“Yeni Türkiye” ve yeni paralel yapılar

Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimin kaybettiği veya kazandığından çok, kazananın Yeni Türkiye ile nasıl bir dönüşüm getirmek istediği önem taşır. Keşke oldukça kısa süreli seçim propaganda döneminde Yeni Türkiye tuzağı üzerinde yeterince durulabilseydi.
Önce “Cumhurbaşkanını artık milletin kendisi doğrudan seçti; Vekiller ve TBMM değil” iddiasına kimse sığınmamalıdır. Vatandaş da doğrudan seçemedi. Genelde Türk Milleti önüne konan adayları bağlı olduğu siyasi partinin telkinlerine göre seçer. Adayları beğenmeyerek boykota gidenler, kızıp başka adaya oy verenler bunun istisnasıdır. Vatandaşımız parti adayına alışmıştır; Çatı Adayı diye bir uzlaşma tecrübesi yoktur. Seçmen, partilerarası mücadeleye, hatta kavgaya alıştırılmıştır. Bu demokrasi kültürü ve seviye meselesi ile ilgili bir konudur. 
Seçim için 10 Ağustos sıcağının seçilmesi ise maksatlıydı. Türkiye’yi dışarıdan izleyen yurt dışı seçmenlerimiz ise çok düşük oranda sandığa gittiler. Bir bakıma ülkedeki yolsuzluk, hırsızlık, suistimal ve hukuksuzlukları, tek adam diktasına gidişi, Türkiye’de Türk düşmanlığı, milli ve üniter devlet karşıtlığını daha iyi fark eden vatandaşlarımız seçimden soğudular. Türk olmadıklarını iktidar sayesinde öğrendik diyenlere destek olmadılar.
Kim kazandığı konusunu biraz açarsak yapılacak pazarlıklardan ve açılımlardan çok şey bekleyen Ermenistan yöneticileri, Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı, bize zorla sevdirilen Barzani ve Kandil sonuçtan memnun oldular.
Birçok seçimde olduğu gibi bu seçimde de oy pusulasının resmini çekerek çalıştığı yere göstermek zorunda kalanlar, benim mahallemde de olduğu gibi hayat boyu oturmadıkları adreslere ilave edilmiş garip seçmenler dikkat çekti. Ekmeleddin Bey’in gazete ilanlarına bile çok farklı yüksek rakamlar istendi. 
CHP seçmeninin bir kısmı hâlâ eski alışkanlıklara kapılıp çatı adayını içine sindiremedi ve ezilenler edebiyatı yapan Demirtaş’a yöneldi. Bazıları seçimi boykot etti ve İşçi Partisi ile ortak hareket ederek çatı adayının aleyhinde propaganda yaptı. Hâlâ sağ-sol tasnifinin etkisinden çıkamayanlar ulusalcılığı da yeni tartışmalara açtılar. Eski bir Cumhurbaşkanımız bile nedense çatı adayını içine sindiremediği için seçime gitmedi. Oysa geniş bir kitle kendisini içine sindirmede bir beis görmemişti. Aslında her partinin kendi adayıyla seçime gitmesi, AKP adayına figüranlık yapmaktan başka bir şey değildi. Bazıları hâlâ değişen ülke ve dünya şartlarının yerine 1970’lerin sağ ile sol kutuplaşmalarını yaşıyor. Öbür taraftan ise Milli Devletin ve Cumhuriyetin altı oyuluyor. CHP Yalova Milletvekili ise sağ ile kan uyuşmazlığından bahsediyor!
Demirtaş’ın birleştirici dil kullandığı iddiası da safdillik olur. Bu aday milli kimlikte mi birleşme mesajı verdi? Bu partinin çizgisi bellidir. Bunlar etnisite ile milliyeti anlaşılmaz bir şekilde rakip gösterirler. Aynen bazı iktidar sahipleri gibi... Demirtaş’ın konuşmaları Kürtçü bölücülerin aşırı solun gayrimeşru çocuğu olduğu iddialarına adeta hak verdiriyor.
Vatandaşı tahminlerin aksine, 14 ve 25 Aralık’taki yolsuzluk ve suistimal iddiaları pek ilgilendirmedi. Vatandaş yolsuzluğun kendisini yoksullaştırdığını ve neden işsiz kaldığını hala fark etmiş değil... Bu bakımdan seçmen davranışında ahlaki ve manevi yönlendiriciler yerine, basit menfaat bağlantıları, araştırma kuruluşlarının ve yayın organlarının tertipleri öne çıktı. İnsanlar fakirleştirildikleri oranda reylerine ipotek konabiliyor ve iradeleri esir alınabiliyor. Böyle giderse akıllı ve becerikli diye yolsuzluk yapanlar ödüllendirilecek.
Hem 77 milyonun Cumhurbaşkanı olacağını iddia eden, hem de partili Cumhurbaşkanı olacağını söyleyen Sayın Başbakan, parti balkonundan konuşmamalıydı. Bugüne kadar ne ölçüde bu iddianın geçerli olup olmadığı ortadadır. Seçim geldi mi sağ ve bazı MHP seçmeni hep gıdıklanıp oy kotarılmaya çalışılır. Balkonda yer alan zevat bir zamanların Doğu Bloku Politbüro üyelerini andırıyordu.
MHP seçmeninde bilhassa Orta Anadolu’da çatı adayına yeterince destek vermediği iddiaları var. Anlaşılan milliyetçiliği ayaklar altına alan, onları faşistlikle ve kafatasçılıkla suçlayan, Türk değil de Türkiyeliliği öne çıkaran adaya destek oldular. Zaten Yeni Türkiye diye ortaya atılan tuzak; milli devlet, milli kimlik karşıtlığında uzlaşma aramak ve 1923 Türkiye’sine meydan okumaktır. Federal yapıya özenmektir; Cumhuriyetle hesaplaşmadır, etnik ve ayrılıkçı bir gözlükle ülke sorunlarına bakmaktır. Buna uygun Türksüz bir anayasa hazırlanarak Türkiye’nin yörüngesi değiştirilecektir. Aşırı yön değiştiren Numan Bey’e göre, bu Cumhurbaşkanlığı seçimi Yeni Türkiye’nin doğum günü imiş. Adaylarının kazanmış olması mevcut Anayasadaki yetkilerini artırmayacak ve zorlamalara rağmen beklentileri karşılamayacaktır. Paralel yapıdan şikâyetçi olanlar, yeni paralel yapıların doğuşunu hazırlamaktadırlar.

Yazarın Diğer Yazıları