Yeni Gündem: Dolar 15 olur mu?

Yeni Gündem: Dolar 15 olur mu?

Dolar 10 olur mu, olmaz mı" derken, sonunda beklenen/korkulan oldu ve doların 10 olduğunu da gördük. Peki bundan sonra ne olacak? Yönetim aynı, zihniyet aynı, müzakere etmek, işin uzmanlarını dinlemek hâlâ söz konusu bile değil, hâlâ suç Batı''ya atılıyor, hâlâ hatalardan ders alınmıyor; o halde önümüzdeki ayların gündemi de şimdiden belli: "Dolar 15 olur mu?"

Nitekim, dolar 10 olacak diyenler (ki bu insanlar rakamların anlattıklarını açıklıyordu sadece) topa tutulup, hedef gösteriliyordu. Bu köşede de yazmıştım, "bu kafayla dolar 8''i de geçer 10''u da" diye. Dediklerimiz çıktı. Evet, -ne yazık ki- haklıymışız. Ancak yönetenler, doların bu seviyeye yükselmesinden, daha doğru ifadeyle Türk lirasının bu derece değer kaybetmesinden sorumlu olanlar, hâlâ şapkayı önlerine koyup düşünmüyor. ''Krizin başında bunu göremedik, sorun dış güçlerde değil, içselmiş'' diye kabullenmiyor. Hatta sırça köşklerinde, halktan kopuk yaşarlarken ekonomide sorun olduğunun bile farkında değiller.

Zira, Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu''nun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi sonrası yaptığı açıklama uyarınca, Cumhurbaşkanına göre, "Ekonomik yönden de dış politikada da her şey dört dörtlük" müş!

Belirlilik ve hukuki güven ilkeleri

Bir hukukçu olarak, ekonomide gelinen bu noktanın -yanlış faiz politikaları, kötü işletilen dış politikanın da ötesinde- en temel sebebinin hukuki güvensizlik ortamı olduğunu defalarca yazdım.

Hukuk kurallarının ihlali, eşit uygulanmaması, genelgelerle ülkenin yönetilir olması, müzakere edilmeden hızlıca karar alınması, kurumsal aklın olmaması, tekil yönetim anlayışı ve bunların sebep olduğu belirsizlik, öngörülemezlik, hukuki güven ortamının olmadığı bir ülke haline getirdi Türkiye''yi.

Yargının ele geçirilmişliği ile de güvensizlik katlandı.

Son birkaç senedir, dilimizde tüy bitti, genelgeyle ülke yönetilmez diye diye. Nitekim bu hafta, Danıştay, geçtiğimiz aylarda çıkarılan ve polislerin görevleri sırasında ses ve görüntülerinin alınmasını yasaklayan genelgeyi -oy birliğiyle- durdurdu. Sebebi ise, söz konusu genelgenin haberleşme hürriyeti ve basın hürriyetini kısıtlıyor olması. Bu temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanabilmesinin tek yolu, kanun. Dolayısıyla Danıştay, "Genelgeyle bu haklara yapılan kısıtlama anayasaya aykırıdır" dedi.

Oysa genelgeyle, sokağa çıkmamız yasaklandı, genelgeyle alkol satışı yasaklandı, genelgeyle sağlık personellerinin istifa etmesi de yasaklandı. Oysa bunlar da genelgeyle veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılamayan, yalnızca kanunla getirilebilen yasaklardı. Bu yasakların anayasaya aykırı bir şekilde genelgeyle getirilmesi başta hak arama hürriyeti olmak üzere, hukuki belirliliğe ve hukuki güvenliğe büyük hasar verdi.

Ancak güven ile ekonomi önemli bir ilişki içerisinde. İyi bir ekonomi için olmazsa olmaz şey "güven". Güven için de olmazsa olmaz olan, kitabına uygun işleyen bir "hukuk sistemi".

Hukuk doğru işlemezse, toplumsal güven ortamı oluşmaz; o zaman da ne yatırım olur ne üretim ama dolar 10 da olur 15 de…

Yazarın Diğer Yazıları