin, bunlarınkiyle aynı olma ihtimali yoktur!"

Altına imzamı atıyorum!

***

Ne ABD, ne Rusya, ne Çin..

Nihat Genç'in, ideolojik zemini -bence- son derece haklı olan eleştirileriyle başlayan "NATO'cu milliyetçilik" tartışması ve "alternatif" bir strateji olarak beliren "Çin yörüngeli ittifak" meselesinde herkes "tarafını" açıklıyor ya...

Geri kalmayayım, ben de "pozisyon bildirimi" yapayım:

"Ne ABD, ne Rusya, ne Çin; her şey Türklük için!"

Temel iddialarımıza dönelim; kafi.

***

Bu da "Hür nesil"

Tekirdağ'a yaptığım bayram ziyaretinden geriye kalan -sanıyorum- en güzel bilgi Süleymanpaşa Belediyesi Başkanı Ekrem Eşkinat'ın "hür nesil" projesi!

Projenin adı bu değil aslında ama Tekirdağlıların çocuklarına dönük yatırımlara dair anlattıklarından sonra ben böyle tanımlamayı tercih etti.

Anlatılanlara bakılırsa, Eşkinat işi gücü bırakmış -veya çocukları iş edinmiş diyelim-  neredeyse bütün mesaisini, belediyenin imkanlarının da önemli bir bölümünü sadece çocuklara adamış.

Aileleri "Allah ile aldatarak" adeta esir/rehin/satın alınan çocukların zamanla neye dönüştürüldüğünü çok trajik biçimde tecrübe etmiş bir ülkede birilerinin "kimsenin kuklası olmayacak nesil" yaratma ihtiyacını görmüş, görmekle kalmayıp bir de taşın altına sadece elini değil bütün benliğini sokmuş olduğunu görmek çok güzel.

Süleymanpaşa Belediyesi Çocuk Hakları Birimi ve Çocuk Kulübü 0-13 yaş grubundaki çocukların "ne istediğini bilen", "şahsiyetli" bireyler olarak yetişmesine çalışıyor. Bayram yoğunluğunda kendisiyle görüşme fırsatım olmadı ama "beni de sorgulasınlar, kimseye biat etmesinler" diyormuş eğittikleri çocuklara açılmasını istediği "hürriyet" alanını tanımlarken.

Sadece klasik "yaz okulları"yla değil, yaz kış, hafta içi-hafta sonu fark etmeksizin yılın her günü çocukların hizmetinde olan kulüp sanattan spora her alanda destek veriyor çocuklara. Daha 4-5 yaşından alıp "profesyonelleştirme" yolunda ilerledikleri sporcuları var... Dans, folklor, resim, müzik aletleri, özellikle zeka ve akıl oyunları, tiyatro çalışmaları... Çocuk festivalleri... Film gösterimleri... Yazılımcılar yetiştiriyorlar mesela; algoritmalardan dem vuruyor el kadar çocuklar! Bilim çocuklarına sınırsız imkan var; yeter ki düşünsünler, üretsinler; hayal güçlerini çalıştırıp sonra da hayallerine doğru yürümeyi istesinler...

Şimdilik Eşkinat'a koca bir teşekkür iletmekle yetineyim; bir sonraki Tekirdağ ziyaretinde belki sizi o çocuklarla da tanıştırabilirim...

Yazarın Diğer Yazıları